Öcalan'ın avukatlarıyla görüş yasağının kaldırılması 'Açılım' iddialarını güçlendiriyor demiştik. Öcalan'a yeniden 'sayın' demeye de başladılar! Sayın Binali Yıldırım Diyarbakır konuşmasında 'Kürdistan ve Lazistan' ifadelerini kullandı. Kendisini dinleyenlere hitap ederken sözlerine Kürtçe konuşarak başladı. Sonra da terör örgütünün ismini zikrederken PKK ve yandaşları gibi, PEKEKE dedi! Sayın Dışişleri Bakanımız, IKBY'nin yeni başkanı Neçirvan Barzani'nin katıldığı yemin töreninde, 'Kürdistan Şehitleri' adına yapılan saygı duruşuna ayağa kalkarak katıldı! Burada PKK'lı teröristler 'şehit' kabul edilmiş olmuyor mu?
Neler oluyor? Yoksa her şey yeniden mi başlıyor? Demek ki hiç ders alınmamış! Ne yazık ki, 'Atatürkçülerimiz' ve 'Milliyetçilerimiz', bu Bölünme/Parçalanma sürecini seyrediyorlar! Öncelikle MHP'ye sormak gerekir: Hani ülkemizin bir Beka Meselesi vardı? Yoksa, Türk Milli Devleti'ni hedef alan Batı destekli 'Kukla Kürdistan Projesi' bir Beka Meselesi olarak görülmüyor mu?
Atatürkçülere de soralım: Atatürk'ün Millî Devletinden vaz mı geçtiniz?
Menfaat odaklı siyasetle gözleri kararmamış olan vatanseverlere seslenmek istiyoruz: “Türkiye'nin nerelere sürüklendiğinin farkında mısınız?”
Burada tekrar hatırlatmak gerekiyor: Bugün Suriye'nin Kuzeyinde oluşmakta olan Batı destekli Kukla Kürdistan, bu iktidarın, Amerika'nın peşine takılarak bizi sürüklediği 'Suriye Macerası'nın sonucudur. Suriye'nin Kuzeyinde Amerika'nın himayesinde oluşturulan bu habis yapıyı ancak, Suriye ile birlikte hareket ederek yok etmemiz mümkündür. Bu gerçeğe rağmen, Suriye ile el sıkışılmamasını 'Katil Esed' söyleminin sürmesini kim, nasıl izah edebilir?
CIA'ya yakın düşünce kuruluşu Stratfor'un yayımladığı 10 yıllık Siyasî Öngörü Raporu'nda, içinde yer aldığımız coğrafyada ulus devletlerin yıkılacağı, devamlı bir istikrarsızlık hâlinin süreceği ve 'Türkiye'nin, güney sınırlarındaki kaosa direnemeyerek' ABD yörüngesine gireceği belirtiliyor!
Görüldüğü gibi, 'Stratejik Ortağımız' ABD'nin, bizim için düşündüğü 'iyiliklerin' sonu bir türlü gelmiyor!
Irak'ın, Libya'nın, Suriye'nin başına gelenler bizim başımıza gelmez mi sanıyorsunuz? Amerika ve Avrupa Birliği ülkeleri birer birer SDG'yi 'meşrû bir siyasî güç' olarak tanıdıklarını açıklıyorlar! İktidar ve muhalefet bunun ne anlama geldiğinin farkında mıdır?
Stratfor Raporu'nda öngörüldüğü gibi, Türkiye'nin Amerika'ya tam anlamıyla teslim olması, ülkemizdeki Atlantikçileri sevindirebilir. Fakat, gerçek vatanseverler bundan muhakkak ki endişeleneceklerdir. Çünkü, Türkiye ancak, Bölge Devletleri ve Rusya ile Stratejik Ortaklıklar geliştirdiği takdirde bütünlüğünü koruyabilir. ABD himayesindeki Kukla bir Kürdistan devleti de ancak bu şekilde önlenebilir.
