Amerika ya da İngiltere'nin, bizi 15-20 yıl süre ile yönetmesi durumunda, ülkemizin kurtulacağına inanan aydınlar hakkında, Atatürk'ün söylediği şu sözler üzerinde düşünülmelidir: “Ahmaklar! Memleketi Amerikan Mandasına, İngiliz Koruyuculuğuna bırakmakla kurtulacak sanıyorlar. Kendi rahatlarını sağlamak için bütün bir vatanı ve tarih boyunca devam eden Türk bağımsızlığını feda ediyorlar. Bu ne gaflet, ne körlük ve hattâ ne budalalık! İstanbul'un yüce kişileri de bu fikirde. İçlerinden biri çıkıp da, 'Ya İstiklâl ya Ölüm' diyemiyor” (Doğan Avcıoğlu, “Millî Kurtuluş Tarihi”, s. 265). Atatürk bugün yaşasaydı, inanınız, ülkemizin 'kurtulmasını' Batı İttifakında ve Avrupa Birliği'ne üye olmakta gören gafiller için çok daha ağır sözler sarf ederdi. Bir yaşlı bilge, bir türlü bir sentez yapamayan, hep olayların arkasından koşan biri için şu sözü söylemiş: “Bu adam hep öğreniyor! Peki, ne zaman bilecek?” Emperyalist devletlerle, tarihî süreç içindeki maceramızı bilmeden olayları değerlendirmeye kalkarsak, hiçbir zaman Millî bir Sentez yapamayız ve emperyalist devletlerin yazdıkları senaryoların piyonu olmaktan kurtulamayız. Türkiye'de, taşların yerinden oynadığı tarih II. Meşrutiyet'in ilânıdır. 1909 yılındaki 31 Mart vakasından sonra, İttihatçılar -sonradan çok pişman olsalar da-, Abdülhamid'i tahttan indirerek devletin bir kaosa sürüklenmesine ve bizi I. Dünya Harbi'ne bizi sürükleyerek, koca bir imparatorluğun mahvına sebep oldular. Bu vahim hata, emperyalist devletlere, bin yıldır söz sahibi olduğumuz bu coğrafyanın, bizim inisyatifimiz dışında; kendi çıkarlarına göre tanzim etmeleri imkânını verdi. Şevket Süreyya Aydemir, “Enver Paşa” isimli, mutlaka okunması gereken 3 ciltlik kitabında, “İttihatçıların düşünürleri yoktu. Enver bunun için bu kadar etkili oldu” der! Enver Paşa'nın Tek Adam yönetimi ile, Türkiye bir felâkete sürüklenmiştir. Allah, Atatürk gibi bir dahiyi bu millete nasip etti de, aydınlar ve bütün millet umutsuzluk içinde; kurtuluş için Amerikan ya da İngiliz mandası peşinde koşarken, “Ya İstiklâl ya Ölüm!”diye yola çıkan büyük Atatürk'ün sayesinde, yeniden bağımsız bir devlet kurmayı başardık. Ne var ki, Atatürk'ten sonra yeniden Batı'ya teslim olduk! NATO, BAĞDAT PAKTI, CENTO ve Avrupa Birliği üyeliğine adaylığımız, bu teslimiyetin araçlarından başka bir şey değildi. Ne hazindir ki, bu gerçek bir türlü görülemiyor! Çünkü okumuyoruz! Kendi ezberimizin dışındaki hiçbir şey bizi ilgilendirmiyor! Rus uçağının düşürülmesinin ne kadar vahim bir hata olduğunu, bir nebze tarih şuuru olan herkes takdir edecektir. Biz de bu sütunlarda, bazı tarih bilmez ya da devşirilmiş aydınların, 'Medeniyetin Temsilcisi' olarak gördükleri ve göstermeye çalıştıkları “Haydut Devletlerin” kanlı senaryolarına karşı, ancak, başta Rusya olmak üzere, Bölge Devletleri ile işbirliği yaptığımız takdirde kaostan