7 Haziran seçim sürecinde, 'Türkiye Partisi' olarak parlatılan HDP'nin eş Genel Başkanı Selâhattin Demirtaş'ın Diyarbakır halkına çağrısı yankı bulmadı! Demirtaş, ahmakça bir direniş gösteren PKK unsurlarına, 'teslim olun' çağrısı yapmak yerine, bu teröristlere destek için, Diyarbakır halkını Sur'a yürütmek istedi fakat halk buna uymadı! Kürt halkı, PKK'nın Öz Yönetim ilânına da itibar etmedi! Masa başında yapılan hesaba göre, güvenlik güçleri, devlet otoritesini sağlamak için harekete geçtiğinde, 'halk teröristlerin önünde duvar olacak; siviller ölecek' ve bu durum, Türkiye'ye müdahaleyi gündeme getirecekti! Bunların hiçbiri gerçekleşmedi. Fakat, PKK'nın sebep olduğu acı olaylar, bir hayırlı sonuca da vesile oldu; Halk, PKK'nın Halk Düşmanı bir zulüm örgütü olduğunu anladı! Bölge halkı, operasyonlar sebebiyle, şüphesiz devlete de kızıyordu; kızmakta da haklıydı. Çünkü, Güvenlik Güçlerimizin eli kolu bağlanmasaydı, PKK bu kadar etkin olamayacaktı. Maalesef 'Çözüm Süreci' denilen Gaflet Sürecinde, meydan PKK'ya bırakılmıştı. PKK'nın hâkimiyet kurduğu bölgelerde, yeniden devlet hâkimiyetini kurmak için bu kadar şehit verilmesinin sebebi de budur. Çözüm Süreci'ni eleştiren bir yazımızda daha önce de yazmıştık. Rahmetle andığım sevgili dostum, Yeniçağ gazetesi yazarı Hasan Demir, bu kesimi iyi tanırdı. Bizzat kendisinden dinlemiştim. Öcalan Türkiye'ye teslim edildikten sonra, PKK'nın Ankara'da yaşayan akıl hocalarından biri Hasan Demir'e, 'bu işin artık bittiğini; memlekete döneceğini söylemiş' ve tasını tarağını toplayıp Ankara'yı terk etmişti! Ne var ki, iktidarın PKK'yı 'Kürtlerin Temsilcisi' ve yaşanan terör olaylarını 'Kürt Sorununun Bir Sonucu' kabul edip, Çözüm Süreci'ni başlatması PKK'ya yeniden güç kazandırdı! Çözüm Süreci milletimize, 'Şehitler gelmesin analar ağlamasın' denilerek benimsetilmişti. Âkil Adamların nasıl organize edildiklerini ve yandaş basının bu süreci nasıl desteklediklerini; silâh bırakmayan terör örgütünün temsilcileriyle yapılan Oslo görüşmelerini; buradaki yüz kızartıcı diyalogları; Dolmabahçe Mutabakatını da biliyoruz! Çözüm Süreci bu iktidarın en büyük hatalarından biridir. Atalarımız ne güzel demiş “Ya devlet başa ya kuzgun leşe!” Yani, devlet devletliğini yapacak! Devlet zaaf kabul etmez! Bu son operasyonlar da açık bir şekilde göstermiştir ki, devlet eğer kararlı bir şekilde terör örgütünün üzerine gitmiş olsaydı bu olayların hiçbiri yaşanmazdı. PKK halk düşmanı bir örgüttür ve ipleri Batılı 'dostların' elindedir. Ne yazık ki, bu iktidarın akıl almaz Rusya siyaseti sayesinde, bugün Rusya da PKK'nın yanında bir görüntü vermektedir. Şimdi yeniden, Batılı 'dostlardan', 'Çözüm Süreci başlatılsın' baskıları gelmeye başladı. Hattâ iktidar çevrelerinden bile bu yolda sinyaller geliyor; çözümün buz dolabından çıkarılabileceğinden söz ediliyor! Peki, neyi çözeceksiniz? Türkiye'nin birlik ve bütünlüğünü mü? Hiç mi akıllanmadık! Hâlâ daha bu sorunun 'Kürt