Ordumuz Libya'ya gidiyor! Peki, bu kadar önemli bir konu yeterince tartışıldı mı?
Haber Türk TV'de emekli Moskova Büyükelçimiz sayın Aydın Adnan Sezgin ve CHP eski Genel Başkan Yardımcısı E. Büyükelçi sayın Faruk Loğoğlu'nu dinledik. İki tecrübeli diplomat çok bilgilendirici açıklamalar yaptılar. Acaba, iktidarın ve muhalefetin böyle tecrübeli danışmanları var mıdır doğrusu merak ediyoruz!
Sayın Sezgin, Putin'in ikiye bölünmüş Libya'da, Hafter'le birlikte görünmekle birlikte, Sarac'la da diyalog halinde olduğunu belirtti ve Libya'da Rusya ile birlikte hareket etmemizin önemi üzerinde durdu. Tesadüf bu ya, 1 Ocak tarihli Hürriyet'te, Sedat Ergin'in, “Türk-Rus Stratejik Ortaklığı Eşik Atladı” başlıklı bir yazısını okumuştuk. Sayın Ergin'in belirttiğine göre, geçen 29 Ekim'de, Cumhuriyet Bayramı dolayısıyla, Türkiye'nin Cenevre'deki Birleşmiş Milletler Daimi Delegasyonu'nda düzenlenen, ev sahipliğini Büyükelçi Sadık Aslan'ın yaptığı ve Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu'nun da katıldığı davette, Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov yaptığı konuşmada, Türk-Rus ilişkilerini tarihî açıdan değerlendirerek, “Bugün, Türkiye ve Rusya Stratejik Ortaklardır” değerlendirmesini yapmış!
Sayın Ergin, “Türk tarafının düzenlediği böyle bir günde, üçüncü bir ülkenin Dışişleri Bakanının kürsüye çıkarak bir konuşma yapması, diplomaside çok nadir karşılaşılan bir durumdur” diyor ki, bu da, Rusya'nın Türkiye'ye verdiği önemi göstermektedir.
Geçenlerde yine bir yazımızda, Prof. Hasan Köni'nin, “Türkiye'ye tehdit nereden geliyor?” sorusunu sorduğunu hatırlatmıştık. Bize tehditler Amerika'dan ve Batı'dan gelmiyor mu? Ancak, içimizdeki açık ve kripto Amerikancılar, Amerika'yı, bu Terör Devletini kutsamaktan geri durmuyorlar! Amaçları, Türkiye'nin bir eksen kayması yaşamaması ve Batı'ya olan haysiyetsiz bağımlılığımızın sürmesidir!
Ülkemizin çıkarları, Amerika'nın tehditlerine boyun eğerek, jeopolitiğin bütün yasalarına aykırı olan, 'Müttefiklik' ilişkilerini sürdürmekte midir, yoksa, Atatürk'ün, Balkan ve Sadabat Paktlarıyla yaptığı gibi, Bölge Devletleriyle ilişkilerimizin güçlendirilmesinde midir?
Bu bakımdan, Faruk Loğoğlu'nun Habertürk TV'deki sözlerini çok anlamlı bulduğumuzu ve ülkemizin geleceğine olan güvenimizi pekiştirdiğini belirtmeliyiz. Sayın Loğoğlu, “Yaşadığımız coğrafyanın Amerika'nın oyun alanı duruma gelmesinin önlenmesi için, bölge devletlerinin işbirliği yapmalarının zorunluluğu“ üzerinde durdu. Sayın Loğoğlu'nun geldiği bu aşama, bize göre çok önemlidir. Çünkü sayın Loğoğlu, CHP Genel Başkan Yardımcısı olduğu yıllarda şu düşünceleri savunmaktaydı: “Hâlâ inanamıyorum. Avrupa Birliği değil, Şanghay Beşlisi diyen AKP, Türkiye'nin eksenini değiştirmekle kalmıyor, köklerini kazımaya çalışıyor. AB değil, Şanghay Beşlisi demek, Türk dış politikasını hafife alan AKP, Türkiye'nin çıkarlarını ve geleceğini ciddiye almıyor demektir.” Bu internet mesajlarıyla yetinmeyen Loğoğlu, ayrıca yaptığı bir basın açıklamasıyla, “AKP bu çıkışıyla aslında, uzun süredir uzaklaşmak için çaba harcadığı Avrupa-Atlantik camiasından Türkiye'yi daha da uzaklaştırabilecek bir adım atmıştır!”
Bu sözlerin sahibi sayın Faruk Loğoğlu bugün, Bölge Devletleriyle işbirliğinin önemini işaret etmektedir! Bu gerçekten de önemli bir gelişme değil midir? Umarız, iş işten geçmeden, Batı hayranı aydınlarımız da bu gerçeği görürler.
Ülkemiz, Amerika'nın vesayetini ancak başta Rusya olmak üzere Bölge Devletleriyle işbirliği yaparak kırabilir. Bu bakımdan, ideolojik çekişmeleri bir kenara bırakarak, İktidar da, muhalefet de, artık Bölge Merkezli bir politikanın önemini idrak etmek zorundadırlar. Ülkemiz için asıl Beka Meselesi bu gerçeğin idrak edilememesidir!
