Bir Ramazan ayını daha geride bırakıyoruz. Değerli okurlarımızın mübarek Ramazan Bayramını şimdiden kutlarız. Bu yazımızda, din anlayışımızdaki 'doğru bildiğimiz bazı yanlışlar' üzerinde duracağız. Kur'an âyetlerindeki bütün SALÂT kavramlarının 'NAMAZ' olarak çevrilmesi, dinimizin gereği zannettiğimiz yanlışların en vahimlerinden birisidir. Birçok meal-tefsirde Salât 'Namaz' olarak çevrilmiş fakat Ahzab Suresi 56. âyete gelince, 'Salat'ı namaz olarak çevirmenin uygun olmayacağını anlamış olmalılar ki', âyetteki, 'destekleme' anlamındaki 'Salât' kavramını olduğu gibi bırakmışlar! Çünkü, diğer âyetlerdeki gibi, 'Namaz' deseler çok çarpık bir durum ortaya çıkacak! Diyanet bu sureyi şöyle çevirmiş: “Allah ve melekler Peygambere salât ediyorlar; ey iman edenler siz de salât ve selâm okuyun.” Peki, o zaman sormak lâzım: Niçin diğer âyetlerde de bu yapılmamış? Çünkü İslâm'ın özü olan Salâtı yok edecekler! ÂLÂ Suresinin 14 ve 15. âyetlerine Diyanet şöyle meal vermiş: “Doğrusu arınan ve rabbinin adını anıp 'NAMAZ KILAN' kurtuluşa ermiştir!” Her zaman yaptıkları gibi “Salât'” “Namaz” olmuş! Kevser Suresi 2. âyetin meali de şöyle: “Şimdi sen Rabbin için 'Namaz Kıl' ve Kurban kes!” Salât'ı “Namaz”; “Venhar” kelimesini de “Kurban Kes” olarak çevirmişler! Prof. Hüseyin Atay, “Kur'an'da İman esasları ve Kader Sorunu” isimli kitabında 'Kurban' olarak çevrilen 'Venhar' kavramı hakkında şu açıklamayı yapıyor: “Sonradan ben de, Taberî'ye dayanarak, 108. sûrede (Kevser Suresi Mushafa göre 108. suredir) “venhar” kelimesinin “kurban kesmek” olmadığını gördüm ve Kur'an'ı Türkçeye öyle çevirdim” (Hüseyin Atay, age. s. 11 dipnot)! Salât dinimizin özü fakat Müslümanlar büyük bir ustalıkla salât anlayışından uzaklaştırılmış ve namaz 'dinin direği' yapılmış! Peygamberimizin zamanında salâtgah; yani doğrudan demokrasinin uygulandığı mekânlar olan mütevazı mescidler de, tapınmaktan başka bir şey yapılmayan gösterişli camilere dönüştürülmüş! Ezan artık minareden okunmuyor fakat yine de, gösterişli camilere, gösterişli minareler yapılması sürdürülüyor; dinimiz israfı yasakladığı hâlde! Namaz kılmayana iyi gözle bakılmıyor fakat Salâtı İkame Etmeyenlere aldırış eden yok! Peki, “Salâtı ikame etmek” ne demek? İlâhiyatçı Hakkı Yılmaz'dan okuyalım: “Salât sırtlamak, yani sırttan verilen destektir. Bedevi dilinde böyle. Fakat kente gelindiğinde, bu söz desteklemek anlamı kazanıyor. 'Sorunları sırtlanmak, elini taşın altına koymak' gibi. Kur'an'daki Salât sözcüğü 'VAV' ile yazılmıştır. Salâveden geldiğini bize söyler; 'ateşe yaslamak' anlamı çıkmasın diye! Saleyeden gelir ise ateşe yaslanmak demek olur. Kur'an'daki Salâtın Saleye'den gelmesi mümkün değil. Saleve uyluk ve sırt demek. Fiil hâline getirdiğimiz zaman 'uyluklama' oluyor. Bir bedevi devesini yüklediğinde, her iki tarafa denk vurur ve bunları dizi ile destekler. Yani uyluklar. Salâtın iki yönü var. Birincisi malî, ikincisi zihnî destek. Zihnî destek günümüzde eğitim ve öğretim kurumları; toplumu