Sorunu' olmadığını anlayamadık mı? Güneydoğu halkının bu devletin bir parçası olarak yaşamak istediğini eğer şu son kalkışmadan sonra da anlayamamışsak daha nelerin yaşanması gerekecek? Bu devletin en yetkili ağızlarının, 'Kürt Sorunu' kavramını telâffuz etmeleri ve taviz siyaseti ile sorunu çözebileceklerini sanmaları bizi bu aşamaya getirmiştir. Fakat geldiğimiz bu aşamada, devlette yaratılan bu zaafa rağmen, Öz Yönetim ilân edilen bölgelerde, halkın tercihini devletten yana koyması herkesi düşündürmelidir. PKK'nın mücadelesi boş bir mücadeledir; bu ülkenin insanına bir şey kazandırması mümkün değildir. Bu anlamsız mücadele sadece büyük acılara sebep olmuştur; olmaktadır; 'Devlet Devlet Gibi Davranmazsa', daha büyük acıların yaşanılması da kaçınılmazdır. O nedenle, bu anlamsız mücadeleyi 'bir 'Özgürlük Mücadelesi' olarak değerlendirip destekleyenler; bu terör çetesinin katillerini, 'GERİLLA' diyerek yüceltenler de artık akıllarını başlarına almalıdır. Kürtler bu devletin özgür ve eşit yurttaşlarıdır. 'Kürt sorunu vardır' demek; bizi iki milletli bir devlete götürür ki, bu da mümkün değildir. İşte Güneydoğu'nun bazı ilçelerinde denenen kalkışmanın sonuçları meydandadır. Devlet isterse teröristi ezer geçer. İktidar Hukuk Devleti kuralları içersinde davranır, ülke adaletle yönetilirse bütün sorunlarımızı çözmenin imkânı vardır. Çözüm Süreci artık telâffuz bile edilmemelidir. Fakat bu konuda bu iktidara güvenmediğimizi de belirtmeliyiz. Çünkü Millî Devlete ve Türklüğe bakışları sorunludur ve Batı'nın baskılarına direnecek bir gelenekleri de yoktur. Ne yazık ki, anayasamızdaki 'Türk Vatandaşlığı' kavramı yerine, 'Türkiye Vatandaşlığı' gibi saçma bir kavramı önerebilen ana muhalefetin bakışı da sorunludur! Sur'da güvenlik kuvvetlerimiz, şehitler vermek pahasına, terör örgütünü etkisiz kılmak için mücadele ederken, Diyarbakır'a giden yüz kişilik CHP Heyetinden yapılan açıklamada, “Bölgede savaş hukukunun dahi uygulanmadığı” iddia ediliyor! Bölgede bir savaş yaşanıyor. Şehitler veriyoruz! Bu arada arzu edilmeyen olaylar da yaşanabilir. Fakat bunlar genele teşmil edilemez; edilmemelidir. Saygı Öztürk'ün, 14 Şubat 2016 tarihli Sözcü'de yayınladığı bir mektuptaki şu tespitler, bölge halkının duygularını çok güzel yansıtıyor: “PKK'lıların silâhlandığını, mühimmat yığınağı yaptıklarını hepimiz biliyorduk. Caddeler, sokaklar iş makineleriyle kazılıyor, patlayıcılar yerleştiriliyor, bizler de bunu görüyorduk. De ki, 'bunları güvenlik güçlerine niçin bildirmediniz?' Çünkü bildirmenin bir faydası olmuyordu. Polisin oralara girmesi imkânsızdı. Böyle bir durumda ne yapacaksınız, canınızı, malınızı korumak için hepimiz terör örgütünün yanında görünmek durumunda kalıyorduk. Yoksa bu yörenin insanı da devletine bağlıdır. Bakmayın siz bölücü örgütün yandaşlarının Güneydoğu'da farklı bir hava göstermelerine. Eğer halk örgütün yanında yer almış olsaydı, örgütün baskılarına rağmen evlerinden çıkmaz, güvenlik güçleri