Seçim sonuçları tartışılıyor. “Niçin böyle oldu?” deniliyor. Niçinler çok! Fakat biz sadece şunu belirtelim ki, AKP iktidarda kalmak için, seçimlere bütün gücü ile asıldı. 1 Kasım seçimlerinde, milletvekili listelerinde önemli değişiklikler yaptılar. Muhalefetin ise zaten iktidar olmak diye bir arzusu yoktu. Listelerde, birkaç isim dışında değişiklik yapmayı düşünmediler bile. CHP ya da MHP, Saadettin Tantan gibi bir isme yer verselerdi, Sakarya'da nasıl bir sonuç alırlardı? Bu partilerin kibri, Vatan Partisi ve Büyük Birlik Partisi ile seçim işbirliği yapmalarını da engelledi. Meclis'teki iki muhalefet partisi de müthiş bir yorgunluk içindeler. Hâlbuki, ülkemizin bugün, çok daha canlı, iktidarın tepesinde, 'Demokles'in kılıcı' gibi duracak; 'Ame-rika ve Avrupa Birliği ne der?' diye kaale almayan, Cumhuriyetin Kurucu Değerlerini kararlılıkla savunacak milliyetçi bir muhalefet partisine şiddetle ihtiyacı var. Bu yorgun muhalefetle gidildiği takdirde, korkarız ki, iktidar daha tehlikeli maceralara kalkışmak cesaretini kendinde bulacaktır. Nitekim, Başbakan Davutoğlu, Suriye'ye bir Kara Harekâtından söz edebilmekte-dir! Bu iktidar ancak, diri bir milliyetçi muhalefet partisi ile frenlenebilir. Bu yenik ve ideali olmayan muhalefet partileri, bu iktidardan daha büyük bir sorundur. Ne yazık ki, Meclis'teki muhalefet partileri, bu yapıları ile milletimiz için umut olamıyor. Nasıl olsunlar ki? CHP'nin şu hâline bakın. 'Atatürk'ün partisiyiz, Cumhuriyeti kuran partiyiz' diyorlar fakat etnik bölünme tehlikesi karşısında, Millî Devlet'ten yana bir tavırları yok! Türkiye'nin bölünmesi anlamına gelen, Avrupa Birliği'nin Yerel Yönetimler Özerklik Şartı'na koyduğumuz çekincelerin kaldırılacağını müjdeleyebili-yorlar! Cumhuriyetin Tunceli'si için, en yetkili ağızdan, 'Dersim' söylemini duyuyoruz! Dersim isyanını bastıran Devletimiz sorgulanıyor! Ulusalcı isimler tasfiye ediliyor! Eski CHP milletvekili Birgül Ayman Güler, Türk Milleti kavramının anlamı hakkında yaptığı bilimsel bir değer-lendirmeden sonra, CHP Meclis Grup Toplantı Salonuna girdiği sırada, önceden salona alınan Güneydoğu kökenli militan bir güruh tarafından lâfla taciz edilip, yuhalanabiliyor! Liberal ve muhafazakâr yazarlar CHP'ye, 'Ulusalcı olmayın, Solcu, Sosyal Demokrat olun' diye akılları veriyor ve bu akıllara itibar ediliyor! Cumhuriyetin kurucu değerlerini kararlılıkla savunmayan, Kemalizm'i terk ederek, emperyalist sistemin sömürü ve bağımlılık çarkına hizmet eden Sosyal Demokrasiyi benimseyen ve üstelik bir de 'Yeni' kimliğini partinin başına ekleyen CHP, özüne dönmedikçe, umut olması mümkün değildir. CHP Genel Başkanı, grup toplantısında yaptığı konuşmada, ŞİÖ'ye (Şangay İşbirliği Örgütü) girelim diyen Başbakan Erdoğan'ı şu sözleriyle âdeta topa tutmuştu: “1071'den beri bizim yönümüz Batı'ya çevrilmiştir. Batı bir coğrafyanın adı değildir. Batı bir uygarlığın adıdır. Siz o çağdaş dünyadan kendinizi koparmak istiyorsunuz. Hangi gerekçeyle, kime