Attilâ İlhan'ın 'HANGİ' diye başlayan bir seri kitabı vardır; “Hangi Batı?”, “Hangi Atatürk?”, “Hangi Sol?” Sayın Başbakanımız “Dindar Gençler Yetiştireceğiz” dedi ya; ister istemez aklımıza Attilâ İlhan geldi; öyle ya, bir, bizim bildiğimiz yüce peygamberimiz Hz. Muhammed'in tebliğ ettiği İslâm var; bir de ABD'nin Ilımlı İslâm'ı! Konunun sosyolojik boyutunu ve anayasamız bakımından durumunu bir kenara bırakalım; gençlerimiz hangi İslâm'dan beslenecek; hangi İslâm maddî ve manevî dünyalarına şekil verecek? Haklarını teslim etmek gerekir ki, AKP, ülke gündemini belirlemede oldukça başarılı; istedikleri konu tartışılıyor. Başbakanımızın 'Dindar Gençlik Yetiştireceğiz' açıklaması da bize göre bir gündem belirleme manevrasıdır. O açıklamadan sonra televizyonlardaki tartışma programlarının ana konusu da bu oldu ve doğrusu bu tartışmalardan yararlandık. Özellikle ilâhiyatçı Recep İhsan Eliaçık'ın İslâmiyet'in özü ve dindarlık konusunda yaptığı tespitler oldukça aydınlatıcı idi. Sayın Başbakan bu konuyu iyi ki gündeme getirdi de gerçek dindarlığın ne olduğu toplumun önünde bu kadar açık bir şekilde tartışılma imkânı bulabildi. Bu ülkede dindarlık çok yanlış olarak uzun yıllar yobazlıkla eş tutulmuştur. Bu düşüncede, din konusundaki bilgisizliğin büyük payı olduğu inancındayız. Dindar insanlardan niçin rahatsız olunsun ki? Yeter ki, bu dindarlık vatan sevgisini de içinde barındırsın; Hz. Peygamberin hayatından ve Kur'an'dan beslensin. Sadece Türbana, 5 vakit namaza, senede 30 gün oruca endekslenmeyen; ABD'nin Ilımlı İslâm'ından beslenmeyen, emperyalizmle işbirliği yapmayan; İslâmiyet'in paylaşımcı, zulme karşı çıkan, güzel ahlâkı, sadelik ve mütevazılığı, özgürlük ve adaleti esas alan özünden beslenen bir dindarlığa kim karşı çıkabilir ki? Hz. Peygamberin kamu malını çalanın cenaze namazını kıldırmadığını biliyoruz.
Eğer gençlerimize, bu ruha uygun bir dindarlık telkin edilecekse eyvallah deriz. Fakat, 'Dinlerarası Diyalog' ve 'İbrahimî Dinler' tezgâhları ile, ABD'nin, emperyalizmin hizmetinde bir İslâm'ı nasıl şekillendirdiğinin çok acı örneklerini yaşadığımız için bu söylemlere kuşku ile baktığımızı da belirtmek durumundayız. Nitekim, bir televizyonun canlı yayınında 'dinini daha özgür yaşayacağı için, İngiltere'nin hâkimiyetinde yaşamayı Atatürk'ün bağımsız Türkiye'sinde yaşamaya tercih ettiğini söyleyen' başı bağlı 'dindar' kızımız bu Ilımlı İslâm tezgâhı ile yaratılan 'dindarlığın' hazin bir örneğidir. Bu dindarlıkta vatan sevgisi yok! “Cânı, cânanı bütün varımı alsın da Hüdâ, Etmesin tek vatanımdan beni dünyada cüdâ” diyemeyen bir Müslümanlığı savunarak hiç dindar olunabilir mi?
Ilımlı İslâm'la 'Vatansız Müslümanlar' yaratarak, İslâm'ı emperyalizmin yedeğine almayı amaçlayan ABD'nin, aynı operasyonu Atatürkçülük üzerinde de gerçekleştirdiğini belirtmeliyiz. Evet, NATO'cu, Amerikancı ve Avrupa Birlikçi 'Atatürkçüler' de işte bu operasyonun ürünleridir.
