Dünyanın bizden başka hiçbir ülkesinde, o ülkenin vatandaşları, kendi devletlerinin bu kadar aleyhinde bir tavır içine girmezler, giremezler. Bu ülkede öyle çarpık bir demokrasi anlayışı var ki, kimi akademisyenler, yayımladıkları bildirilerle, devlete ayar vermeye kalkışabilmektedirler! Daha da vahimi, Anayasa Mahkememiz, terör örgütünün cinayetlerini aklayan ve Türkiye Cumhuriyeti Devleti'ni açıkça suçlayan Akademisyenler Bildirisi'nde suç unsuru olmadığına karar verebilmektedir!
HDP gibi bir partinin, demokratik parlamenter hayatın bir gereği gibi gösterilerek, siyaset sahnesinde bir aktör olarak yer alması kabul edilemez bir durumdur. Bu durum Anayasamıza ve Siyasî Partiler Kanunu'na da aykırıdır. 'Canım HDP'nin, diğer siyasî partilerden ne farkı var ki' diyecek olan gafillere, bu sütunlarda daha önce değindiğimiz KCK yeminini tekrar hatırlatalım:
“Özgür, demokratik ve Konfedere bir Kürdistan'ın inşası için çalışacağıma ant içerim!”
Kimler ediyor bu yemini? Bütün Partili Belediye Başkanları, Meclis üyeleri, Belediye Çalışanları, Milletvekilleri ve KCK ile dirsek temasında bulunan herkes! Peki, nedir bu KCK? PKK'nın, 'Yasama Meclisim' dediği KONGRA GEL'in 17 Mayıs 2005'de Orta Doğu ve Avrupa'dan katılan delegelerle, 'KCK Sözleşmesi' çatısı altında kurduğu bir çatı örgüt. Bu sözleşme Türkiye, İran, Irak ve Suriye'deki Kürtlerin birleşerek, Büyük Kürdistan'ı oluşturmasını hedeflemektedir. KCK yemini etmiş herkes, sözleşmenin üçüncü maddesine göre, Kürtleri öncelikle 'Etnik temelde ayrıştırmaya' da yemin etmiş demektir. Yani kamuoyuna karşı birlikte yaşamaktan falan söz etseler de, asıl amaçları, Amerika'nın himayesinde, Amerika'nın Orta Doğu Bölgesindeki amaçlarına hizmet edecek, yani Amerika'ya uşaklık edecek, İsrail'i rahatlatacak, bölge barışını dinamitleyecek 'Kukla Büyük Kürdistan'ın kurulmasıdır!
Yani burada söz konusu olan Vatana ihanettir!
Gerçekleşmesi asla mümkün olamayacak böyle boş bir hayâl içinde olanlar! Artık uyanın! Eğer, dilinizden düşmeyen Barışı gerçekten istiyorsanız, PKK gibi bir cinayet şebekesine destek vermekten vaz geçin. PKK, arkasındaki bu psikolojik desteği kaybettiği takdirde, yok olup gider.
Bir yazımızda, bir Kahraman Mehmetçiğin, Şemdinli'deki Hudut Karakolunda şehit düşen arkadaşları için, söylediği şu sözleri hatırlatmıştık: “İntikam almazsam taş olurum!”
O genç insanlar, hayatlarının baharında bu vatan için canlarını feda ederlerken, hâlâ daha, terör örgütüyle 'Müzakere' ihanetini önerenlere lânet olsun.
Türk askerinin ölüme nasıl korkusuzca gittiği bütün dünyanın bildiği bir gerçektir. Bunu Çanakkale'de de kanıtladık, İstiklâl Harbi'nde de, PKK'yla mücadelede de. I. Dünya Harbi sırasında, Türk askerinin savaştaki cesaretini ve emre itaatteki disiplinini gören Mareşal Liman von Sanders, bir raporunda bunu şöyle belirtecektir: “Üstlerine karşı güven ve inanç besleyen Türk askeri ile her şey yapılabilir!”
Türk ordusu bu disiplinini kaybetmedikçe, bu Orduya rağmen bu ülkede hiçbir bölücü hareket başarılı olamaz. Yeter ki, siyaset kurumu Cumhuriyetin Kuruluş Felsefesine bağlı kalmayı sürdürsün ve Ordumuzun arkasında dursun! Orduya siyaset sokulmasın.
DİYARABAKIR'DA DİRENEN ANNELER!
Demokrasi mücadelesi verdiklerini iddia eden aydınlarımız öyle bir çifte ölçüye sahipler ki, kendilerini hemen ele veriyorlar. Bunların, kayıp eşleri ya da çocuklarının bulunmasını isteyen ve bundan devleti sorumlu tutarak oturma eylemi yapan Cumartesi annelerini nasıl sahiplendiklerini biliyoruz. Ancak Diyarbakır'daki HDP İl Binası önünde, PKK'nın dağa kaçırdığı çocukları için günlerdir oturan anneler umurlarında bile değil! Hattâ bu zavallı annelere küçümseyerek bakıyorlar. Peki niçin? Çünkü, Cumartesi Annelerinin talepleri devletten. Bunun için onların arkasındalar. Fakat Diyarbakırlı anneler, çocuklarını, onları kandırarak dağa çıkaran HDP'den istiyorlar! HDP'yi suçluyorlar! Bizim 'demokratlar' ise HDP'nin suçlanmasına bile katlanamıyorlar.