kurtulabileceğimizi ifadeye çalıştık. Rus uçağının düşürülmesinin ne kadar vahim bir hatâ olduğunu görebilen bazı yandaş yazarlar da (Meselâ Nasuhi Akar, Abdülkadir Selvi) son aylarda, Rusya ile ilişkilerin düzeltilmesinin önemi üzerinde durdular. Ve nihayet, Rusya'dan resmen özür dilendi. Çok da iyi oldu. Fakat o da ne? Sayın Kılıçdaroğlu ve sayın Bahçeli buna tepki göstermesinler mi? İnanılır gibi değil ama, bu iki lider, Grup toplantılarında yaptıkları konuşmalarda, 'Rusya'nın, bizim egemenlik sahamızı ihlâl ettiği için uçağını düşürdüğümüz ve bu yüzden özür dilememiz gerekmediği' mealinde açıklamalar yaptılar! AKP iktidarının, baştan ayağa yanlış olan dış politikasını eleştirmeye bir sözümüz olamaz; fakat burada, iktidarın yaptığı büyük bir yanlışın tamiri söz konusudur. Rusya ile ilişkilerimizin düzelmesinin, ülkemizin menfaatleri bakımından zorunluluğu meydandayken, bu tür bir açıklama yapmak doğru mudur? İlginç değil mi? Kürtçü parti HDP'nin Eş Başkanı Selâhattin Demirtaş da Rusya ile yakınlaşmamızdan rahatsız! Peki, niçin? Çünkü Rusya ile yakınlaşmanın ardından Suriye ile yakınlaşmanın geleceğini ve bunun da, Suriye'nin Kuzeyindeki PYD varlığının sonu olacağını; yurt içindeki PKK varlığının daha da sıkışacağını çok iyi biliyor! Adam haklı! Peki, sayın Kılıçdaroğlu ve sayın Bahçeli ne yapmak istiyor? Bu iktidarın, kendi ideolojisi doğrultusunda takip etmeye çalıştığı dış politika başımıza bunca sorun açtı. Suriye'de, Batılı 'dostlarımızın' çıkardıkları yangına, su döküleceğine; benzin dökerek, bu ateşin bize de sirayet etmesine hizmet edildi! Şimdi sayın Adalet Bakanı, “Türkiye'nin güvenliği Şam'dan geçer” mealinde sözler sarf ediyor! Buna ancak “Günaydın” denir. Eğer, Türk Millî Devleti'nin kurumları sapasağlam ayakta olsaydı, Devlet Aklı işleseydi; bugün başımızda IŞİD diye bir belâ olmaz; sınırımızda PYD kantonları kurulamaz; güneyimizde -güvenilir bir dostumuz olarak- yalnız Suriye devleti olurdu. Bugün Rusya ile yakınlaşmayı öven yandaş basında Rus uçağı düşürüldüğünde, Rusya'nın nasıl tahkir edildiğini de hatırlıyoruz! Sıradan insanlar kolaylıkla Rus düşmanlığına yöneltilebilirler. Nitekim, bu millet; okumuşlarının büyük bir çoğunluğu dahil, 1945'ten 1990'lara kadar, Sovyet Tehdidi masallarıyla Batı'nın vesayetinde tutulmuştur. Fakat, Batı'yla işbirliği yüzünden, yaşadığımız bunca felâketten sonra, biri 'ATATÜRKÇÜ', bir diğeri 'MİLLİYETÇİ' iki partinin Genel Başkanlarının, millî menfaatlerimizi yakından ilgilendiren bir konuda, bu kadar sorumsuz açıklamalar yapmaları nasıl açıklanabilir? Nihayet Devlet Aklı çalıştı; Rusya'ya, beklediği özür mektubu gönderildi ve ilişkiler yumuşamaya başladı. Bu mektup, AKP iktidarının dış politikada aldığı en doğru karardır. Mektuptaki şu ifadeye bakar mısınız: “Bölgedeki teröre karşı birlikte mücadele etmeye hazırız!” Fakat 'sen misin ilişkileri düzeltmeye kalkan ve işbirliği teklif eden!' Al sana, Atatürk Havaalanında 3 tane canlı bomba! 