Televizyonda, sayın Cumhurbaşkanın, Venezuela Devlet Başkanı Maduro'ya sahip çıktığı konuşmasını dinliyorum. Venezuela halkının oylarıyla, ikinci kez devlet başkanı seçilen sayın Maduro'nun yerine, muhaliflerin lideri Guaido'yu devlet başkanı olarak kabul ettiklerini bildiren Amerika Birleşik Devletleri'nin ve Avrupa Birliği ülkelerinin bu anti demokratik tavırlarını çok haklı olarak eleştiriyor. Biz, sayın Cumhurbaşkanın bu tavrını yürekten alkışlıyoruz. Her ne kadar, sayın Cumhurbaşkanı hayatının hiçbir döneminde Kemalizm'i benimsemiş bir siyasetçi olmasa da, bu tavrı Kemalist bir tavır olarak gördüğümüzü belirtmeliyiz. Venezula'nın yanında saf tutmak; özünde, Kemalist bir tavırdır. Çünkü Kemalizm öncelikle anti emperyalist olmayı gerektirir.
Birkaç örnek verelim: Atatürk, 1.12.1921 tarihinde TBMM'de yaptığı bir konuşmada, siyasî anlayışını bakınız nasıl vurgulamış: “Efendiler! Biz bu hakkımızı korumak, istiklâlimizi emin bulundurabilmek için heyeti umumiyemizce, heyeti milliyemizce bizi mahvetmek isteyen emperyalizme karşı ve bizi yutmak isteyen kapitalizme karşı heyeti milliyece mücahedeyi (çarpışmayı) câiz gören bir mesleği takip eden insanlarız!”
Atatürk, 7 Temmuz 1922'de, Sovyet Büyükelçisi Aralov'un; İran Büyükelçisi Mumtazuddevle İsmail Han şerefine verdiği bir davette de şöyle konuşacaktır: “Türkiye'nin bugünkü mücadelesinin yalnız Türkiye'ye ait olmadığını bütün arkadaşlarımız ifade etmiş iseler de, bunu bir defa daha teyit etmek lüzumunu hissediyorum. Türkiye'nin bugünkü mücadelesi yalnız kendi nam ve hesabına olsaydı belki daha kısa, daha az kanlı olur ve daha çabuk bitebilirdi. Türkiye azîm ve mühim bir gayret sarf ediyor. Çünkü müdafaa ettiği bütün mazlûm milletlerin, bütün şarkın davasıdır ve bunu nihayete getirinceye kadar Türkiye, kendisiyle beraber olan şark milletlerinin beraber yürüyeceğinden emindir. (…) Öyle bir tarih yapacağız ki, ve gerçekten yaptık ki, bu feyizden yalnız Türkiya ve İran değil, bütün Doğu milletleri feyizlenecektir” (Mehmet Gönlübol, “Atatürk'ün Dış Politikası”, s. 138).
1933 yılında, Büyük Zafer'in 10. yıldönümünde, zafer meydanında yaptığı konuşmada da, bu tavrın sürdüğünü görüyoruz: “Bugün, günün ağardığını nasıl görüyorsam, uzaktan bütün Doğu milletlerinin uyanışını da öyle görüyorum. Bağımsızlığına ve özgürlüğüne kavuşacak olan pek çok kardeş millet vardır. Onların yeniden doğuşu, kuşkusuz ki, ilerlemeye ve refaha yakın olacaktır. Bu milletler bütün güçlüklere karşın muzaffer olacaklar ve kendilerini bekleyen geleceğe ulaşacaklardır. Sömürgecilik ve emperyalizm yeryüzünden yok olacak ve yerlerine milletlerarasında hiçbir renk, din ve ırk farkı gözetmeyen yeni bir uyum ve işbirliği çağı hâkim olacaktır” (Tek Adam, Cilt III, s. 424).