de bu kadar rahat operasyon yapamazlardı. Evlerimizi boşaltınca, güvenlik kuvvetleri PKK ile karşı karşıya kaldı. Halk eğer devlete yardımcı olmasaydı, oradaki mücadele öyle kolay bitirilemezdi. Halk güvenlik güçlerinin tarafını seçti.” Evet, Güneydoğu'da vatandaşın bakışı işte bu! Vatandaş devleti yanında gördüğünde, PKK'ya sırtını dönüyor! Kürt kökenli vatandaşlarımızın büyük bir çoğunluğunun bir kimlik sorunu yok. Bu sorunu sürekli kaşıyan Batılı 'DOSTLARIMIZ' dır. Bu devlet, Batı'ya teslim olmayan, bölge devletleriyle işbirliğinin önemini kavramış; emperyalizmi iyi tanıyan, tarih şuuruna sahip kadrolar tarafından yönetildiği takdirde, Batılı 'dostların' bu ülkeyi kolay kolay karıştıramayacakları da iyi bilinmelidir. Bu bakımdan, bizim asıl meselemiz Batılı 'dostlarımız' değildir; onlar kendi devletlerinin menfaati için çalışıyorlar; bizim asıl meselemiz içimizdeki, onları 'dost' belleyen kesimlerdir; onların işbirlikçileridir. Bunların kontrolündeki medya vasıtasıyla milletimize müthiş bir propaganda bombardımanı uygulanıyor. 'Batı'dan koparsak varlığımızı sürdüremeyeceğimiz' gibi, aslâ gerçek olmayan bir düşünce milletimize aşılanıyor! Bu ülkenin vatansever aydın ve siyasetçilerinin yapmaları gereken, bıkmadan usanmadan, Batı'nın vesayetinden kurtularak, bölge devletleriyle yakın işbirliği içine girmedikçe; onları müttefik edinmedikçe, bu coğrafyada huzurlu bir hayat yaşamanın mümkün olmadığını milletimize anlatmaktır. Evet, çare Batı'ya direnecek Millî Duruşa sahip bir iktidardır. CHP ve MHP tabanları silkinip, Türkiye'nin önünü tıkayan tepe yönetimlerini tasfiye ettiğinde, millet bu seçeneği karşısında görecektir. Hainler yine devrede: Ankara'da yine terör ve yine kanlı bir tablo! Batı İttifakı içinde, millî inisyatif alma imkânlarımız yok edildi. 'Bizim de katkımızla', bu coğrafyada Batı'nın yarattığı kaosun bebelini ödüyoruz! Bu hain eylemin, Abromowitz ve Edelman'ın makalesinden hemen sonra olması ilginç! Gün birlik olma günüdür. 'Yeni Anayasa', 'Başkanlık Sistemi' gibi, ülke insanını bölen fantezilerden vazgeçilmeli; Türkiye'yi yeniden 'Karanlık Günlere' sürüklemek isteyenlere inat, birlik olunmalıdır. Makaleyi Paylaş Facebook'ta Paylaş Twitter'da Paylaş
Yorum yazarak Yeşilgiresun Gazetesi Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Yeşilgiresun Gazetesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Yeşilgiresun Gazetesi editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Yeşilgiresun Gazetesi değil haberi geçen ajanstır.
Şimdi oturum açın, her yorumda isim ve e.posta yazma zahmetinden kurtulun. Oturum açmak için bir hesabınız yoksa, oluşturmak için buraya tıklayın.
Yorum yazarak Yeşilgiresun Gazetesi Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Yeşilgiresun Gazetesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Yeşilgiresun Gazetesi editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Yeşilgiresun Gazetesi değil haberi geçen ajanstır.