'Dindar Gençlik' sloganının birden bire gündeme düşmesinin sebebi bozulan ekonomik göstergeler olmasın? Bu yıl ödenmesi gereken dış borç miktarı 134.5 milyar dolar! 'Patlayan' ihracatımız 135 milyar dolar olmuş! İthalât ise 240 milyar dolar! İhracatın ithalâtı karşılama oranı yüzde 56'ya gerilemiş! Câri açık yaklaşık 80 milyar dolar! O zaman ne olacak? Tabiî ki, kamuoyu yapay tartışmalarla ana konulardan uzaklaştırılacak. Yani 'çevir kazı yanmasın Padişah (halk) uyanmasın!
Son haftanın önemli bir gündem maddesini de, AKP Genel Başkan Yardımcısı Hüseyin Çelik'in Millî Andı ve Atatürk'ün Gençliğe Hitâbe'sini hedef alan sözleri teşkil etti. Aslında bu sözler Millî Eğitimin temel felsefesinde yapılan değişikliklerle uyumludur. Belli ki, iktidarın bir hedefi var. Ne var ki, Gençliğe Hitâbe'yi hedef alan bu cüretli tavır belki de bu ölçüde olması beklenmeyen genel bir tepkiye yol açtı. Dikkat edilirse bu konudaki tartışmalara sayın Başbakan hiç bulaşmamayı tercih etti.
Yaşadıklarımız karşısında insan ister istemez “Nasıl bu hâle geldik?” diye düşünmeden edemiyor. Bizi bugünlere ulaştıran yolun taşları Atatürk'ün ölümünün hemen ardından döşenmeye başlanmıştır. Atatürk'ün büyük bir itina ile, karşılıklı saygı ve çıkara dayalı olarak geliştirdiği TürkSovyet dostluğu, II. Cihan Harbi'ni takip eden günlerde berhava edilerek, ülkenin ABD'nin yörüngesine sokulması, 'Küçük Amerika Olmak' idealinin benimsenmesi ve başta eğitimimiz olmak üzere her şeyimizin 'çağdaşlaştırılması' için bu ülkenin 'uzmanlarına' teslim edilmesi sonunda varılan noktada işte hâlimiz meydandadır. Bu 'ÇAĞDAŞ' eğitimle yetişen nesillerin durumu gözler önündedir. Büyük Millet Meclisi'nin açıldığı tarihi, 19 Mayıs'ın anlamını, Cumhuriyetin kuruluş tarihini, İstiklâl Harbini mi bilmeyenler; İngiliz hâkimiyetinde dinlerini daha özgür yaşayacaklarını zannederek, Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün bağımsız Türkiye'sinde yaşamanın yüce anlamını kavrayamayanlar; 'Ege'de Yunanlılarla savaşmadık' diyebilen milletvekilleri; bunların hepsi ABD'li uzmanlar eliyle başlatılan 'Çağdaş' eğitim hamlesinin 'başarılarıdır'.
AKP Genel Başkan Yardımcısı Hüseyin Çelik hiçbir ülkede bizdeki Millî Güvenlik Bilgisi gibi derslerin olmadığını söylüyor! Herhâlde iyi araştırılmamış. Geçenlerde sayın Afet Ilgaz'a, ABD'de yaşayan bir okuru, bu ülkedeki Millî Güvenlik Dersi uygulamasından bazı örnekleri iletmiş ki, bu ülkede bunları yapmaya kalksanız ne faşistliğiniz ne de ırkçılığınız kalır. ABD'de bu derslere subaylar girmekteymiş! Bu derslerin en önemli özelliği Amerikan Tarihi'nin öğretilmesi imiş! Yani her konuda örnek aldığımız ABD, gençlerini bizdeki gibi kozmopolit değil, milliyetçi değerlerle yetiştiriyormuş! Bu subay öğretmenler 'ileride ulusal güvenlik konusunda sorun çıkarabilecek, Silahlı Kuvvetler ve ülke aleyhine faaliyet gösteren ve gösterebileceğinden şüphelenilen öğrencileri' ilgililere bildirip haklarında işlem yapılmasını sağlıyorlarmış! Yani öğrencileri fişliyorlarmış! Öğrenciler liseyi bitirince, diğer dersleri çok iyi olsa bile Amerikan Tarihi ve vatandaşlık derslerinde zayıf iseler bir üniversiteye girmeleri oldukça müşkülmüş.