Demek ki, Atatürkçü-Kemalist olmak için, önce anti emperyalist olacağız ve mazlum milletlerin yanında duracağız! Kriterimiz budur! Bu kritere göre, Batı hayranı, Batı'yı, 'Demokrasinin Beşiği' olarak gören 'Atatürkçülerin', Venezuela konusundaki tavırları, onların Atatürkçülükle bir ilgileri olmadığını göstermektedir. Onlar, sadece ALTI OK'un ilkelerinden birisi olan Lâikliği bayrak yapmaktadırlar. Lâiklik elbetteki, önemlidir fakat sadece Lâik olmakla, Atatürkçü-Kemalist olunamaz! Lâiklik bizi sadece çağdaş bir insan yapar o kadar!
Bazı Atatürkçülerin, Venezuela konusundaki tavırlarını mihenk taşı olarak aldığımızda, Prof. İdris Küçükömer'in 1960'larda ortaya attığı bir tez sanki, günümüzde gerçekleşiyor gibi! Rahmetli Küçükömer, 'Türkiye'de Sol Sağ'dır; Sağ Sol'dur” derdi. Türkiye'nin solcularının ve Atatürkçülerinin önemli bir bölümü, 'armudun sapı, üzümün çöpü' misali, sudan gerekçelerle Maduro'yu eleştiriyorlar. Bu Beylere göre, Venezuela'nın bu duruma gelmesinde ülkenin kötü yönetilmesinin payı çok büyükmüş!
Venezuela'da medyanın yüzde 80'i, Amerikancı muhaliflerin elinde! ABD; onun peşine takılan Avrupa Birliği ülkeleri ve Kanada; Maduro karşıtlığında buluşmuşlar! Bunlara bir de Güney Amerika ülkeleri katılmış ki, bu, Güney Amerika'nın devrimci önderi Bolivarı'ın kemiklerini sızlatacak bir durumdur.
Amerika ve İngiltere; Venezuela'nın ülkelerindeki mal varlığını dondurdular! Bu Haydutluğun temel sebebi, eski başkan Chavez'in Venezuela'nın yeraltı kaynaklarını millîleştirmesi ve Maduro'nun da aynı politikayı sürdürmesidir!
Venezuela'ya Trump'ın başkan olarak 'atadığı' Guadio kim? Venezuela'daki bir Amerikan okulunda okumuş. Sonra Washington'da, Pentagon'dan burs alarak eğitimini sürdürmüş. Kendisine yapılan çok cazip iş tekliflerini reddederek, Amerika'nın isteği üzere, Venezuela'ya dönüp, siyasete atılmış, Amerika tarafından özel olarak yetiştirilmiş bir devşirme! Karısı da, Rockefeller fonuyla okumuş! Bunların ikisi de sözde solcu!
23 Ocak'ta kendini Başkan ilan eden Guadio'ya anında Almanya'dan destek geliyor!
2 Şubat tarihli Aydınlık'ta Gönül Kenter, Alman vakıflarının bu ülkedeki faaliyetlerinin, 2002'de Başkan Chavez'e karşı düzenlenen darbeye kadar uzandığını yazıyor! Alman Vakıflarının ülkemizdeki yasa dışı faaliyetlerini de iyi biliriz. Dr. Necip Hablemitoğlu'nun, “Alman Vakıfları ve Bergama Dosyası” kitabı mutlaka okunmalıdır.
Eski Devlet Başkanı Chavez'e karşı düzenlenen darbeye karışan, başkentin varlıklı bölgesi Baruta'nın Belediye Başkanı Henrique Radonski'nin partisi, “Primero Justica”, Almanya'nın Konrad Adenauer Vakfı tarafından finanse edilmiş!
