Erdoğan düşmanlığı sebebiyle, bu darbe teşebbüsünün vahametini algılayamayanlar; darbenin Erdoğan'ın bir tertibi olduğuna inananlar var. Bekir Coşkun ve Yılmaz Özdil'in yazılarında bu açıkça görülüyor. Bu kadar entelektüel insanlar bile, duygularının esiri olmaktan kolay kolay kurtulamıyor. 'Efendim, niçin bu Fethullahçılar hemen tasfiye edilmedi?' soruları soruluyor. Cemaatin yayın organları kapatılıp, bazı gazeteciler gözaltına alındığında, bunların 'Basın Özgürlüğü' kalkanına sığınarak nasıl ciyakladıklarını; içte ve dışta bunlara verilen desteği hatırlatırız! Hâlbuki, bunlar gazeteci değil, tetikçiydiler. Bu darbe teşebbüsü sayesinde, bunların devletten kazınması imkânı doğmuştur. Yoksa bu iş oldukça zordu. Olayın boyutları meydana çıkıyor. Cumhuriyet tarihinin en kritik bir döneminden geçiyoruz. Herkes ve özellikle iktidar, sağduyu ile hareket etmeli değil mi? Peki, Millî Birliğe en fazla ihtiyaç duyduğumuz bir dönemde, Taksim Kışlası'nın yeniden gündeme getirilmesi doğru mudur? Bir başka önemli mesele de, görevden alınan on binlerce Fethullahçının yerine getirilecek olanlar! Bu yaşananlardan ders alınarak, yapılacak atamalarda, ehliyet ve liyakata önem verilecek mi; yoksa, Fethullahçılarda söz konusu olduğu gibi, görünüşte 'dindar' kimlikli olan yandaşlar, ehliyet ve liyakatlarına bakılmadan görevlendirecek mi? Şunu da belirtmeliyiz ki, bu aşamaya gelinmesinde, bu iktidarın sorumluluğu oldukça büyüktür. Fethullahçı Çete, 40 yıldır, yavaş yavaş devlete sızmaktaydı. Fakat bu iktidar döneminde, bu olağanüstü boyutlara ulaştı. Âdeta iktidar bunlarla paylaşıldı. KUMPAS DAVALARI'yla, vatansever komutanlar tasfiye edilerek, bu Çete'nin mensupları komuta kademelerine yerleştirildi! Şimdi, bu kumpaslarla gelenler tasfiye ediliyor! Ne yazık ki, önyargılar sebebiyle yaşananlar hâlâ daha algılanamıyor. Düşününüz ki, Makamında İlhan Cihaner'i gözaltına almak cüretini gösteren Fethullahçı savcı, daha dün, arkadan ters kelepçe takılarak gözaltına alındı! Önümüzde çok zor günler var. Başımızda bir de PKK belâsı bulunduğu unutulmamalıdır. Bu devletin yeniden yapılanması gerekiyor. Fethullah Çetesinin kumpaslarıyla devlet dışına itilen, asker-sivil, görevlerinin ehli vatansever bürokratlara, yeniden görev verilmelidir. Şunu da hatırlatmak isteriz ki, Ergenekon ve Balyoz davalarında, bize, daha iddianame ortada yokken, 'Sonuna kadar gidilsin' akılları veren Batı, bu terör örgütü mensuplarının yargılanmasında, İnsan Hakları uyarılarını hiç eksik etmeyecektir! Bu bakımdan, bu Darbe Teşebbüsü yargılamalarında bir Hukuk Devleti olduğumuz dünyaya kanıtlanmalı; Ergenekon ve Balyoz davalarında, yargıç namuslarını koruyarak, görevlerini şerefle yerine getirmeye çalışan fakat sonunda emekliye ayrılan ya da sürülen yargıçlar bu davada görevlendirilmelidir. Bu darbede Amerikan parmağı gün gibi ortadadır. Pazartesi sabahı, CNN Türk'ün sabah