Atatürk'ten sonra, bu güzelim ülke, 'Küçük Amerika Olmak' sevdasıyla Batı'nın vesayetine sokuldu. Bugün işte bunun bedelini ödüyoruz. Bu bağımlılık yüzünden, nasıl olsa Türkiye Batı'dan kopamaz, Avrupa Birliği'nden vazgeçemez diye düşündükleri için, kendi teşvik ve tahrik ettikleri PKK Terörünü, 'Kürt Meselesi' diye önümüze koyup çözmemizi istiyorlar. Çözmekten muradları, Türkiye'nin ebedî bir kaosa sürüklenmesini sağlamaktır!
Bağımsız bir Kürdistan hülyası kuranlar, dönüp tarihe bir bakmalıdırlar; bu topraklarda, bırakınız bağımsız bir Kürt Devletini; tarihin hiçbir döneminde, bağımsız bir Kürt Beyliği bile var olmamıştır. Yani sahip olup da, kaybedilmiş bir hak söz konusu değildir!
Bu topraklardaki köklerimiz on bin yıl öncesine kadar uzanmaktadır. Kesintiler olmuştur. Fakat, bin küsur yıldır, bu topraklarda kesintisiz bir Türk hâkimiyeti söz konusudur. Ancak bu Türk hâkimiyeti katliamlarla değil, adaletle sürmüştür. Fransız edebiyatçısı ve devlet adamı Lamartin, “Osmanlı Tarihi” isimli kitabında, bütün Avrupalı devletler asimilâsyon yaptıkları hâlde, Türklerin bir asimilâsyon siyaseti gütmediklerini yazmaktadır. Birçok Batılı tarihçi de bu fikirdedir. Zaten bu bin yıllık süreçte asimilâsyon yapılsaydı, bugün Kürt meselesi diye bir meselemiz olur muydu?
'1915'te Ermenileri tehcir ettiniz' diyenlere, aynı şeyi, II. Dünya Harbi sırasında Amerika'nın, kendi vatandaşları olan Japonlara yaptıklarını hatırlatalım! Pasifik kıyısında yaşayan bütün Japonlar, Atlantik kıyısındaki şehirlere nakledilmişlerdi! Amerika'da yaşayan ve Amerikan vatandaşı olan Japonların, Amerikan halkına en küçük bir saldırıları bile söz konusu olmamıştı. Fakat Ermeni çetelerinin, cephe gerisindeki Türk köylerini basarak katliamlar yaptıkları bilinen bir gerçektir!
Hani, 'tarihimizle yüzleşelim' maskaralığı ile, akılları sıra Türk Milleti'ni köşeye sıkıştıracaklarını zanneden bir Bremen Mızıkacıları güruhu var ya; bunlar ya Batı ajanıdırlar, ya da, tarih bilmemektedirler. Tarih sahnesinde yer almış ve devlet kurmuş bütün milletler içinde, geçmişin hesabını yüz akıyla verecek olan yegâne millet, bir üyesi olmakla iftihar ettiğimiz Türk Milletidir.
Batılı 'dostlarımızın' görünürdeki amaçları, bugün, dört parçaya bölünmüş olarak, İran, Irak, Suriye ve Türkiye topraklarında yaşayan Kürtleri 'Büyük Kürdistan' adı altında bir Devlet çatısında birleştirmektir! Peki, bunlar Kürtleri çok mu seviyorlar da onun için mi bunu istiyorlar? Tabiî ki, hayır. Kürtleri sevdikleri filân yok. Onlar petrolü seviyorlar. Ha, bir de tahrif edilmiş Tevrat'taki, 'Vaad Edilmiş Topraklar' sapkınlığı var. Şu meşhur, Nil'den Fırat'a kadar olan topraklarda kurulacak Büyük İsrail hikâyesi! Yani Siyonizm!
EMPERYALİST 'DOSTLARIMIZ' İŞLERİNE GELENİ SAVUNURLAR!
