Batı bize çok kültürlülüğü dayatıyor. Fakat kendileri, en kaba bir şekilde asimilâsyon siyasetini sürdürüyorlar! İngiltere Başbakanı Cameron, çok kültürlülüğü eleştiriyor ve “Aşırı radikal ideolojiyi görmezden gelmek yerine, hükümetler ve toplumlar olarak, onunla mücadele etmeliyiz. İnsanları ayrı ayrı yaşamaya teşvik etmek yerine, herkese açık bir 'Ulusal Kimlik' oluşturmalıyız” görüşünü savunuyor! Fakat bize gelince, Türk Millî Kimliğini hedef alıyorlar; etnik kimliklere daha fazla özgürlük tanımamızı; Ana Dilde Eğitime izin vermememizi istiyorlar! Ne yazık ki, Anadilde Eğitim konusunda taviz vermeye meyilli oldukları görülen İktidar ve Ana Muhalefet bunun neye yol açacağını göremiyor!
Alman İçişleri Bakanı Shilly, Türklerin asimile edilerek 'Almanlaştırılmalarını' savunuyor!
“Farklı insanların yan yana mutlu bir şekilde yaşayabileceği çok kültürlülük kavramının geçerliliğini yitirdiğini” söyleyen Alman Başbakanı Angela Merkel, “Biz Hıristiyan görüşüne bağlıyız ve bunu kabul etmeyenler yanlış yöndeler. Göçmenler Alman kültür ve değerleriyle bütünleşmelidir” diyor!
Belçika'dan da çok çarpıcı bir örneği tekrar hatırlatalım: Belçika parlamentosunda milletvekili olan Tunceli kökenli Zühal Demir, 2017 yılında Devlet Bakanı olmuş. Belçika'nın Flamanca yayınlanan De Standart gazetesinde, bakana dair şöyle bir haber yayımlanıyor: “Türkiye kökenli Belçikalı Bakan öğrencilere Türkçe dersi verilmesine tepki gösterdi!”
Haberin devamında, Belçikalı Bakanın, Gent Belediyesi'nin, Türk öğrencilere okul sonrası Türkçe dersleri için sınıf tahsis etmesini kabul edilemez bulduğunu ve “Nasıl bu kadar saf ve duyarsız olabilirsiniz? Bu yaptığınız Entegrasyon Karşıtı Politikaları desteklemekten başka bir şey değil. Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türklerin Flaman toplumuna entegre olmasından çok korkuyor. O yüzden bu Türkçe derslerini sağlıyor” diye konuştuğunu öğreniyoruz (Aydınlık, Hüseyin Özbek, 14.06.2018)!
Zühal Demir, Türk öğrencilere, okul sonrası Türkçe dersleri verilmesine 'Belçika toplumuna ENTEGRASYONU önleyeceği gerekçesiyle' karşı çıkıyor, fakat Türk insanının ayrışması için, Türkiye'de Anadilde Eğitimi savunuyor! Bu ikiyüzlülük değil de nedir?
Peki, bizim bu güzelim ülkemizde, “Milli Kimlik, Üniter Devlet” denildikçe, 'Asimilâsyon Yapılıyor' yaygarası koparanlara; 'Yeni Anayasacılara', anayasaya 'Eşit Vatandaşlık' ilkesinin konulmasını isteyenlere ne diyelim? İstedikleri açıkça, Kürt asıllı vatandaşlarımıza pozitif ayrımcılıktır ki, bu olacak bir şey değildir. Eşit Vatandaşlıktan muradları, Anayasadan Türklüğün çıkarılması ve Ana Dilde Eğitim hakkının tanınmasıdır ki, bu paramparça olmuş bir Türkiye demektir.
ALMANYA FEDERAL
YAPISINDAN ŞİKÂYETÇİ !
Almanya'da 2012 yılı Kasım ayı sonunda, İçişleri Bakanlığı üst düzey yetkililerinin, Federal Yapı hakkında düzenledikleri rapordan, şu çok önemli gerçekleri öğreniyoruz:
“Almanya'daki Federal Sistem, II. Dünya Savaşı'ndan sonra galip ülkeler tarafından şekillendirilmiş! Federal sistemin kurulmasının temel sebebi, 'Almanya'da Ulusal Birliğin yeniden kurulmasını önlemeye yönelikmiş! Bu sebeple, egemenlik hakkı eyaletlere dağıtılmış ve eyaletleri güçlü kılan bir federal sistem kurulmuş!”
Eşgüdümün oldukça zor olduğu bu sistemin, Almanya'daki kültürel yapının güçlülüğü sayesinde sürdürülebildiğini' de hatırlatalım! Bizim federalcilerin acaba umurlarında mıdır?
İKİ YÜZLÜ BATI!
Düşününüz ki, bizdeki gibi, dış destekli bir etnik meselesi olmayan, bir bölünme tehlikesi ile karşı karşıya bulunmayan Alman yetkililer bile, Almanya'nın 'Federal bir Devlet olarak kurulmasından' şikâyet ediyorlar ve güçlü Alman kimliği ve kültürü sayesinde bir bölünme olmadan bu yapının sürdürülebildiğini söylüyorlar! Ayrıca, Almanya'nın güvenliği için, yabancıların asimile olmalarını istiyorlar fakat bize gelince, Türk Milleti'nin, Türk Kimliği altında bütünleşmesini 'anti-demokratik' buluyorlar ve bize, ülkemizi, boyutlarını tahmin bile edemeyeceğimiz bir kaosa sürükleyecek olan çok kültürlülüğü, eyaletlere bölünmeyi ve Ana Dilde Eğitimi dayatıyorlar! Batılı 'dostlarımız' işte bu kadar ikiyüzlüler. Ve ne yazık ki, bu ülkenin siyasetçileri ve Batı Hayranı aydınları da, açık seçik meydanda olan bu gerçekleri göremeyecek kadar büyük bir gaflet içindedirler!
