AKP iktidarı bu devletin kuruluş felsefesi ile barışık değil. Tek Devlet, Tek Millet, Tek Dil esasına göre kurulan ve Lâikliği benimseyen Türkiye Cumhuriyeti Devleti, günümüzdeki sorunların kaynağı olarak görülüyor! 'Devletimizin, etnik kimlikler yok sayılarak, Millî Devlet olarak kurulması yanlış olmuş!' Anlayışları bu! Kurucu ilkelerden taviz verilirse, -Batılı 'dostların' desteği sayesinde bu boyutlara ulaşan- Kürt Meselesini çözecekleri yanılgısına kapılarak; terör örgütüyle müzakere masasına oturdular. Oslo'da, Dolmabahçe'de verilen tavizler bugünkü vahim sonucun temel sebebidir. Eşkıya artık şehirlerde! PKK'nın özyönetim ilân ettiği bölgeler harabeye döndü; perişan olan bölge halkı, -PKK'nın engellemelerine rağmen- bölgeyi terk ediyor! Bu vatandaşlarımızın mağduriyetlerinin giderilmesi için gereken her şey geç kalınmadan yapılmalıdır. PKK terör örgütünün, şehirlerde bu kadar güç kazanmasını seyrettiği için, AKP iktidarını eleştiriyoruz. Bu hatalarının hesabı herhâlde sorulacaktır. Bu ayrı bir şey. Fakat, 'Özyönetim' ilân ederek, mayınlı hendekler kazarak, devlete kafa tutan terör örgütüne karşı yürütülen operasyonlara sözde, 'Barış adına' karşı çıkmak; 'Operasyonlar durdurulsun' demek, kabul edilecek bir tavır değildir ve bu tavır terör örgütüne destek anlamına gelir! 'Barış' için gösteriler yapanlar, 'PKK Silâh Bıraksın' çağrısı yapmadıkça, bizi, samimî olduklarına inandıramazlar. Bunlar bizim gözümüzde, terör örgütünün yardakçılarıdır. Karşımızda acımasız bir terör örgütü var. Kürtlerin özgürlük ve bağımsızlığı için savaştıklarını iddia eden bu katil çetesinin mensupları, hastanelere ve okullara da saldırıyor! Yaşananların savaştan farkı yok. Fakat savaşın da bir hukuku vardır. Savaşta okullara ve hastanelere saldırılmaz. Ancak bu katil sürüsü, ambulanslara bile ateş açıyor! Bunlara bir de, utanmadan, 'Halk Savaşçıları' diyenler var! Bu, terör örgütüne destek anlamına gelir ki, Fransa'da bile suç kabul edilmektedir. Bizde ise 'herkes' seyrediyor! Nihayet eş başkan Selâhattin Demirtaş baklayı ağzından çıkardı; istedikleri özyönetim filân değil; şimdilik Demokratik Özerklik fakat sonrasında 'Birleşik Kürdistan'! Böyle bir açıklama yapacak cüreti kendilerinde nasıl bulabiliyorlar? Koskoca Türkiye Cumhuriyeti ne hâllere düşürüldü! Güvenlik kuvvetlerimiz, çok zor şartlarda görev yapıyorlar. Bu, muhakkak ki, psikolojilerini de zorluyor. Ancak onlardan yine de sağduyu bekliyoruz. Operasyonlar sırasında, mehter marşı çalmak gibi, gereksiz milliyetçilik gösterileriyle, PKK saflarına yeni Kürt gençlerinin katılmasına sebep olunabileceği unutulmamalıdır! Diğer taraftan, artık Devlet Aklı kılavuz edinilmelidir. Binlerce yıllık devlet geleneği olan bir devlet, Deneme-Yanılma yöntemi ile yönetilemez. Köy Hizmetlerinin bütün iş makinelerinin, İl Özel İdarelerinin emrine verilmesi, PKK kontrolündeki belediyelerde, PKK'ya çok büyük bir güç katmıştır. Biliyoruz ki, PKK hâkimiyetindeki belediyelerde seçilmiş başkanların yanında bir de PKK temsilcisi eş başkanlar var! Bunun neticelerini Güneydoğu'da düşünün! Devlete bağlı bölgelere hizmet gider mi? İktidarın, Açılım Sürecindeki bu akıl almaz uygulamaları ile, vatandaş PKK'nın kucağına itilmiştir. Fakat yine de, vatandaşın büyük bir çoğunluğu devletten yanadır. Çünkü bölge halkı, PKK'nın, sadece baskı ve şiddet demek olduğunu İstanbul'da, Ankara'da rahat koltuklarında oturarak, PKK güzellemesi yapan gafillerden çok daha iyi bilmektedir. İşte bunun için, PKK'nın sözde 'özyönetim' ilân ettiği yerlerde, halk PKK'nın yanında yer almadı. Terörden bıkan halk, PKK'nın engellemelerine rağmen operasyon bölgelerinden göç ediyor. Bu durumdan rahatsız olan HDP milletvekili Pervin Buldan hanımefendinin, göç eden Kürt vatandaşlarımızı, 'Olaylar sona erdiğinde artık evlerinize dönemezsiniz' diye tehdit etmesi, bu faşist zihniyetin anlamlı bir örneğidir. Kahraman Silâhlı Kuvvetlerimizin hendek kazılan bölgeleri kuşatarak, bu işi kesin olarak sonlandırmaya yönelik operasyonlar başlatması PKK ve yandaşlarında müthiş bir hayal kırıklığına ve paniğe sebep olmuştur. Bu kutsal topraklarda tek bir terörist kalmayıncaya kadar operasyonlar sürdürülmelidir. Terör örgütü ve yandaşları, Amerika'ya rağmen böyle bir operasyon yapılabileceğini hiç ummuyorlardı. Güneydoğu'da yaşananlar, silâh