Amerika'nın ve AB'nin; yaşadığımız bu coğrafyayı sürekli bir KAOS içinde tutmalarını önlemenin yegâne yolu, Bölge Devletlerinin işbirliği yapmalarıdır. Sayın Loğoğlu'nun Atlantik-AB ekseninden, Bölge Devletlerinin işbirliği yapmalarının zorunluluğu savunmak noktasına gelmesi bu bakımdan önemlidir. Bu coğrafyadaki tarihî varlığımız bize, bu işbirliğinin sağlanmasında “Önder Ülke” rolünü de yüklemektedir. Ancak, burada akla, 'Yeni Osmanlıcılık' gibi bir fantezi gelmemelidir. Türkiye'nin bölge devletlerine, bir 'Ağabey' tavrıyla amiyane; ya da mezhepçi bir anlayışla yaklaşmasının, onları bizden uzaklaştırmaktan başka bir işe yaramayacağı artık anlaşılmış olmalıdır. Suriye'de ve Mısır'da bunun çok vahim örneklerini yaşamadık mı? Ne yazık ki, bu hatanın Libya'da da tekrarlanacağının işaretleri var!
Ülkemiz için doğru politika, Atatürk'ün dış politikasının rehber edinilmesidir.
1937'de, Tahran'daki Sadabat Sarayı'nda, Türkiye, İran, Irak ve Afganistan'ın katılımıyla imzalanan Sadabat Paktı, daha sonra, 1955 yılında kurulacak olan Bağdat Paktı'ndan tamamen farklıdır. Bağdat Paktı'nın amacı, İngiltere'nin bölgedeki çıkarlarının korunmasıdır. Bu Pakt bölge devletlerini bölmüştür. Sadabat Paktı'nın amacı ise, bölge devletlerini birleştirmekti. Nitekim Türkiye, İngiliz Manda yönetimi altında olan Mısır ile de dostluk ilişkileri kurmuştur. Tevfik Rüştü Aras, Kahire'ye giderek, Sünnî ve Şiî mezhepleri arasında yakınlaşmayı sağlamak için Tahran ve Kahire sarayları arasında, Kral Faruk ve Prenses Fevziye'nin evlenmelerinde rol oynar (Doğan Avcıoğlu, “Millî Kurtuluş Tarihi”, s. 1470)!
Atatürk, bin yıl birlikte yaşadığımız bölge devletleriyle, kültürel, siyasî, askerî ve ekonomik ilişkilerin geliştirilmesine büyük önem vermiş ve bu doğrultuda önemli adımlar atmıştır. Yasasaydı, II. Dünya Harbi'nden sonra bağımsızlığına kavuşan Mısır, Suriye, Lübnan, Ürdün gibi devletlerle Stratejik Ortaklıklar kuracağı muhakkaktı. Fakat ne yazık ki, İsmet İnönü'nün Cumhurbaşkanlığı döneminde 'Sovyet Tehditleri yalanları gerekçe gösterilerek, Türkiye Amerika'nın dümen suyuna girecektir. Bugün işte bunun bedelini ödemekteyiz.
Atatürk, Bölge Devletleriyle yakın ilişkiler kurulmasını arzu etmekteydi dedik. Bir örnek: Ankara'ya gelen bir Irak heyeti ile ekonomik ilişkiler üzerinde görüşmeler yapılmaktadır. Atatürk bu vesile ile “Irak'la Türkiye kardeş memleketlerdir. Yıllarca bir arada yaşamıştır. Ne yapıp edip ilişkilerimizi arttıralım” diyerek, toplantıların sonunda orada bulunan Millî Eğitim Bakanı'na, “Bağdat'a Türk tiyatrosu gönderelim” diye emir verir! Bakan bir an ne diyeceğini şaşırır! Devlet Tiyatrosu henüz kurulmamıştı. Yabancı bir ülkeye gönderilecek bir sahne gücümüz yoktu. Gidip orda mahcup olmak da vardı. Bakan alçak bir sesle “Hangi tiyatroyu göndereceğiz Paşam?” diye sorar. Bundan sonra şu diyalog gelişir: Atatürk: “Ankara'da bir Halkevi var mı?” Bakan: “Evet, var!” Atatürk: “Orada bir temsil oynanıyor mu?” Bakan: “Oynanıyor!” Atatürk: “İşte o Türk tiyatrosudur. Onu Bağdat'a gönderiniz!” Bu konuşmadan kısa bir süre Raşit Rıza Topluluğu Bağdat'a gönderilir ve orada temsiller verir (Cemal Granda, “Atatürk'ün Uşağının Gizli Defteri”, s. 144).
Ürdün Emiri Abdullah'ın 1937 yılı Haziran ayında yaptığı ziyaret de, Müslüman ülkelerle kurulan sıcak ilişkilerin en güzel örneklerinden birisidir. Cemal Granda bu konuda bize şu bilgiyi veriyor: “Osmanlı'ya karşı ayaklanmayı başlatan Hicaz Emiri Hüseyin'in oğlu olan Emir Abdullah, gençliğini İstanbul'da geçirmişti. Atatürk, Cihan Harbi esnasında yaşanan acı hadiseleri unutup Arap ülkeleriyle sıcak ilişkiler kurmak istiyordu. Türkiye'yi ziyaret eden Emir Abdullah Türkiye'de çok güzel ağırlanır ve Türkiye'den Atatürk'e karşı hayranlık ve dostluk duygularıyla ayrılır. Emir, Atatürk'e yazdığı bir mektupla, Türkiye'de kendisine gösterilen sıcak kabulden dolayı memnuniyetini bildirir” (Cemal Granda, age. s. 341). ./…
Yorum yazarak Yeşilgiresun Gazetesi Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Yeşilgiresun Gazetesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Yeşilgiresun Gazetesi editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Yeşilgiresun Gazetesi değil haberi geçen ajanstır.
Şimdi oturum açın, her yorumda isim ve e.posta yazma zahmetinden kurtulun. Oturum açmak için bir hesabınız yoksa, oluşturmak için buraya tıklayın.
Yorum yazarak Yeşilgiresun Gazetesi Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Yeşilgiresun Gazetesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Yeşilgiresun Gazetesi editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Yeşilgiresun Gazetesi değil haberi geçen ajanstır.