Emperyalist 'dostlarımızın' yaptıkları katliamları, soykırımları sayfalarca anlatabiliriz. Bize yönelttikleri suçlamaların sebebi, bizi sürekli olarak savunma durumunda tutmak ve bu coğrafyayı derin bir kaosa sürükleyerek, kendi politikalarını sorunsuz bir şekilde uygulamaktır! İşte Afganistan, Irak, Libya, Yemen ve Suriye bunun canlı ve kanlı örnekleridir. Bunların, Kürtlerin bir devletleri olmuş, olmamış umurlarında bile değildir. Dünyanın dört bir tarafında, çıkarlarına ne geliyorsa onu savunurlar. Bir yerde 'ak' dediklerine, bir başka yerde 'kara' diyebilirler. Nitekim, Kürtleri tek bir devlet çatısında birleştirmek isteyen bu 'dostlarımızın', Kıbrıs'ta, 1974'ten beri ayrı devletler hâlinde ve huzur içinde yaşayan, aralarında bir tek evlilik bile olmamış Türkleri ve Rumları tek bir devlet çatısı altında birleştirmek için ne kadar melun bir çaba içinde oldukları meydandadır. Yani, menfaatleri neyi gerektiriyorsa onu istiyorlar! Türkiye'de evlilik bağlarıyla iç içe geçmiş olan Türklerle Kürtleri ayırmak istiyorlar. Bunlar için insan hakları, demokrasi, özgürlük falan sadece bir araçtan ibaret!
Batılı 'dostların' iğvasıyla 'Büyük Kürdistan' hayâline kapılanlar önce bu gerçeği iyi anlamalıdırlar. Yoksa bu anlamsız kavga daha yıllarca hepimizi çok üzecektir.
KUZEY İRLANDA ÖRNEĞİNDEN DERS ALINMALIDIR
Etnikçilik tuzağına düşerek, Büyük Kürdistan hayâline kendilerini kaptıranlara, İrlanda örneğini bir kez daha hatırlatmak isteriz. Bilindiği gibi, Kuzey İrlanda'da Katolik İRA örgütü yıllarca, Protestan İngiltere'den koparak, Katolik Güney'le birleşmek mücadelesini, her türlü teröre başvurarak sürdürmüştür. Fakat Kuzey İrlanda'daki Protestan İrlandalılar, İngiltere ile birlikte yaşamayı istemekteydiler! Visiat History kanalındaki eski İRA mensuplarıyla yapılan bir mülâkatta, Katolik ve Protestan İrlandalıların yaşadıkları mahalleler de gösterildi. Katolikler ve Protestanlar aynı ırka mensup oldukları hâlde, bırakınız aynı apartmanlarda yaşamayı, mahalleleri bile ayrıydı! Gözlerimizle görmesek inanmazdık. Yaşadıkları mahalleler 9 metre yüksekliğindeki duvarlarla bölünmüş; bu duvarların, 6 metresi beton, 3 metresi ise tel örgüyle kaplıydı!
Türkiye'yi sürüklemek istedikleri durum budur. Terör örgütüne sempati duyanlar! Allah korusun, devlet acze düşer de, PKK başarılı olursa, olacak olan budur. Haberiniz olsun!
HER TAŞIN ALTINDA EMPERYALİZM VAR!
1980'den önce, Batı'nın tezgâhı olan bir iç savaş yaşadık. Beş binin üzerinde insanımızı kaybettik. Sağı da, Solu da Amerika'nın manüpile ettiği daha sonra meydana çıktı! Önce 'Sol' etiketli bir 'düşman' yaratıldı sonra da onların karşısına Milliyetçi Gençler çıkarıldı! Bir taraf 'Kahrolsun Komünistler'; diğer taraf ise 'Faşizme karşı omuz omuza' diyordu! İki taraf da yönlendirildi ve silâhlandırıldı! Gençler birbirine kırdırıldı. Bu konuda, Prof. Erol Manisalı şu önemli bilgiyi vermiş: “1970'li yılların ortasında Sovyetler Birliği büyükelçiliğinin kritik adamlarından birisi, Mahir Kaynak'tan randevu ister ve buluşurlar. Rus diplomat 'Bakın, bu Sağ-Sol çatışmasının içinde biz yokuz, Türkiye'deki solculara destek vermiyoruz.. Bu desteği başkaları veriyor' der. Mahir Kaynak bu söylenenleri MİT Müsteşarlığı'na bir raporla bildirir fakat ses seda çıkmaz. Rus yetkili bir süre sonra Mahir Kaynak'la tekrar buluşur ve aynı şeyleri söyler. Kaynak, bunları rapor hâlinde Ankara'ya bildirir ancak yine ses çıkmaz” (“Hayatım Avrupa”, Cilt I, s. 224)!