Bizim 'demokrasi âşıkları' devlete düşmandır! Çünkü Batılı akıl hocaları onları öyle programlamıştır. Emperyalizme karşı verilen bir İstiklâl Harbi sonunda kurulan ve bu savaşı, dünyanın bütün mazlum milletleri tarafından örnek alınan Türkiye Cumhuriyeti Devleti 'kötüdür!' Çünkü 'Kürtlerin hakkını gasp etmiştir!'
Onlara göre, bu devlete karşı mücadele eden herkes haklıdır. Çünkü zihinleri öyle kodlanmıştır!
Bu zavallılar Türk tarihini bilseler, nasıl bir medeniyete sahip olduğumuzu da görecekler ya neyse. Bu da aslında, çocuklarımıza kendi tarihimizi doğru düzgün öğretmeyen devletimizin affedilemez bir kusurudur. Sadece kendi tarihimiz değil; Sömürgeci ve Emperyalist Batı'nın tarihi de çocuklarımıza mutlaka öğretilmelidir. Çünkü gençlerimiz Batı Medeniyetine hayranlık duyguları ile yetiştirilmektedirler. Bırakınız İngiltere ve Fransa'nın yaptığı soykırımlarını; küçücük Portekiz, Belçika ve Hollanda bile sömürgelerinde büyük katliamlar yapmışlardır. Bu bakımdan, Türk Milletinin tarih önünde verecek olduğu bir hesap bulunmamaktadır. Ancak, gençlerimiz bu konuda hiçbir bilgiye sahip değildirler!
Diyarbakır HDP il Başkanlığı'nın önünde çocukları dağa kaçırılan Kürt annelerinin direnişi sürüyor. Bir anne, kendisine sataşan bir HDP'liye şöyle haykırıyordu: “Başlarım sizin Kürdistan davanıza!”
Evet, batsın bunların Kürdistan Davası! Bu anlamsız, bu saçma dava başımızın belâsıdır ve bu davayı başımıza belâ edenler de, Batılı 'dostlarımızdır!' Daha önce de defalarca yazdık. Atatürk'ün Bölge Merkezli siyasetini ve Rusya ile dostluğumuzu sürdürseydik; Emperyalist Batı'yla müttefiklik ilişkisi içine girmeseydik, ne bir Ermeni Soykırımı suçlaması ile karşılaşır; ne de PKK Terörü diye bir meselemiz olurdu. Rusya ile dostluğumuz devam etseydi, PKK Moskova'da büro filân açamazdı.
ASIL MESELE, BATI İTTİFAKI İÇİNDE BULUNMAMIZDIR!
Bugün içinde debelendiğimiz bütün meseleler bize, jeopolitiğin bütün yasalarını çiğneyerek, kendileri ile ittifak ilişkisi içine girdiğimiz Batı'lı 'dostların' armağanıdır. Batı, 1071'de Anadolu'da söz sahibi olduğumuzdan beri, bizi Haçlı Seferleri ile bu coğrafyadan atmakta kararlıdır. Pof. Hasan Köni Habertürk TV'de katıldığı bir programda bu durumu kibarca şu soruyla dile getirmişti:
“Üst akıl kim? Bize tehdit hep Batı'dan gelmiyor mu?”
Durum bu kadar net. Fakat kimi 'Etki Ajanları' gerçeği hayasızca çarpıtıyorlar. 'Amerika da Rusya da emperyalist!' diyorlar! Yani, Rusya'ya da güvenilmez demek istiyorlar! Hâlbuki, Amerika'nın ve Batı'nın vesayetini ancak Rusya ile dengeleyebiliriz. Bunlar S-400 alımına da karşılar. Çünkü Rusya ile ilişkilerimizin gelişmesinin bir eksen kayması ile sonuçlanmasından korkuyorlar. Çünkü midelerinden ve beyinlerinden Amerika'ya bağlılar. Bu arada sayın Cumhurbaşkanının Amerika seyahatinde Trump'a ve toplantıya katılan senatörlere seyrettirdiği 4.5 dakikalık, Mahsun Kobani'nin organize ettiği kanlı terör eylemlerini gösteren videodan da söz etmeliyiz. Bu son derece çarpıcı olmuştur. Bu tür videolar ülkemizde, PKK sempatizanı oldukları bilinen akademisyen ve gazeteci kılıklı PKK sevicilerine ve uluslararası basındaki PKK destekçilerine de gönderilmelidir. ./…
'KANAL İSTANBUL' TAM BİR FELÂKETMİŞ!
16 Aralık akşamı Ulusal Kanal'da, konunun gerçek uzmanları Kanal İstanbul'u tartıştılar. Bu proje tam bir felâket! Öğrendiğimiz gerçekler ürkütücüydü. Bu programı izlemeyenler internetten mutlaka izlemelidirler. Amerika 1948'de bize bu projeyi önermiş. Fakat Genelkurmay reddetmiş! Amerika'nın amacı Montrö'yü delerek Karadeniz'i keyfince kullanmak. Bu bizi Rusya'yla karşı karşıya getirmez mi? Devlet aklını hepten mi yitirdik?
Yorum yazarak Yeşilgiresun Gazetesi Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Yeşilgiresun Gazetesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Yeşilgiresun Gazetesi editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Yeşilgiresun Gazetesi değil haberi geçen ajanstır.
Şimdi oturum açın, her yorumda isim ve e.posta yazma zahmetinden kurtulun. Oturum açmak için bir hesabınız yoksa, oluşturmak için buraya tıklayın.
Yorum yazarak Yeşilgiresun Gazetesi Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Yeşilgiresun Gazetesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Yeşilgiresun Gazetesi editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Yeşilgiresun Gazetesi değil haberi geçen ajanstır.