danıştınız? Kiminle konuştunuz? Eğer Şangay işbirliği örgütüne girecekseniz, orası güvenlik açısından önemli bir örgüt, o zaman NATO'yu ne yapacaksınız?” Evet! Hedef Batı! Amerika ve Avrupa Birliği bizim millî politikalar uygulamamızı engelliyorlarmış; topraklarımızda bir Kürdistan kurmak istiyorlarmış ne gam! CHP, Türkiye'yi Batı ekseninde tutan iktidarlara karşı, Milliyetçi politikalarla halkın karşısına çıkarak ciddî bir seçenek oluşturmak yerine, aynı Batıcı siyaseti daha başarılı bir şekilde sürdüreceği iddiası ile milletin karşısına çıktığı için ilgi görmüyor; umut olamıyor. Teşbihte hata olmaz. CHP'nin bu tavrı, Rum Ağanın kızına aşık olan Egeli Efe'nin hikâyesini hatırlatıyor. Boylu poslu, yakışıklı Efe, bir Rum kızına aşık olmuş ve kızı istetmiş. Kızın babası zengin Rum Ağa, “Ben kızımı böyle eşkıyalık yapan, kaba saba bir adama vermem. Önce kılığını kıyafetini düzetsin, dağdan insin, şöyle şehirde bir ev tutsun; ondan sonra bir bakalım” cevabını verir. Efe, kızanlarının itirazını dinlemez; pala bıyıklarını keser, Efe kıyafetlerini çıkarır, kasabalılar gibi sıradan bir kıyafet giyer. Artık heybetinden eser kalmamıştır. Kızanları da Efeyi terk ederler. Efe, kasabada bir ev tutar. Artık kızı kendisine vereceği düşüncesiyle, Ağanın kapısını çalar. Ağa, bıyıklarını kesmiş, o heybetli Efe kıyafetinin yerine, sıradan bir kıyafetle önünde duran Efe'yi şöyle bir, tepeden tırnağa süzdükten sonra “Ben kılıbık adama kız vermem” diyerek kapıyı yüzüne kapatır. CHP 'Devleti kuran partiyiz' diyor fakat kurucu değerleri istekle savunmuyor. Hattâ pazarlık konusu yapabileceği izlenimi veriyor! Bazı akıl hocalarının tavsiyelerine uyarak kimliğini değiştirmek isterken, kimliksizleşiyor! Devletçilik ve Milliyetçilik diye bir dertleri yok! Hâlbuki, Batı emperyalizmi karşısında, bağımsızlığımızı korumamız ve bir bölge gücü olmamız ancak çağdaş bir Devletçilik ve Milliyetçilikle mümkün! CHP Genel Başkanının, Cizre Jitem davasının beraatla sonuçlanması üzerine yaptığı skandal açıklama tam bir faciadır. Sayın Kılıçdaroğlu, bu davanın bütün sanıkları hakkında beraat kararı verilmesi üzerine yaptığı açıklamada, “faili meçhullerin yargı kararı ile kapatıldığını, Adaletin yerine gelmediğini” iddia ediyor! Bilindiği gibi, PKK ve yandaşlarının bir faili meçhul iddiaları vardır. Kimilerine göre bunların sayısı 20 bin civarındadır. PKK, milletimize karşı bir psikolojik harp yürütüyor. Faili meçhul iddialarının da, bu Psikolojik Harp metotlarından biri olarak, güvenlik güçlerimizi ve devletimizi yıpratmak amacıyla dile getirildiği biliniyor. PKK'yı alenen ya da, örtülü olarak destekleyen, dağdaki teröriste 'gerilla' diyenleri ekranlara çıkaran, televizyon kanallarının varlığı malûm. Bunların amaçları, Batı'nın “Yeni Sevr Projesi” olan Büyük Kürdistan'ın kurulmasıdır. Tabiî, bunun için, devletin zayıflatılması, PKK ile mücadele eden komutanların yargılanarak, güvenlik kuvvetlerimizin şevkinin kırılması ve kamuoyunun da psikolojik olarak çökertilmesi