Himayemize aldığımız Barzani, adım adım 'Büyük Kürdistan' ideali doğrultusunda ilerliyor. Özal döneminde, Çekiç Güç'ün topraklarımızda yerleşmesini gönüllü olarak kabul ederek, 'Irak'ın Kuzeyinde bir Kürt otonomisinin kurulmasına' yardımcı olmuştuk! Şimdi de aynı şeyi Suriye'de yapıyoruz! Barzani bu ayın başında, Suriye'deki PKK yanlısı Demokratik Birlik Partisi (DBP) ile Suriye Ulusal Konseyi'ni Kuzey Irak'ın başkenti Erbil'de bir araya getirmiş. İddiaya göre Barzani, Suriye'den gelen Kürt militanlara silahlı eğitim de vermekteymiş! Barzani'nin oluşturduğu, PKK ile işbirliği içindeki Yüksek Kürt Konseyi, Suriye ordusunun isyancılarla uğraşmasını fırsat bilerek Haske eyaletindeki Amude ile Derik, Halep eyaletindeki Kobani ve Afrin'i ele geçirmiş! Kandil'den getirilen iki bin terörist de bu bölgeye yerleştirilmiş! Sırada Diyarbakır büyüklüğünde bir kent olan Kamışlı var! 'Başarılı' Suriye politikamızın sonunda Irak'tan sonra, Suriye'de de bir Kürt otonom bölgesi doğuyor! Sırada parçaları birleştirmek var! Görünen o ki, o da pek uzak değil! CNN Türk'te, gelişmeleri değerlendiren Prof. Yasin Aktay, “Suriye'deki Kürtlerin bir statüsünün olmadığını; Türkiye'dekilerin bunlardan biraz daha iyi durumda olduklarını söylüyor ve Kürt fobisi ile hareket etmemek gerekir” diyor. Bu da galiba 'ÂKİL ADAM' ! Bizim, Allah'a şükür kimseye karşı bir fobimiz yok fakat bunların Türklüğe karşı bir fobileri olduğu açık! Biz sadece vatanımız için endişeleniyoruz. Bu gibilerin ise 'VATAN' diye bir dertleri olmadığı görülüyor. Prof. İhsan Dağı da Zaman'da, Suriye'nin kuzeyindeki bu yeni duruma okuyucuyu şimdiden hazırlıyor; 'yeni bir Kürt coğrafyasının oluşmasının kaçınılmazlığından' dem vuruyor! İyi de, siz sokaktaki 'Ahmet Efendi' değilsiniz ki; koskoca, bilimsel kariyeriniz var! Hükümetin Suriye politikasını desteklerken işlerin bu noktaya varacağını nasıl göremediniz? Yoksa, asıl muradınız bu muydu? Hükümet, 'Zalim Esad'a karşı savaşan Suriyeli teröristleri açıktan destekliyor. “Özgür Suriye Ordusu” diye yüceltilen isyancılara maddî ve manevî her türlü yardım yapılıyor! Bunların topraklarımızda üslenmesine imkân tanınıyor; Suriye'ye girip, vur-kaç eylemleri yapmalarına göz yumuluyor! Suriye'nin uçağımızı düşürmesinin ardın-dan, Angajman Kurallarımızı değiştirerek, sınır bölge-mizdeki her askerî hareketliliğin vurulacağının ilân edilme-sinden sonra, bu çapulculara da gün doğdu. Suriye hükü-meti sınırımızda askerî operasyon yapamadığı için gümrük kapıları isyancıların eline geçti. Rusya bunların El Kaide militanları olduğunu iddia ediyor! Bu çapulcular TIR'la-rımızı yaktılar ve yağmaladılar! Şoförlerimiz canlarını zor kurtardı. Ne demişler “Besle kargıya oysun gözünü!” Ken-dilerine kim bilir hangi sözlerin verildiği, maaşa da bağla-nan şımartılmış Suriyeli isyancılar, misafir edildikleri kamp-lardaki şartları beğenmeyerek, sonunda bize de isyan etti-ler! Kamptaki polislerimizi rehin aldılar. Kampın kapısın-daki Türk bayrağını indirdiler