İktidarın ve muhalefetin içine düşürüldüğü zaaftan istifade edilerek, maazallah Kukla Kürdistan'ın gerçekleşmesi durumunda, nasıl bir Türkiye tablosu ile karşılaşacağımızı düşünmek bile istemiyoruz. Kuzey İrlanda bu konuda çok çarpıcı bir örnektir. Kuzey İrlanda'da, aynı ırktan olan Katolik ve Protestanların mahallelerinin bile ayrı olduğunu okumuş ve bunu yazmıştık da! Fakat bunun nasıl bir vahamet olduğunu, televizyonda görüntülü olarak gördüğümüzde daha iyi kavradık. “Vıasat History” TV'deki bir programda, Kuzey İrlanda'da Katolik ve Protestan mahalleleri arasındaki duvarları görünce irkildik. Duvarların boyu 9 metreydi. 6 metresi beton, 3 metresi tel örgü!
PKK'ya katılarak, Amerika'nın kirli oyunlarının piyonu olarak kullanıldıklarını göremeyenlere ve bunlara sempati duyanlara sormak isteriz: Bugün iç içe yaşayan Türklerin ve Kürtlerin ayrı mahallelerde, böyle yüksek duvarların arkasında yaşamalarını mı arzu ediyorsunuz?
Herkes şunu iyi bilsin ki, Türkiye'de Özerklik, Federasyon ya da Bağımsız bir Kürdistan'ın gerçekleşmesi mümkün değildir. Bunu, bu senaryoyu yazan Batılı 'dostlar' da çok iyi biliyorlar. Fakat, onların amaçları başka; onlar, bizim olabildiğince ayrışmamızı, iyice yorulmamızı ve Amerikan'ın bu kaos senaryolarına karşı koyamayacak bir duruma gelmemizi istiyorlar.
Batılı 'dostlarımızın' ve Batı hayranlarının bizi sürükledikleri bir borç sarmalında debeleniyoruz. Biz bu kör kavgayı bıraktığımızda; kaynaklarımızı üretim seferberliğinde kullandığımızda, karşılarında çok büyük bir rakip olacağımızı biliyorlar. Barış içinde, kardeşçe yaşamamız mümkün olan bu güzelim ülkede, üretimi ve refahı arttırarak, emanetin ehline verildiği, adaletli bir devlet düzeni için mücadele etmek varken, 'Etnikçilik Tuzağı'na kapılarak, Batı Emperyalizminin kirli senaryolarına daha ne kadar alet olacağız?
Bölücülerin ve 'ülkemizin bu suretle gerçek bir demokrasiye kavuşacağına inanan' gafillerin Anadilde Eğitim talepleri üzerinde de durmak gerekiyor.
Türk aydınlarının, bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olmalarının bedelini millet olarak çok pahalıya ödüyoruz. Anadilde Eğitimi savunanlar, bunun ne anlama geldiğini bile bilmiyorlar. Anadil Öğrenmekle Anadilde Eğitimi birbirine karıştırıyorlar. Biz Anadilde Eğitime karşı çıktığımızda, Anadilin öğrenilmesine de karşı çıktığımızı zannediyorlar! Anadilde Eğitim hayâlleri gerçekleştiğinde, ortaya nasıl bir tablo çıkacağı üzerinde hiç düşünmüyorlar! Durumları Nasrettin Hoca fıkrasındaki gibi! Hoca kar helvasını çok merak edermiş. Çok güzel bir şey olacağını zannedermiş! Bu fikri Hoca'dan duyan bir tanıdığı, yeni yağan karla helvayı karıştırmış fakat tadını hiç beğenmemiş. Hoca ile karşılaştığında, helvanın ziyan olduğunu söyleyerek, sitem etmiş. Hoca ne dese beğenirsiniz? “Valla ben de hiç yememiştim ama tadının çok güzel olacağını zannediyordum!”