44 ölü ve iki yüzün üzerinde yaralı. Bu arada, önemli bir güvenlik zafiyetimiz olduğunu da belirtmeliyiz. Devletin kodları ile oynamayacaksınız; emaneti ehline vereceksiniz! Peki, Üst Akıl bizden ne istiyor? Rusya ile yakınlaşmayacağız! Suriye'de emperyalizmin senaryolarına karşı çıkmayacağız! Bölge Devletleri ile işbirliği yapmayacağız! ABD; IŞİD ve PKK'yı kullanarak coğrafyamızı istediği gibi şekillendirecek! III. Dünya Harbi'ni bölgemizde yaşıyoruz. Ancak, Ordular savaşmıyor. İstihbarat örgütlerinin kontrolündeki Black Water güçleri IŞİD ve PKK adı altında savaşıyor! Ne yazık ki, IŞİD'in 'din adına'; PKK'nın 'Kürtlerin özgürlüğü adına' savaştığına inanan gafillerin sayısı bir hayli fazla! AKP iktidarının, millî menfaatlerimize aykırı dış siyasetini hep eleştirdik; bundan sonra da eleştireceğiz. Fakat; Rusya ile ilişkilerin düzeltilmesi yolunda atılan bu önemli adımı eleştirmek vatanseverlikle bağdaşmaz. Bu arada, Suriyelilerin vatandaşlığı konusundaki açıklama, Devlet Aklı'nın yine rafa kaldırıldığını göstermektedir. Türk vatandaşlığı bu kadar ucuz mu? En sağlıklı çözüm, Suriye ile anlaşıp, bu insanların ülkelerine dönmelerini sağlayacak bir ortamın oluşturulması değil midir? NOT 1: Kemer Belediye Başkanı'nın jesti: Düşürülen Rus uçağının öldürülen pilotunun ailesine MHP'li Kemer Belediye Başkanı, bir ev vermeyi teklif etmiş. Bir Türk Milliyetçisine yakışan asil bir jest! Fakat o da ne? Sayın Bahçeli, “Türkmenleri bombalayan pilota nasıl ev hediye edersin” diye köpürmesin mi? Sayın Başkan MHP'den istifa etmek zorunda kalmış! Anlaşılan o ki, Soğuk Harp Dönemi Milliyetçiliğinin etkisinden kurtulamayan sayın Bahçeli, Atatürk'ün anti emperyalist çizgisine daha gelememiş! NOT 2: Sayın Bahçeli, “10 Temmuz'daki olağanüstü Kurultayda, hem tüzük değişikliği, hem de seçim yapacağız” demişti! Kurultayı iptal ettiler! Demek ki, Kurultayı toplama kararı sadece bir ayak oyunuymuş! Demek ki, siyasî ahlâk hepten rafa kalkmış! Makaleyi Paylaş Facebook'ta Paylaş Twitter'da Paylaş
Makale Yazısı-
Yorum yazarak Yeşilgiresun Gazetesi Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Yeşilgiresun Gazetesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Yeşilgiresun Gazetesi editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Yeşilgiresun Gazetesi değil haberi geçen ajanstır.
Şimdi oturum açın, her yorumda isim ve e.posta yazma zahmetinden kurtulun. Oturum açmak için bir hesabınız yoksa, oluşturmak için buraya tıklayın.
Yorum yazarak Yeşilgiresun Gazetesi Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Yeşilgiresun Gazetesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Yeşilgiresun Gazetesi editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Yeşilgiresun Gazetesi değil haberi geçen ajanstır.