Şu işe bakın ki, ABD Devleti, Amerikan Tarihi ve Vatandaşlık Bilgisi konularında yeterli bulmadığı vatandaşlarının devlet kademelerinde yükselmelerini bile önlüyor! Bizde ise Türklüğe, Türk Milleti'ne, bu Milletin Ordusuna, bu ülkenin birliğine ve bütünlüğüne var güçleriyle saldıranların sırtı sıvazlanıyor! Var mı dünyada böyle bir demokrasi örneği?
Daha önce de yazdık, Amerikalı yazar William Blum'un belirttiğine göre, Amerikan okullarında, Amerikan bayrağını selâmlamayı reddeden, bağlılık yeminini etmeyen öğrenciler okuldan uzaklaştırılıyor (Haydut Devlet, s. 316)! Bu ülkede ise bir zamanlar Millî Eğitim Bakanlığı da yapmış bir siyasetçi “Millî Ant kaldırılmalı” diyebiliyor!
İngilizler, I. Cihan Harbi'nden beri, savaş kahramanlarını unutturmamak için her 11 Kasım günü yakalarına “poppy”, Türkçesi “gelincik” olan karton çiçekler takıyorlar; bize gelince, Millî günlerin kutlanmasına karşı çıkılıyor; “Şehitlik, Gazilik kaldırılsın; çocuklarımıza milliyetçiliği çağrıştıran kavramlar öğretilmesin, bunlar gençleri saldırgan ve savaşçı yapıyor; gençlere barış kültürü benimsetilsin” yaveleri ile gizlenen millî hassasiyetleri yok edilmiş bir gençlik yetiştirme projesi uygulanıyor.
Şimdi de sıra Gençliğe Hitabe'ye gelmiş! Ne var ki, burada baltayı taşa vurdular. Biz bir imparatorluk kaybetmiş bir milletiz. İmparatorluğun o feci dağılışı tam bir trajedidir. Atatürk bu konuda şu tespiti yapar: “Biz mağlubiyetimizin pahasını çok ağır ödedik. Elimizden köyler, vilayetler değil, ülkeler alındı. Fakat son lokmasını da ağzından kapmak için bir milletin hayatına kıymak canice bir harekettir. Öldürülmek istenen bir adamın kendini son nefesine kadar cesaretle, mertlikle müdafaa etmesi ise tabiî ve zaruridir.” İşte Gençliğe Hitabe bu acıların ışığında yazılmıştır. Bu tür acıları, kutsal vatan topraklarının işgali gibi bir zilleti bir daha yaşamayalım; bunun için uyanık olalım diye! Bunun neresi yanlış ve bundan niçin gocunuluyor? Abdestinden şüphesi olmayan bir insan Gençliğe Hitabe'den niçin rahatsız olsun ki? Amerika'da, İngiltere'de bu konuda nasıl bir şuur olduğunu görüyorsunuz? Bu topraklar üzerindeki emperyalist emeller sona mı erdi? Bölgemizin stratejik önemi artık kalmadı mı? Irak'ta bir milyonu aşkın Müslüman'ı kimler ve niçin katletti? BOP, Arzı Mevud, Megali İdea, Büyük Ermenistan, Büyük Kürdistan hayalleri sona mı erdi? Böyle bir coğrafyada, gençlerimizin millî duyarlılıkları törpülenirse; 'onları savaşçı değil, barışçı bir anlayışla yetiştirelim' mantığı hâkim olursa neler olabileceğini düşünememek nasıl bir gaflettir? Her türlü vahşi hayvanın yaşadığı bir orman ve elinde sepeti ile bu ormanda 'Lay lay lom' diye şarkı söyleyerek gezen kırmızı başlıklı kız! Böyle bir gençlik mi isteniyor?
Makaleyi Paylaş Facebook'ta Paylaş Twitter'da Paylaş
Yorum yazarak Yeşilgiresun Gazetesi Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Yeşilgiresun Gazetesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Yeşilgiresun Gazetesi editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Yeşilgiresun Gazetesi değil haberi geçen ajanstır.
Şimdi oturum açın, her yorumda isim ve e.posta yazma zahmetinden kurtulun. Oturum açmak için bir hesabınız yoksa, oluşturmak için buraya tıklayın.
Yorum yazarak Yeşilgiresun Gazetesi Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Yeşilgiresun Gazetesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Yeşilgiresun Gazetesi editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Yeşilgiresun Gazetesi değil haberi geçen ajanstır.