bırakmayan PKK ile müzakere masasına oturulmasının ne büyük bir yanlış olduğunu göstermiştir. Açılım Sürecinde, Silâhlı Kuvvetlerimizin ve Güvenlik güçlerimizin eli kolu bağlanmasaydı; PKK şehirlerde ve dağlarda çoktan yok edilir ve ülkede barış ve huzur çoktan sağlanmış olurdu. Milletimiz, şu gerçeği iyi görmelidir: İşbirlikçi medya, PKK terör örgütünü, 'Kürt halkının özgürlüğü için mücadele eden özgürlük savaşçıları' olarak kamuoyuna benimsetmeye çalışmaktadır. Kürtler esir mi ki, özgürlük savaşçıları olsun? Kürtler bu devletin özgür ve eşit vatandaşlarıdır. Kendi Belediye Başkanlarını ve milletvekillerini kendileri seçiyorlar. Bunun ötesindeki taleplere hoşgörü ile bakılamaz. Herkes aklını başına alsın! Güneydoğu'yu versek kurtulabilir miyiz sanıyorsunuz? Bu sefer Batı'da 'Bölgesel Kanton' talepleri gündeme gelmeyecek mi? Bu bakımdan, PKK'ya karşı yürütülen operasyonları bütün kalbimizle destekliyoruz fakat iktidarın yeniden, 'Yeni Anayasa' demeye ve Çözüm Sürecinin buz dolabından çıkarılmasından söz etmeye başlamasından da endişe duyduğumuzu belirtmeliyiz. Evet; PKK ile yeniden görüşme masasına oturmaktan söz edilmektedir! ABD de bunu telkin etmektedir! Aynı şeyleri yeniden mi yaşayacağız? Bütün bu yaşananlardan sonra, Cumhuriyetin Yurtta Barış-Dünyada Barış siyasetinin önemi umarız anlaşılmıştır. Bu ilkeler küçümsenerek; iktidarın, devleti kendi ajandasına göre yönetmeye kalkışmasının vahim sonuçları meydandadır. Suriye politikası duvara toslamıştır. Rusya, Mısır, İran ve Irak ile tarihimizin en kötü dönemlerini yaşamaktayız. Bu iktidarla, bu durumdan kurtulmak gerçekten çok zor! Fakat önce, ülke bütünlüğüne kast eden terör örgütünün, Batılı 'Dostlar' tarafından himaye edildiği gerçeği artık görülmelidir. ABD'nin bölgemize yönelik plânlarına karşı çıkmadan ne PKK'yı yok edebiliriz; ne de bu ülkenin bütünlüğünü koruyabiliriz! Ancak, gelin görün ki, Amerika'ya karşı çıkacak irade ne iktidarda ne de muhalefette var! Türkiye, bağımsız bir devlet olarak varlığını sürdürebilmek için; bölge barışı için, mutlaka, Atatürk'ün SADABAT PAKTI benzeri bir Bölgesel İttifakı gerçekleştirmek zorundadır. Ancak, 'Yeni Osmanlı Kafası' ile, ağabeylik taslayarak bu yapılamaz. Bunun için, Atatürk'ün yaptığı gibi, kardeşçe bir yaklaşım benimsenmelidir. Tarihî süreç içinde, Batı'nın siyaseti hep, Türkiye'yi Rusya ile kapıştırmak olmuştur. Batı'yı çok iyi tanıyan iki büyük insan Sultan Abdülhamid ve Atatürk, Batı ile ittifaka yanaşmamış ve Rusya ile dostluğun yollarını aramışlardır! Bugün de yapılması gereken budur. Cumhuriyetin o Kutlu Kurucularının döneminde, Türkiye mazlum milletler için âdeta bir kutup yıldızıydı; dünyanın en itibarlı devletlerinden biriydik. Bugünkü durumumuz ise utanç vericidir! Batı'ya bağımlılık, bizi, işbirliği içinde olmamız gereken komşularımızla düşman hâline getirdi. Peki, 'dostlarımız kim?' Haçlı Emperyalistleri; Filistin halkının baş düşmanı İsrail; Sünniliğe ve Şiiliğe düşman Vehhabi Suudî Arabistan; Katar ve Barzani! Şu işe bakın ki, İsrail'in baş düşmanı Suriye baş düşmanımız; İsrail dostumuz! 'Dostumuz' Suudî Arabistan'ın, 4.6.2015'de İsrail'le, Washington'da bir araya gelerek, Orta Doğu'da birlikte hareket etmek konusunda anlaştıklarını; Suudî temsilcisinin, Pers ve Osmanlı yayılmacılığına karşı 'Büyük Kürdistan'ı bir tampon olarak gördüğünü de not edelim (M.Ali Güller, “SURİYE'NİN SEVR'İ”, s. 85)! ABD Genelkurmay Başkanı Wesley Clarke, 'İran ve Türkiye'nin 5 yıl içinde parçalanacağını söylemiş' iyi mi! Makaleyi Paylaş Facebook'ta Paylaş Twitter'da Paylaş
Makale Yazısı-
Yorum yazarak Yeşilgiresun Gazetesi Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Yeşilgiresun Gazetesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Yeşilgiresun Gazetesi editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Yeşilgiresun Gazetesi değil haberi geçen ajanstır.
Şimdi oturum açın, her yorumda isim ve e.posta yazma zahmetinden kurtulun. Oturum açmak için bir hesabınız yoksa, oluşturmak için buraya tıklayın.
Yorum yazarak Yeşilgiresun Gazetesi Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Yeşilgiresun Gazetesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Yeşilgiresun Gazetesi editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Yeşilgiresun Gazetesi değil haberi geçen ajanstır.