Prof. Çağrı Erhan'ın 'Sovyet Tehditleri' ve NATO konusundaki değerlendirmeleri üzerinde duruyorduk. Sayın Erhan, NATO'nun Sovyet yayılmacılığına karşı kurulduğunu iddia ediyor ki, bu kocaman bir yalandır.
NATO'nun kurulduğu tarih 1949'dur. Varşova Paktı ise 1957'de kurulmuştur!
Harry Solomon Truman ABD Başkanlığına seçilince, 'Rus Tehlikesi Var' sloganıyla 12 Mart 1947 tarihinde, ünlü doktrinini (Truman Doktrini) Kongre'ye kabul ettirmeyi başarır. ABD, bir yandan kendine gerekli olan bir düşmana sahip olmuştur, diğer yandan da bu düşmandan, tüm 'Hür Dünya'yı korumak misyonunu üstlenmiştir!
Düşününüz ki, daha iki sene önce ABD'nin müttefiki olan Rusya, bir anda ABD'nin düşmanı hâline geliyor! Rusya harp yorgunu! 20 milyonun üzerinde insanını kaybetmiş. Elinde nükleer silâh yok! Harbin yaralarını sarmakla meşgul! Nerde kaldı ki, Batı için bir tehdit oluştursun! Rusya'nın, 1949'un sonlarında nükleer silâha sahip olduğunu da hatırlatalım!
KOMÜNİZM TEHDİDİNİN
MİMARI ABD'DİR!
Erol Bilbilik, Rusya'yı 'Yeşil Kuşak'la kuşatma projesinin mimarı George Frost Kennan'dır diyor. Bilbilik'in belirttiğine göre, Kennan öyle büyük bir tasarımcı ki, savaştan sonra, “Bir komünist umacısı yaratalım, bu tehdidi Amerikan yayılmacılığının gerekçesi yapalım” fikrini savunuyor ve bunu kabul ettiriyor. 'Kızıl Komünizm' korkusunu tüm 'Hür Dünya'ya yayıyorlar. Ülkemizde kurulan Komünizmle Mücadele Derneklerinin mimarı da ABD'dir. Amerika Sovyetlerle ticaretimize bile kota koymuştur! Hâlbuki, Atatürk Döneminde Sovyetlerden aldığımız kredileri ziraat ürünleri satarak ödüyorduk!
Kennan, Temmuz 1947'de Foreign Affairs'te yayınladığı makalesinde Sovyetleri kuşatma teorisini açıklıyor. Amaçları tabiî ki, 'Dünya Barışı' değil! Amaçları, “Tüm dünyadaki gelirlerin yüzde 65'ine sahip Amerika'nın bu durumunu devam ettirmek” (John Pilger, “Dünyanın Yeni Efendileri”, s. 117).
Ünlü stratejist Stephen Rosen bu Küresel Elitin amacını şöyle açıklıyor: “Amacımız bir düşmanı yenmek değil. Zaten böyle bir düşman da yok. Hedefimiz, emperyalist konumumuzu korumak ve emperyal düzeni sürdürmek!” (Hüseyin Çiloğlu, “Çivisi Çıkmış Dünya”, s. 254).
NATO'nun kurulduğu tarih 1949'dur; Demir Perde Ülkeleri diye adlandırılan, Sovyetler Birliği'nin kontrolündeki Doğu Bloku'nun Varşova Paktı'nı kurduğu tarih 1957'dir! Ne var ki, bu gerçeğe rağmen, Soğuk Harp Döneminde, 'NATO'nun Varşova Paktı'na karşı kurulduğu' yalanları ile kitleler aldatılmıştır!
Soğuk Harp Dönemi'nde ne yalanlar söylenmedi ki!
Zaman zaman bu sütunlarda dile getiriyoruz. Dünyamızda devletlerin de üstünde büyük güçler var. Parayı kontrol edenler; savaşları çıkaranlar bunlar. Amaçları, Tek Dünya Devleti! Bunu 1 Doların arkasına da yazmışlar! Demokrasi, özgürlüklerin genişletilmesi görüntüsü altında, amaçları Millî Devletleri istikrarsızlaştırmak ve kendi kontrolleri altında tutmak! Medya, televizyonlar, Hollywood bunların elinde. CFR'yi 1921 yılında kurdular. İngiltere'de Tavistog da aynı yıllarda kuruldu. Görevi, Algı Yönetimi; insanların inançlarını sarsmak için gerçek dışı haberleri yaymak!
Meselâ Atatürk için söylenenler: İngilizlerin adamıydı. Cumhuriyet 100 yıllık bir anlaşma ile kuruldu; 2023'de her şey bitecek. Lozan'ın gizli maddeleri var!
Bunlar sıradan beyinlerin üretimi şeyler değil; arkada dış güçler var!
Toplumları üretilen kavramlar vasıtasıyla kontrol ediyorlar.
Meselâ: Özgürlük, Barış, Kardeşlik! Hâlbuki, dünyayı kana bulayanlar bunlar!
Cinsiyet eşitliği görüntüsü altında, bir 'Cinsiyetsizleştirme' Projesi uygulanıyor! Feminist hareketlerin arkasında da bunlar var! LGBT (Lezbiyen, gey, biseksüel, transseksüel) tüm dünyada meşrulaştırılıyor! Ahlâkı bozmak, aile kurumunu çökertmek bunların ana hedefleri! Sivil Toplum Örgütleri de bütün değerlerimizi bozmak için; gençlerimizi kozmopolitleştirmek amacıyla kullanılıyor. Putin, Soros'u Rusya'dan kovdu ve Nashi adlı bir gençlik örgütü kurdu bunlarla mücadele etmek için.