Anadilin öğrenilmesine kimsenin karşı çıktığı yok! Zaten bu konuda bir yasak da yok. İsteyen istediği dilde kurslar açabilir. Fakat, Anadilde Eğitim bu ülke için tehlikeli bir fantezidir. Anadilde Eğitimi savunanlar ülkeyi nasıl bir kaosa sürükleyeceklerinin farkında bile değiller. İlle de yaşayarak ve ille de büyük bedeller ödeyerek mi öğreneceğiz? Diyelim ki, Kürtçe Anadilde Eğitim kabul edildi ve mümkün değil ya, uygulamaya da geçildi! Bu Kürtçe ile nasıl eğitim verilecek? Türkçenin binlerce yıllık dil gelişmişliği var. Siz, daha bir edebî varlığı bile olmayan Kürtçe ile 'Anadilde Eğitim' diye ısrar ediyorsunuz! Kürtçenin hangi alt yapısıyla, hangi Kürtçe literatürle? Bunun arkasında, ayrı bir devlet fikrinin yattığının görülememesi anlaşılır gibi değil! Masum bir kültürel hak olarak savunulan Anadilde Eğitim talebinin arkasındaki saklı ana talep, ayrı devlettir!
Türkiye'de konuyu çok iyi bilen saygın bilim adamları var. Fakat bunları televizyonlara çıkarmıyorlar! Devlet kanallarına bile, Türk Kimliğini bu ülkenin 'temel meselesi' olarak gören, Kürt ırkçılığına sempati ile bakan GDO'lu aydınlar çıkarılıyor!
Türkçe dışında TV yayını ve Kürtçenin okullarda seçimlik ders hâline getirilmesi bir Temel Hak değildir. Böyle bir şey Avrupa ülkelerinde bile yok! Devletin her vatandaşına Türkçe öğretmek görevidir ve her Türk vatandaşı Türkçe öğrenmek zorundadır. İsteyenler, özel kurslarda, istedikleri dili öğretebilirler. Buna kimsenin bir itirazı yok. Çoğulculuk, özgürlükçülük gibi, Batılı 'dostlarımızın' teşvik ettiği sloganik kavramlarla, ülkeyi etnik ve mezhep kimliklerine bölenler bu topraklarda yaşayan insanlara düşmanlık etmektedirler.
'Eşit Vatandaşlık' talepleri de bir tuzaktır! Sanki anayasamıza göre herkes eşit vatandaş değilmiş gibi! PKK ve HDP'nin Eşit Vatandaşlıktan muradının, önce, anayasamıza 'iki halkın' isminin yazılması; sonrasında T.C'den vazgeçilmesi (iktidarın bir ara, kamu kurumlarından T.C. sembolünü kaldırması bu bakımdan endişe vericidir), Ana Dilde Eğitim, Özerklik ve nihayetinde Bağımsızlık olduğu bilinmelidir.
Buradan uyarıyoruz: 'Eşit Vatandaşlık' masum bir kavram değildir!
“Ne Mutlu Türk'üm Diyene” sözünü her Türk vatandaşı benimsemelidir. Bu ırkçılık değildir. Bırakınız artık şu, “Türk, Kürt, Arap, Laz, Çerkez” lâflarını. Biz hepimiz Türk Milletiyiz. Fakat, bunu önce, bu devleti yönetenler benimsemelidir. Zaten sorun da bu ya!
Yorum yazarak Yeşilgiresun Gazetesi Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Yeşilgiresun Gazetesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Yeşilgiresun Gazetesi editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Yeşilgiresun Gazetesi değil haberi geçen ajanstır.
Şimdi oturum açın, her yorumda isim ve e.posta yazma zahmetinden kurtulun. Oturum açmak için bir hesabınız yoksa, oluşturmak için buraya tıklayın.
Yorum yazarak Yeşilgiresun Gazetesi Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Yeşilgiresun Gazetesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Yeşilgiresun Gazetesi editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Yeşilgiresun Gazetesi değil haberi geçen ajanstır.