Almanya, Fransa ve Hollanda gibi ülkeler Millî Kimliğe bu kadar önem verirlerken, bu ülkede Millî Birliğimizin temeli olan Türk Kimliğine yapılan saldırıların teşvik görmesini 'Demokratikleşme' ile açıklamaya çalışmak gafletten öte bir şeydir. Halkımızın büyük bir çoğunluğu ayrılıkçılığa karşıdır. Ayrı bir devlet isteyenler çok küçük bir azınlıktır fakat gelin görün ki, bölücüler silâhlı ve arkalarında işbirlikçi medyanın, işbirlikçi aydınların ve Batılı 'dostların' müthiş bir desteği var! Ayrıca AKP iktidarının, 7 Haziran 2015 seçimlerine kadarki tavizkâr tavrı da terör örgütünü umutlandırmıştır.
Açılım Sürecinde, Cumhurbaşkanlığı sözcüsü sayın İbrahim Kalın, Arap televizyonu El Cezire'ye verdiği demeçte, “Tüm halkları temsil eden bir anayasa” yapılması gerektiğini söyleyebilmişti! AKP Grup Başkanvekili Ayşenur Bahçekapılı da şöyle buyurmuştu: “Anayasayı değiştireceğiz ve vatandaşlıktaki Türklük tanımını kaldıracağız. Yoksa demokratikleşmeyi yapamayız!”
Ne ise ki, bu anlayış artık büyük ölçüde geride kalmıştır.
Türkiye üzerinde büyük ve çok kirli bir oyun oynanıyor. Medya ele geçirilmiş! Ülkenin eliti de kontrol altında! Ne demişti bir Batılı siyasetçi: “Bir ülkeyi kontrol etmek için o ülkenin elitini kontrol edin yeter; gerisi posadır!”
Evet, elitimiz kontrol altındadır; millet de sade suya tirit eğlence programları ve dizilerle uyutulmaktadır! Attilâ İlhan'dan dinlemiştik. Yugoslavya'yı bölmeye karar verenler televizyonu bunun için kullanmışlar. Televizyon bağımlısı olmayan Yugoslav halkını televizyona bağlamak için Meksika ve Brezilya dizilerini Yugoslav televizyonuna bedava vermişler! Sonrasını biliyorsunuz!
Artık uyanma vakti gelmedi mi?
Atatürk'ün ölümünden sonra İnönü'nün başlattığı 'Rota Değişikliği' çok büyük bedeller ödememize sebep olmuştur. Artık bu kadar hatadan sonra başka hatalar yapmak lüksümüz yoktur. Bu topraklarda hür ve bağımsız bir millet olarak yaşamanın yegâne yolunun Cumhuriyetin Kuruluş Felsefesini benimsemek olduğunu hepimiz idrak etmeliyiz. Etnik kökenleri ne olursa olsun, artık, Türk üst kimliği altında yaşamanın önem ve anlamı anlaşılmalıdır. Güçlü bir İç Cephe'nin de yegâne yolu budur. Bilinmelidir ki, Emperyalizm bunu var gücüyle önlemeye çalışacaktır. Ancak şu da bilinmelidir ki, Türkiye'de güçlü bir İç Cephe'nin kurulması ile iş bitmiyor. Emperyalist Devletlerin bu coğrafyaya müdahalelerini önleyebilmek için, Atatürk'ün Balkan ve Sadabat Paktları gibi ittifaklarının güncellenmesinin zorunlu olduğu artık anlaşılmalıdır. Meselâ 2011 yılında, Suriye'nin, emperyalist 'dostlarımız' tarafından karıştırılmasından önce, tasarladığımız Şamgen gibi bir işbirliği niçin gerçekleşmesin? Suriye ile ilişkilerimizin iyi olduğu dönemdeki, AKP iktidarının Şamgen tasavvurunu hatırlayınız. Yani vizelerin kaldırıldığı bir Orta Doğu Coğrafyası! Buna diğer Orta Doğu ülkeleri, Orta Asya Türk Cumhuriyetleri ve Balkanlar niye katılmasın? Bu coğrafyadaki köklü; şan ve şeref dolu tarihimiz, Cumhuriyet sayesinde kazandığımız birikim, Türkiye'nin öncülüğünde böyle bir işbirliğinin gerçekleşmesine yetecektir. Yeter ki, Batı'nın o aşağılık vesayetini kırabilelim! Bizim ne işimiz var Avrupa Birliği'nde? ./…
NOT: Halk TV'de sayın İlhan Kesici'yi dinledik. İktisadî durumumuz konusunda verdiği bilgiler oldukça aydınlatıcıydı. Anlaşılan o ki, iktidar, kontrolündeki medyayı kullanarak vatandaşa müthiş bir hipnoz uyguluyor ve kötü gidişi, parlak bir sonuç gibi göstermeyi başarıyor !
Yorum yazarak Yeşilgiresun Gazetesi Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Yeşilgiresun Gazetesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Yeşilgiresun Gazetesi editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Yeşilgiresun Gazetesi değil haberi geçen ajanstır.
Şimdi oturum açın, her yorumda isim ve e.posta yazma zahmetinden kurtulun. Oturum açmak için bir hesabınız yoksa, oluşturmak için buraya tıklayın.
Yorum yazarak Yeşilgiresun Gazetesi Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Yeşilgiresun Gazetesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Yeşilgiresun Gazetesi editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Yeşilgiresun Gazetesi değil haberi geçen ajanstır.