gerekiyor. Ergenekon, Balyoz ve diğer kumpas davalarıyla amaçlanan da buydu. Cizre Jitem davası da, bu amaçla açılan davalardan birisiydi. Albay Cemal Temizöz Cizre'de görev yaptığı dönemdeki faili meçhullerin sorumlusu olmakla suçlanarak, 25 Mart 2009 tarihinde tutuklanmış ve 5 yıl tutuklu olarak yargılandıktan sonra, tutuksuz yargılanmak üzere tahliye edilmişti. Cizre'nin büyük aşiretlerinden birinin başkanı olan eski Cizre Belediye Başkanı Kamil Atağ da tutuklananlardan birisiydi. Geçtiğimiz günlerde mahkeme, sanıkları suçlayacak kanıtlar olmadığı gerekçesiyle, bütün sanıkların beraatına karar verdi. Albay Cemal Temizöz, maruz kaldığı iftiranın, cemaatin bir kumpası olduğunu söylüyor. Sebebi de, Cizre'deki askerî birlikte kod isimleriyle çalışan ve cemaatçi (Fethullah çetesi mensubu) oldukları belirlenen 5 kişilik bir hücrenin belirlenmesi ve bunların sahte belgeler düzenledikleri ve askerî birlikten belgeler çıkardıklarının anlaşılarak, gözaltına alınmaları. Bu gözaltıların akabinde, Kayseri Barosu Başkanı Ali Aydın ve bir grup avukat cübbeleriyle yürüyüş yaparak, astsubayların gözaltına alınmalarını protesto ediyorlar! Av. Ali Aydın daha sonra HSYK üyesi yapılıyor! Albay Cemal Temizöz ve davanın diğer sanıkları, yalancı tanıkların ifadeleriyle, 21 kişinin öldürülmesi ile suçlandılar. Bu yalancı tanıkların gösterdiği yerler kazıldı. Fakat sadece hayvan kemikleri bulundu! Yalancı tanıklar daha sonra, kendilerine önerilen bazı menfaatler karşılığında yalan beyanda bulunduklarını itiraf ettiler. Albay Cemal Temizöz bir yandan BALYOZ davasından yargılanırken, bir yandan da bu faili meçhul iftiraları yüzünden yargılandı. Tam 5 yıl hapis yattıktan sonra beraat etti. Ailesi perişan oldu. Beklerdik ki, 'Cumhuriyeti kuran partiyiz' diyen sayın Kılıçdaroğlu, Cumhuriyeti savunan bu kahraman komutanımız sayın Cemal Temizöz'ü ve eski Cizre Belediye Başkanı sayın Kamil Atağ'ı telefonla arayıp, geçmiş olsun desin! Sayın Kılıçdaroğlu, bırakınız bu millî ve insanî duruşu göstermeyi, 'beraat kararı ile adaletin yerine gelmediğini söyleyerek' bu vatansever insanları bir kez daha kahrediyor! Bu zihniyet, bu milletle gönül köprüsü kurabilir mi? Makaleyi Paylaş Facebook'ta Paylaş Twitter'da Paylaş
Makale Yazısı-
Yorum yazarak Yeşilgiresun Gazetesi Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Yeşilgiresun Gazetesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Yeşilgiresun Gazetesi editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Yeşilgiresun Gazetesi değil haberi geçen ajanstır.
Şimdi oturum açın, her yorumda isim ve e.posta yazma zahmetinden kurtulun. Oturum açmak için bir hesabınız yoksa, oluşturmak için buraya tıklayın.
Yorum yazarak Yeşilgiresun Gazetesi Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Yeşilgiresun Gazetesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Yeşilgiresun Gazetesi editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Yeşilgiresun Gazetesi değil haberi geçen ajanstır.