Madrid Fride Enstitüsü'nün 2010 raporuna göre, Primero Justica Partisi'ne yapılan maddî yardımlar, Chavez'e darbe girişiminden sonra da devam etmiş. Venezuela muhalefetine 'ortak projeler' için her yıl 500 bin Euro ödenmiş! Adenauer Vakfı muhalif Primero Justica Partisi'nin önde gelen politikacılarına Berlin ve Brüksel'de önemli buluşmalar sağlayıp, 2011'in başında Berlin'e davet ettirmiş! Eylül 2017'de Başbakan Merkel, siyasî durum değerlendirmeleri için Parlamento Başkanı Juli Borges'i Almanya'ya davet etmiş. Borges daha sonra Fransa Cumhurbaşkanı Macron, İspanyol Başkanı ve İngiliz Başbakanı Thresa May ile görüşmüş. Şu anda Kolombiya'da sürgünde olan ve geçen Ağustos ayında Maduro'ya başarısız bir suikast girişimine katılmakla suçlanan Borges'in, Nisan 2002'de, Chavez'e karşı olan darbeyi bizzat desteklediği de kayıtlara geçmiş!
Venezuela muhalefetinin kimlik kartındaki bazı bilgiler böyle! Fakat bizim ülkemizde, kör Erdoğan sevgisi ya da kör Erdoğan nefreti ile olaylara bakıldığı için, bir türlü nesnel olunamıyor! Erdoğan Maduro'yu destekliyor ya; bizim tatlı su solcuları, ya da Atatürkçüleri (aslında bunlara Natotürkçü demek daha doğru), Erdoğan'la aynı karede görünmemek için, Amerika'nın Venezuela'ya karşı haydutluğunu onaylıyorlar! Gerekçeleri de çok 'haklı'; 'Maduro'nun beceriksizliği, ekonomiden anlamaması Venezuela'yı bu duruma getirmiş!' Peki, ya Amerika'nın ekonomik ambargosu! Venezuela'nın yegâne gelir kaynağı olan petrol, doğalgaz ve altın satışları Amerikan ambargosu altında!
Chavez'in ve Maduro'nun halkçı uygulamaları sayesinde, Venezuela'da yoksulluk yüzde otuz azalmış. Fakat bu, bizim Natotürkçülerin ne umurunda!
Mahfi Eğilmez bile, Venezuela'nın bu duruma gelmesinde, yanlış yönetimin yanı sıra, Amerika'nın ekonomik ambargosunun büyük payı olduğunu belirtiyor!
Amerika ve Avrupa Birliği ülkeleri, Venezuela'ya karşı bu anti demokratik tavırları ile, 'kendilerine demokrat' olduklarını bir kez daha kanıtlamış oldular. Fakat bunu; bırakınız bu ülkelerin eski sabıkalarını; daha pek taze olan, Afganistan'da, Irak'ta, Libya ve Suriye'de yaşananlara rağmen hâlâ daha anlayamamış olanların anlamaları ne mümkün!
Sayın Cumhurbaşkanının çelişkisine gelecek olursak: Küremizin Haydutlarının, Venezuela'ya yaptıklarına karşı çıkışını yürekten alkışlıyoruz. Fakat, Amerika'nın başını çektiği Haydut Devletlere kahramanca direnen Beşar Esad'a karşı olan tavrını anlamakta güçlük çekiyoruz. Suriye 2011 yılından beri, 'ne yazık ki, başlangıçta bizim de desteğimizle', Amerikan Emperyalizmine karşı vatan savunması yapıyor. Emperyalizme karşı ilkeli bir duruş içinde olanların, Suriye'nin de yanında durmaları gerekmez mi?
Yorum yazarak Yeşilgiresun Gazetesi Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Yeşilgiresun Gazetesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Yeşilgiresun Gazetesi editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Yeşilgiresun Gazetesi değil haberi geçen ajanstır.
Şimdi oturum açın, her yorumda isim ve e.posta yazma zahmetinden kurtulun. Oturum açmak için bir hesabınız yoksa, oluşturmak için buraya tıklayın.
Yorum yazarak Yeşilgiresun Gazetesi Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Yeşilgiresun Gazetesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Yeşilgiresun Gazetesi editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Yeşilgiresun Gazetesi değil haberi geçen ajanstır.