aydınlatma kurumları oluşturmak olarak anlaşılmalıdır. Malî yönü ise iş alanları açılması, sosyal güvenlik kurumlarının oluşturulması gibi işler (Yani Sosyal Devlet)! Kur'an'da Namaz var fakat bu namazın ne vakti ne de rekâtı var. Namaz duadır, yakarıştır.” Nitekim, Araf Suresi 55. âyette bunu açıkça görmekteyiz. Diyanet tefsirinden bakalım: “Rabbinize yalvara yakara ve gizlice dua edin!” Namaz işte bu! Yani dua! Hz. Peygamberimiz bir hadisinde “Bu dinin direği ilimdir” diyor! Sâlat ilim öğrenmeyi de kapsar. Allah, “Namazda yarışın; benim için görkemli camiler yapmakta yarışın” demiyor; “Hayırda yarışın, Salih amel işleyin” diyor! Bu dinin hedefi SALÂT! Çünkü Allah bizim insanlık yolunda olmamızı istiyor. Ancak insanlık yolunda olanlar Allah'a yaklaşabilirler. KEHF Suresi 110, “Her kim Rabbine kavuşmayı umuyorsa Salih ameli işlesin…”; Al-i İmran 110, “İyiliği yayın, kötülüğü önleyin” buyurmuyor mu? Bakara 177 sanki Kur'an'ın özü! Diyanet şöyle meal vermiş: “İyilik, yüzlerinizi doğu ve batı taraflarına çevirmenizden ibaret değildir. Asıl iyilik, Allah'a, ahiret gününe, meleklere, kitap ve peygamberlere iman edenlerin; mala olan sevgilerine rağmen, onu yakınlara, yetimlere, yoksullara, yolda kalmışa, (ihtiyacından dolayı) isteyene ve (özgürlükleri için) kölelere verenlerin; 'namazı dosdoğru kılan', zekâtı veren, antlaşma yaptıklarında sözlerini yerine getirenlerin ve zorda, hastalıkta ve savaşın kızıştığı zamanlarda sabredenlerin tutum ve davranışlarıdır…” Bu âyette 'İYİLİK' anlatılıyor. Bu aynı zamanda DİNDARLIĞIN da tarifidir. Peki, o zaman 'Namaz Kılmak' nasıl 'iyilik' olabiliyor? Namazla kime iyilik yapılıyor? Doğrusu, “Salâtı İkame” yani Salâtı ayağa kaldırmak değil midir? Diyanet tefsirinde, bu âyetteki “İYİLİK”, Allah'a yaklaştıran hayırlı işler olarak çevrilmiş. Fakat salâtı yine de 'NAMAZ KIL' olarak çevirmişler! Bu kadar yalın bir gerçek bile görülemiyor! Acaba nakilcilikten mi yoksa kasıtlı mı? Bakara 144'deki “Yüzünüzü Mescidi Haram yönüne çevirin” ifadesi; bedenimizle Mescid-i Haram'a dönmek demek değil; tüm benliğimizle Mescidi Haram'a yönelmektir. Bakara 145, 148, 151 açıkça, Kıble'nin coğrafî bir yön değil, 'Sosyal Bir Hedef' olduğunu ortaya koyuyor! “Herkes için bir yön vardır. Her toplum için! Müslümanlar Mescid-i Haram'a dönmeli!” Burada mecaz var. Mescid-i Haram'ın kıble edinilmesi buradaki değerlerin benimsenmesi demek! Kâbe, Hz. İbrahim'in zalimlere ve adaletsizliğe karşı kıyamını, mücadelesini sembolize ediyor. Orada insanlığı ayakta tutan değerler var. Mescid-i Haram dirilme, silkinme ve kendine gelme yeri; yani Allah yoluna; insanlık yoluna gelme yeri. Zaten hangi yöne dönsek Allah orada değil mi? Bakara 115, “Doğu da, Batı da (tüm yeryüzü) Allah'ındır. Nereye dönerseniz Allah'ın yüzü oradadır” diye buyurmuyor mu? Dinimizin ana kaynağı Kur'an'ı bilmiyoruz? Çünkü kendi dilimizde okuyup, öğrenmiyoruz! İşte bunun için kolaylıkla, -Kur'an bizi uyardığı hâlde- Allah'la aldatanlar tarafından aldatılıyoruz! Bu