ve yerine 'Hür Suriye Ordu-su' denilen terörist güruhunun sözde bayrağı olan paçavra-yı astılar! Olayları ancak çevik kuvvet polisleri önleyebildi! Suriyeli isyancıların Suriye güvenlik güçlerine ve Esat yanlısı Suriyelilere uyguladıkları vahşet basınımızda yer bulamıyor! Yandaş medyanın derdi Esat'la! Gazetecilik ahlâkını hiçe sayarak, var güçleriyle, Suriye devletinin teröristlere karşı verdiği meşrû mücadeleyi 'Esat'ın zulmü' olarak tahrif ederek, kamuoyunda Suriye aleyhtarlığını pekiştirme gayreti içindeler. Daha geçen hafta, Irak sınırındaki bir gümrük kapısı işte bu isyancıların eline geçti. Buradaki askerlerin hepsini öldürdüler. Bir yarbayın ayaklarını ve kollarını kestiler. Yandaş basına bakılacak olursa, isyancılar mazlum ve mağdur! Uçağımızın düşürülmesi konusunda ise rivayet muhtelif. Son rivayet de radyo frekansı verilerek uçağımızın yakıt sisteminin çalışamaz hâle getirilmiş olması. Burada ilk akla gelen isim de İsrail! Peki, neden İsrail? Çünkü Türkiye'nin Suriye'ye girmesini ve bu can düşmanından ebediyen kurtulmayı en çok arzu eden ülke İsrail de ondan! Uçağımızı düşürüp ülkemizi tahrik ederek, bunu sağlamayı amaçlamış olamazlar mı? Hatırlanacağı gibi, yandaş basında ve TV ekranlarında kimi sözde uzmanlar, İsrail'in Suriye'yi desteklediğini iddia etmişlerdi. Bu mümkün mü? Amaç İsrail karşıtı olan Türk kamuoyunu Esad'ın aleyhine çevirmek olunca her şey mubah! İsrail'in Suriye'yi parçalama plânları bilinmeyen bir şey değil! Dünyanın bildiği bu gerçekten demek ki, bizimkiler habersiz! İşbirlikçi Arap ülkeleri ABD ile flört ederken, dün de, bugün de Filistin halkının haklı mücadelesini bütün gücüyle destekleyen ülke Suriye'dir. İsrail'in Lübnan'a yaptığı saldırıya kahramanca karşı koyan ve İsrail'i Lüb-nan'dan def etmeyi başaran Hizbullah Suriye'nin ve Esad'ın arkasındadır. Bizim yandaş basına göre ise, 'İsrail Esad'ın arkasında!' Buna ancak “Hadi canım sen de” diyebiliriz. Hiç İsrail ile Hizbullah'ın aynı şeyi desteklemesi mümkün müdür? Bir, CİA-MOSSAD tez-gâhı olan Hariri suikastı sonunda Suriye'nin Lübnan'dan nasıl çıkarıldığını hatırlayalım! Arap Baharı 'bizim de müzaheretimizle' Suriye'de de adım adım ilerliyor! Ne bahar ama! Eski ABD Dışişleri Bakanı Condoliza Rice 2001 yılı sonlarında BOP çerçevesinde 22 İslâm ülkesinin sınırlarının değişeceğini açıklamamış mıydı? Her şey ABD'nin kontrolünde ve ABD'nin çıkarlarına göre gerçekleşiyor; bölge halklarının değil! Önce bu gerçeği tespit edelim. Bunu bildikleri hâlde kamuoyunu yanıltmak isteyenleri de yüce Allah'a havale edelim. Suriye'de 'Esat'ın zulmü' iddialarına gelince; bu, gerçek olsa bile, bize, Uluslararası Hukuku çiğneyerek, Suriye'ye müdahale ya da isyancıları açıktan destekleme hakkı verir mi? Ayrıca şunu da belirtelim ki, Suriye'de, 'bizim çoktan kaybettiğimiz' bir devlet düzeni, bir devlet ciddiyeti var. Yeni kabul edilen Terörle Mücadele Yasası'nın arkasından silahlı çetelere karşı daha sert uygulamalar başladı Suriye'de. Yani Suriye'de yasalar var! 