Bunların Dünya Hâkimiyeti düşünceleri gizli-saklı bir şey değil.
Lord Curzon Hindistan Genel Valisi iken, 1898 yılında, Emperyalizmin Dünya Hâkimiyeti hakkında şunları söylemiş: “Bana göre, itiraf etmem gerekirse, ülkeler, dünya hâkimiyetine yönelik büyük bir oyunun oynandığı satranç tahtasının üzerindeki piyonlardan başka bir şey değildir” (John Pilger, “Dünyanın Yeni Efendileri”, s. 117).
Çok Partili Sistem, Millî Devletleri kontrol etmenin aracı olarak kullanılıyor!
Kimse düşünmüyor: 1946'dan bu yana Çok Partili Sistemin içindeyiz. Ülkemizin Tek Parti Döneminden daha ileri gittiğini kim iddia edebilir? Tek Parti Döneminde Tam Bağımsız bir Türkiye vardı!
Gerçekler açık seçik meydanda. Fakat emperyalist odakların zihin kontrol metotları ve araçları o kadar güçlü ki, en somut gerçekler bile görülemiyor!
Atatürk döneminde, bütün mazlûm milletlerin hayranlığını kazanmış ve örnek aldıkları özgür bir millettik. Fakat ne yazık ki, Batı hayranlığı, Batı'nın körü körüne taklidi bizi de bunların piyonu durumuna getirmiştir. Acı olan ise, Batı'nın bunun için, özel bir gayret de sarf etmemesi; piyon olmayı bizim kabul etmemizdir!
John Perkins, Küresel Şirketlerin, 'Hür Dünya' ve 'Serbest Piyasa' güzellemeleriyle kurduğu Küresel İmparatorluğun gücünü şu sözlerle anlatıyor: “Diğer milletleri, en büyük şirketlerimizi, hükümetimizi ve bankalarımızı yöneten şirketokrasiye boyun eğmeye zorlayan koşulları yaratmak için, milletlerarası finans kuruluşlarını kullanan seçkin bir grubuz biz. Mafyadaki karşıtlarımız gibi, biz ET'ler de (Ekonomik Tetikçiler) 'iyilik' yaparız. Bunlar genellikle, altyapı (elektrik santralleri, otoyollar, limanlar, havaalanları, sanayi siteleri) yatırımları için verilen borçlardır. Bu tip borçların bir şartı da, bu projelerin kendi ülkemizin mühendislik firmaları tarafından gerçekleştirilmesidir. İşin aslı, paranın çoğu Amerika Birleşik Devletleri'ni terk etmez bile! Fakat borçlu ülke hem anaparayı hem faizini son kuruşuna kadar ödemek zorundadır” (J. Perkins, “Bir Ekonomik Tetikçinin İtirafları”, s. 16).
Millî Devletleri devre dışı bırakan, Serbest Piyasa, yani Serbest Soygun sisteminin yarattığı tekelleşmenin vahim sonuçları şudur: En zengin yüzde bir, 2017'de yaratılan zenginliklerin yüzde 82'sini alırken, insanlığın en yoksul yarısının gelirlerinde hiçbir artış olmamıştır!
Tekrar hatırlatalım: Bu Sistemin Merkezi Batı'dadır! Bir Ekonomik Güç olmayan Rusya da bizim gibi, bu sistem tarafından tehdit edilmekte; baskı altında tutulmaktadır!
O hâlde, aklın yolu Rusya ve İran ile birlikte hareket etmek değil midir?
Ölmeden önce, Küresel Güçlerin bir gün Yugoslavya'yı da parçalayacağını gören, Yugoslavya Devlet Başkanı Tito'nun Türkiye'den beklentisine bakar mısınız?
“Bu küresel hâkimiyete karşı ayaklanma yine Mustafa Kemal'in ülkesinde başlayacaktır, mazlum milletlerin öncüsü yine Türkiye olacaktır!”
Aslında Tito'dan çok daha önce Sultan Galiyev'in söyledikleri de farklı değildir. Galiyev de, “Avrupalı hükümdarlara Türkiye'yi sindirmek kısmet olmadı, olamayacaktır da… Türkiye yalnızca kendisi yaşamakla yetinmeyecek, Avrupa tarafından zorla kapatılmış olan kendi eski parçalarına ve geri kalan tüm Orta Doğu'ya da hayat verecektir” demişti!
Atatürk'ün şu sözlerini tekrar hatırlatalım: “Osmanlı'nın enkazı üzerinde kurulan devletlerin kaderleri birdir! Bu devletler aralarında, birlikler manzumesi kurmalıdırlar!”
Yorum yazarak Yeşilgiresun Gazetesi Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Yeşilgiresun Gazetesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Yeşilgiresun Gazetesi editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Yeşilgiresun Gazetesi değil haberi geçen ajanstır.
Şimdi oturum açın, her yorumda isim ve e.posta yazma zahmetinden kurtulun. Oturum açmak için bir hesabınız yoksa, oluşturmak için buraya tıklayın.
Yorum yazarak Yeşilgiresun Gazetesi Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Yeşilgiresun Gazetesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Yeşilgiresun Gazetesi editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Yeşilgiresun Gazetesi değil haberi geçen ajanstır.