milleti yüzyıllarca, 'Arapça Kur'an dili; Kur'an Arapça okunmalı' diye kandırdılar. Türkçe meal-tefsiri Atatürk'e borçluyuz. Bir de utanmadan, o büyük insana 'dinsiz' diyorlar! Hâlbuki, Atatürk, Salât-ı daim hâlinde bir mübarek insandı; bütün yaptıkları, -dinimizin buyurduğu gibi- milletin iyiliği toplumun refahı içindi. Şimdi artık daha gelişmiş meal-tefsirler var. Fakat bunların okunması istenmiyor. Emine Şenlikoğlu boşuna, “Arapça kutsal dil, Kur'an Arapça olarak okunmalı” demiyor! Onun gibilerin görevi budur! Evet! Kur'an'ı, anlamını bilmeden Arapçasını okuyacak, hatim indirecek ve sevabını alacaksınız! Peki, yüce kitabımızda böyle bir şey var mı? Yok! Zuhruf Suresi 44 Müslümanlara, “Bu kitaptan hesaba çekileceksiniz” diyor! Peki, yüce Allah'ın bize ne dediğini, bizden neler istediğini bilmeden nasıl hesap vereceğiz? Hakkı Yılmaz, bütün dua âyetleri Namaz âyetidir diyor. Namaz yani dua için bir aracıya da ihtiyacımız yok! Duayı aracısız, Allah'la kalpten ilişki kurarak yapacağız. Ayrıca Kur'an'da, 'namaz kılmayanların cezası şudur' diye bir âyetin bulunmadığını da hatırlatalım! Fakat kibirli olanlar, paylaşmayanlar, hayırda yarışmayanlar, toplum için yararlı iyi ve güzel işler yapmayanlar, adil olmayanlar, zulme karşı çıkmayanlar, zalimlerle işbirliği yapanlar ve Yahudi ve Hıristiyanların Mevlâ edinilmemesi için çok açık buyruklar var! Dinimizin devrimci ruhundan korkan hâkim sınıflar, 'Dinin direği Namazdır' yalanlarıyla, Kur'an'ın, sosyal hayatımızı ilgilendiren buyruklarını unutturmayı başardılar. 1400 yıldır bu böyle! İşte bunun için aydınlarımızın dinle barışmasından ödleri kopuyor. Aydınlar, Kur'an'daki Müslümanlığı öğrenip de, din silâhını ellerinden aldıklarında, 'Allah'la aldatanların' kurduğu bu zalim sömürü düzeni yaşayabilir mi? Makaleyi Paylaş Facebook'ta Paylaş Twitter'da Paylaş
Makale Yazısı-
Yorum yazarak Yeşilgiresun Gazetesi Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Yeşilgiresun Gazetesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Yeşilgiresun Gazetesi editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Yeşilgiresun Gazetesi değil haberi geçen ajanstır.
Şimdi oturum açın, her yorumda isim ve e.posta yazma zahmetinden kurtulun. Oturum açmak için bir hesabınız yoksa, oluşturmak için buraya tıklayın.
Yorum yazarak Yeşilgiresun Gazetesi Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Yeşilgiresun Gazetesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Yeşilgiresun Gazetesi editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Yeşilgiresun Gazetesi değil haberi geçen ajanstır.
Yorumlar
(1)Saçmalık Ötesi - Bomboş saçmasapan bi yazı !!!!!!
Yazılan yorumlardan Yeşilgiresun Gazetesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz. Sitemizin Topluluk Kurallarına uymayan yorumlar yayınlanmaz. Yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Yeşilgiresun Gazetesi editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Yeşilgiresun Gazetesi değil haberi geçen ajanstır.