'Özgürlük' diye tutturanların, bu mücadeleyi silaha başvurmadan yapmaları gerekmez mi? Bir devlet, kendi otoritesine karşı çıkan, güvenlik kuvvetlerine saldıran, halkı yıldırmak için hunharca cinayetler işleyen isyancılara karşı silah kullanmayacak da ne yapacak? Aynı şey PKK tarafından devletimize karşı uygulansa ne yapardık? Bu işbirlikçi çetenin 1990'larda, bazı kasaba ve şehirleri ele geçirmek için ayaklanma girişiminde bulunduğunu ve kahraman güvenlik güçlerimizin hangi fedakârlıklara katlanarak bastırdığını hatırlatalım! O zaman da basınımızdaki kimi gafillerin devlet güçlerini değil, sözde özgürlük mücadelesi veren bu eşkıyayı desteklediklerini unutmuş değiliz. Türk fobisi içindeki çevrelerde, kahramanlarımıza karşı 'saklama gereğini de duymadıkları' bir düşmanlık var. Sayın Özcan Yeniçeri, Yeniçağ'da önemli bir hâdiseyi hatırlatmış. 1996'da Kardak'a bayrak diken kahraman SAT komandolarımız güya Yunan ajanları tarafından infaz edilmiş! Bu iddia Yunan basınında yer almış. Tabiî ki, bu gerçek değil. Yunanlılar böyle bir şeye aslâ cesaret edemezler. Bizim SAT komandolarımızı yine ancak biz infaz ederiz! Nitekim, Kardak operasyonunu başaran iki tim komutanı Ercan Kireçtepe ve Ali Türkşen hâlen Balyoz dâvası kapsamında cezaevindedirler! Kahraman generalimiz Engin Alan ve teröristlerle mücadele eden diğer kahraman subaylarımız da hapiste çile dolduruyorlar! Suriye'de olanların yarın bu ülkede olmayacağını kim garanti edebilir? Aynı şey, dış güçlerin bir operasyonu olarak bizim başımıza da gelirse; devlete karşı ayaklanan ayrılıkçı güçleri 'dost' bildiğimiz ülkeler desteklerse, bunlara karşı operasyon yürütmemizi engellemeye çalışırlarsa, uçuşa yasak bölgeler ilân etmeye kalkarlarsa ne yaparız? Bunlar üzerinde düşünülmekte midir? “Beşar Esad çekilsin” diyen koroya sormak isteriz: Esad giderse nasıl bir kaosun doğacağının farkında mıyız? Emperyalizm kendi hâkimiyetini kurmak için önce kaos yaratır. Suriye'de yaratılan kaosun bize neye mal olacağının farkında mıyız? İşte Suriye'nin kuzeyinde gerçekleşen PKK hâkimiyeti meydandadır! Peki, biz böyle bir sonucu nasıl öngöremedik? 'Stratejik Derinliğimiz' bu kadar da mı sığmış? Makaleyi Paylaş Facebook'ta Paylaş Twitter'da Paylaş
Makale Yazısı-
Yorum yazarak Yeşilgiresun Gazetesi Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Yeşilgiresun Gazetesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Yeşilgiresun Gazetesi editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Yeşilgiresun Gazetesi değil haberi geçen ajanstır.
Şimdi oturum açın, her yorumda isim ve e.posta yazma zahmetinden kurtulun. Oturum açmak için bir hesabınız yoksa, oluşturmak için buraya tıklayın.
Yorum yazarak Yeşilgiresun Gazetesi Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Yeşilgiresun Gazetesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Yeşilgiresun Gazetesi editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Yeşilgiresun Gazetesi değil haberi geçen ajanstır.