kuşağında, Para Piyasaları programını sunan Hanım'ın, 'Darbedeki Amerikan Parmağı' iddiasına yaptığı şu itirazını paylaşmak isteriz: “Köprüleri kapatacaksınız, vatandaşın üzerine kurşun sıkacaksınız. Amerika böyle bir şeye destek olur mu!” Tipik bir 'Batıcı bakışı' ve maalesef bu Amerikaperest-lerin sayıları bir hayli fazla! Darbeler tarihinde, Amerika'nın ne kadar kirli bir sicile sahip olduğu bilinmeyen bir şey mi? Türkiye, II. Dünya Harbi'nden sonra, 'Küçük Amerika' olmak sevdasıyla, Amerika'nın vesayetine sokulmuştur. Bu vesayet, 'Sovyet Tehdidi' yalanları ile perdelendi. Amerika hayranı nesiler yetiştirildi. 1956 yılına gelindiğinde, Türkiye artık Amerika tarafından, “Oltaya yakalanmış balık” olarak değerlendirilmekteydi! 1975 yılındaki AİD yardım görevlisi Dr. Richard Podol'un raporunda da açıkça, 'Türk idarecilerinin Amerikan ideolojisine kazanıldığı' yazılıydı! Bunlar, Cumhuriyetin Kurucu Değerlerinden uzaklaşılmış olduğunun bir göstergesi ve bu günlerin de habercisiydi. 15 Temmuz darbe teşebbüsünün, Amerika'nın bilgisi dahinde olduğuna kuşku yoktur. Amerikalı 'dostların' yaptıkları ilk açıklamalarda da, 'taraflara' itidal tavsiye edilmekteydi! Bu iktidarı Amerika'nın getirdiği doğrudur. Zaten, hangi iktidarı Amerika getirmedi ki! Fakat bu darbe başarılı olsaydı, ülkemizi tamamen Amerika'nın yörüngesine sokacak faşist bir yönetim işbaşına gelecekti. Erdoğan düşmanlığı bu gerçeğin görülmesini engellememelidir. Ha! Bu iktidar çok mu demokratik? Değil tabiî! Fakat en azından bir Meclis var; kör topal da olsa bir demokratik sistem işliyor. Gün, ayrışma değil, UZLAŞMA günüdür. Fakat ne yazık ki, ne muhalif kesimlerde ne iktidar kanadında bunun öneminin idrak edilemediği görülüyor. Hiç gereği yokken, “Taksim'e Kışla” projesinin yeniden gündeme getirilmesi, bugün, her zamankinden daha fazla ihtiyacımız olan Toplumsal Uzlaşmayı zora sokmaz mı? Niçin yeni gerginlikler yaratılmak isteniyor? Hâlbuki bu menfur darbe girişimi, bir fırsata dönüştürülebilir. İktidarın ve Muhalefetin sert söylemleri ile ikiye bölünen milletimiz bu darbe teşebbüsü ile kenetlenmiştir. Millî Şuur, 1974 Kıbrıs Harekâtından sonra en yüksek düzeyindedir. Millet; Amerika ve Fethullahçı Çete işbirliğini görmüştür. Türkiye, Amerikan vesayetini kırabilecek en müsait şartlara sahiptir. Bu kitle desteği iyi kullanılarak, Amerikan vesayeti yıkılabilir. Böyle bir şeye aslâ izin vermeyecek olan içimizdeki Amerikancılar, Amerika'nın bu darbede suçüstü yakalanması nedeniyle seslerini fazla yükseltemezler. Türkiye kendi Millî Rotasına dönebilir. Dindarı, Muhafazakârı, Milliyetçisi, Atatürkçüsü ve Ulusalcısı ile bütün vatansever güçlerin katılımıyla, Amerika'nın vesayetine karşı, bir Millî Cephe oluşturulmalı ve Atatürk'ün Millî Rota'sına dönülmelidir. Bu; iktidar için de, tüm millî muhalif güçler için de bir büyük millî görevdir. Bu menfur Darbe Teşebbüsü, önümüze böyle