Anlaşılan o ki, Mahir Kaynak'ın gönderdiği raporlar sumen altı edilmiş! Peki, niçin? Çünkü Amerika'ya güven var. Amerika bizim 'dostumuz'! Ve tabiî ki, MİT'de de Amerika'nın müthiş bir kontrolü var. Eski AKP milletvekili Selçuk Özdağ'a, eski MİT Başkanlarından Fuat Doğu şunu söylemiş: “Ben aslında CIA'nın Şube Müdürüyüm!” Okuyunca hiç şaşırmadık. Çünkü Bunu daha 1950'li yıllarda Başbakan Adnan Menderes de fark etmiş; fakat bir şey yapamamıştı!
EN BÜYÜK DÜŞMAN BATILI DOSTLARIMIZDIR!
Amerika, üsleri ve tesisleriyle, İkili Antlaşmalarla, NATO ile, GLADYO ile Türkiye'yi tam bir kuşatma altına almakla kalmamıştı; IMF ve DÜNYA Bankası marifetiyle ekonomimizi de kontrol etmekte, kaynaklarımızı sömürmekteydi. Buna rağmen, bu ülkenin Milliyetçi ve Muhafazakâr hareketleri ABD'yi değil; Komünizmi düşman bellemişlerdi! Komünizmle Mücadele Dernekleri, 1950'lerin başından itibaren ABD'nin yönlendirmeleri doğrultusunda çalışmalarını sürdürmüştür. Atatürk'ün sağlığında, 18 yıl aramızda hiçbir sorun olmayan, bize gerek İstiklâl Harbimiz sırasında ve gerekse I. 5 Yıllık Plân'ın uygulanmasında en büyük yardımları yapan Sovyetler Birliği, Atatürk'ün ölümünden sonra izlenen Batı yanlısı siyaset sebebiyle, en büyük düşmanımız hâline getirilmiştir. 1977 kanlı bir Mayıs olayı, Kahramanmaraş ve Çorum olaylarının Batı Ajanlarının işi olduğunu bugün artık bilmekteyiz.
Eski MİT mensubu Necdet Küçüktaşkıner'in Susurluk Komisyonu'na verdiği ifadedeki şu sözler de, bir zamanlar devlet olarak, nasıl bir Amerikan kontrolü altında olduğumuzu göstermektedir: “Şafak Operasyonu'nu yürütürken, Robert Kolej'de profesör İngiliz şahıs dahil, 266 eleman yakaladık. Bu İngiliz'i bize sorgulatmadılar… MİT'ten gelen emir! Bu adamları sorgulayamadığımız için yabancı bağlantılarını tespit edemedik. Bir istihbarat teşkilâtı içinde CIA'nın oynadığı birtakım oyunlara en güzel örneği veriyorum!”
Evet! Amerika işte bu kadar içimizdeydi! Tâ ki, 15 Temmuz Darbe Girişimine kadar!
1980'den sonra başımıza PKK belâsını sardılar; binlerce insanımızı kaybettik! Bu terörü bin defa bitirebilirdik. Fakat Batı ittifakı içinde elimiz kolumuz bağlıdır. Bu ittifak içinde kaldıkça, buna asla izin vermezler! ./…
Yorum yazarak Yeşilgiresun Gazetesi Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Yeşilgiresun Gazetesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Yeşilgiresun Gazetesi editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Yeşilgiresun Gazetesi değil haberi geçen ajanstır.
Şimdi oturum açın, her yorumda isim ve e.posta yazma zahmetinden kurtulun. Oturum açmak için bir hesabınız yoksa, oluşturmak için buraya tıklayın.
Yorum yazarak Yeşilgiresun Gazetesi Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Yeşilgiresun Gazetesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Yeşilgiresun Gazetesi editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Yeşilgiresun Gazetesi değil haberi geçen ajanstır.