tarihî bir fırsat çıkarmıştır. Atatürk'ün ölümünden sonra, yapay bir Sovyet Tehdidi ile Amerika'nın vesayetine sokulduğumuz artık görülmelidir. Amerika'yı 'Dost'; Sovyetleri 'Düşman' belleyen bir dış siyaset ve bunun iç siyasetteki yansımaları bize büyük kayıplar verdirmiştir. Eğer, hâlâ daha bedel ödemeyi sürdürmek istemiyorsak, Atatürk'ün Millî Politikalarına dönülmeli; başta Rusya olmak üzere, bütün komşularımızla ilişkilerimiz güçlendirilmelidir. Sayın Cumhurbaşkanını ziyaret eden, Rusya Devlet Başkanı Putin'in Özel Temsilcisi Aleksandr Dugin, “Atatürk'ün Avrasya siyasetinde birleşelim” demiyor mu? Yok eğer, AKP iktidarı, bu darbe teşebbüsünü ranta dönüştürmek gibi bir basiretsizliğe düşerse ve ne yazık ki, verilen görüntü budur; iktidar karşıtları da, Erdoğan düşmanlığı sebebiyle, böyle bir Tarihî Uzlaşma fırsatını teperlerse, bu inanınız Batılı 'dostların' çok hoşuna gidecektir ve bu ülkeye gerçekten çok yazık olacaktır. CNN Türk kanalında, Pazar gecesi, Darbe Teşebbüsünün tartışıldığı bir programda, iktidara çok yakın bir gazeteci olan Nevzat Çiçek'in “Ergenekon'la aldatıldık, Balyoz'la aldatıldık; artık aldatılma lüksümüz yok. Şimdi uzlaşma zamanıdır” sözlerini önemsiyoruz. Sözcü'deki 19 Temmuz tarihli yazısında, Soner Yalçın da, Uzlaşma Kültürüne olan ihtiyacımızdan; duygu ile değil, akılla hareket edilmesinin zorunluluğundan söz etmekteydi. Umarız, bütün vatansever aydınlarımız bu gerçeği görürler. İçimizdeki Amerikancı güçlerin oyunlarına gelmeyelim! Akıl ve vicdan bize, Atatürk'ün Lâik Cumhuriyetine sahip çıkmamızı emrediyor. Çok Partili Hayat sürecindeki bütün savrulmalarımızın sebebi, Cumhuriyetin Kurucu Değerlerinden uzaklaşılmasıdır. Kimse artık, bu devleti kendi ideolojisine göre dönüştürmeye kalkışmasın. Şunu da hatırlatalım ki, biz eğer Atatürk'ün belirlediği Millî Rota'dan ayrılmasaydık, CIA Ajanı bir imam devlette böyle bir hâkimiyet kuramaz; bu kadar insanı ayartamaz; bu kadar mağduriyet yaşanmaz; devlette bu kadar derin bir zafiyet meydana gelemezdi. Bu aşamaya gelişimizden, Atatürk'ten sonraki bütün iktidarlar sorumludur. Makaleyi Paylaş Facebook'ta Paylaş Twitter'da Paylaş
Makale Yazısı-
Yorum yazarak Yeşilgiresun Gazetesi Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Yeşilgiresun Gazetesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Yeşilgiresun Gazetesi editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Yeşilgiresun Gazetesi değil haberi geçen ajanstır.
Şimdi oturum açın, her yorumda isim ve e.posta yazma zahmetinden kurtulun. Oturum açmak için bir hesabınız yoksa, oluşturmak için buraya tıklayın.
Yorum yazarak Yeşilgiresun Gazetesi Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Yeşilgiresun Gazetesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Yeşilgiresun Gazetesi editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Yeşilgiresun Gazetesi değil haberi geçen ajanstır.