Yeni Osmanlılar'dan beri aydınlarımız, Batılı ülkelerdeki gibi demokratik bir sistemin bizim ülkemizde de kurulması hayali içindedirler. Bu hayal uğrunda doğrusu az da bedel ödememişlerdir hani. Tarihçi Abdurrahman Şeref Bey, 1876'da ilk anayasa ilân edildiği zaman 'Türkiye'nin kısa zamanda İngiltere gibi olacağını' sandığını söyler! II. Meşrûtiyet öncesinde de aydınların bakışında bir değişiklik yoktur. Hüseyin Cahit Yalçın'a göre, “Meşrûtiyet olsa, şu yönetim yıkılsa, hürriyet gelse her şey düzelecektir!” Kemal Tahir, aydınlarımızın bu akıllarını başlarından alan 'Hürriyet Sevdası' hakkında şu değerlendirmeyi yapar: “Hürriyet gelecek, Abdülhamid'i despotluğuyla be-raber sürüp atacak! Sonra her şey birden düzelecek! 'Nasıl?' diye sormayı hiç kimse aklına getirmiyor! İmparatorluğun gerçekleri nedir? Hiçbir fikrimiz yok! Hürriyetin ilânından sonra bile böyleydi! Bizim hürriyet, Avrupa'yı bugünkü hâle getirmiş cankurtaran! Ölü diriltme aracı... Sonunda kendimizi nerede bulsak iyi? Uçurumun dibinde! Oysa bizim kuşaklar ne yaptılarsa imparatorluk bu uçuruma yuvarlanmasın diye yapmışlardı!” Evet, 1908 yılında II. Meşrûtiyet'in ilânını sevinçle karşılayan aydınlarımız İttihat ve Terakki Partisi'nin kurduğu diktatörlük yönetimi ile hüsrana uğrayacak ve ne yazık ki, koca imparatorluk, Kemal Tahir'in belirttiği gibi, uçurumun dibini boylayacaktır! Ne hazindir ki, bugün bile, bir imparatorluk batıran Jön Türkler ve İttihat ve Terakki Partisi mensupları 'Hürriyet Kahramanları' diye yüceltilirken; Atatürk'ün “…Toprakları üstünde yaşayan insanların çoğunun ahvali meşkûk(durumları şüpheli) ve hudutları yalnız düşmanlarla çevrili bir büyük devlette Abdülha-mid'in idare tarzı, âzamî müsamahadır” diye değerlendirdiği Sultan Abdülhamid, 'Müstebit Padişah' diye karalanır! Sultan Abdülhamid hakkında bu tespiti yapan Atatürk Dönemi de, günümüzde kimi gafillerce 'Diktatörlük' diye aşağılanmıyor mu? Ne ise; İsmet Paşa'nın devri iktidarında, 1946 yılında, 'ansızın' Çok Partili Sisteme geçilir ve Demokrat Parti kurulur. Asırlık bir rüya böylece hakikat olur! Demokrat Parti'nin kuruluşuna destek veren ve bu partiden milletvekili de olan gazeteci Cihat Baban, duygularını şöyle anlatır: “O zaman benim gibiler için, varsa yoksa özgürlüktü… Evet, babaları-mızdan bize miras kalan hasret gidecek, yerine söz, fikir, basın hürriyeti gelecekti. Oylarla iktidar değişecekti. Mutluluk kapımızı artık çalıyordu… O zaman memleketin bütün aydınları da hürriyet gelir gelmez her şeyin değişeceğine kani idiler. Özgürlüğün sihirli varlığı her kördüğümü çözecekti. (…) Özgürlük, yurdu baştan başa mamureye çevirecek, her yuvaya saadeti sokacak bir tılsım zannediliyordu” (“Politika Galerisi”, s. 29)! Ne var ki, bu deneme de 27 Mayıs'ta, hüsranla sonuçlanacaktır. Cihat Baban Demokrat Parti'nin ağır topları Celâl Bayar ve Adnan Menderes'in 'demokratlıkları' hakkında şu ibret dolu bilgileri veriyor. En fazla milletvekili çıkaracak il olan İstanbul'da Adnan Menderes, milletvekili listesinde etkili olmak istemektedir. Fakat çok dürüst ve ilkeli bir insan olan İl Başkanı Esat Çağa buna karşı çıkmaktadır. Esat Çağa baskılar üzerine partinin yıpranmaması için İl Başkanlığından istifa eder ve kendisine yapılan milletvekilliği önerisini de kabul etmez. Ülkeye Demokrasi ve Hürriyet getirmek gibi yüce bir amaçla yola çıkan bu ekibin bir üyesi olan Cihat Baban, daha yolun başında iken karşılaştığı bu anti demokratik uygulama üzerine Demokrat Parti büyüklerine şu eleştirileri yöneltir: “Çok ayıp! Daha bugünden böyle yaparsanız, size iktidarda nasıl güvenilir? Yarın iktidara gelince, kim bilir neler yaparsınız?” Buna karşılık Menderes şu cevabı verir: “Ne diyorsun Cihat? İktidarı kim düşünüyor? Bir kere milletin üzerine şu hürriyetin demokrasinin güneşi doğsun; makam, mevki isteyenin Allah belâsını versin. Demokrat Parti iktidara gelirse hiç birimiz vazife istemiyoruz. Şu memlekete Allah rızası için hizmet etmiş insanların bulunacağını gösterelim” (“Politika Galerisi”, s. 44)! 1950 seçimlerini Demokratların kazanacağı aşağı yukarı bellidir. Cihat Baban, bir sohbet sırasında Celâl Bayar'a şunları söyler: “Şahsî kanaatim, sizin devlet başkanı olmamanızdır. Siz Demokrat Parti Başkanı olarak, millete birtakım taahhütlerde bulundunuz. İnönü'nün hem parti başkanı, hem de cumhurbaşkanı olması çok eleştirildi. Devlet başkanının partiler üstü tarafsız bir hakem olması fikrini hep beraber savunduk. Dürüstlük icap ettirir ki, karşımızdakilerden istediğimizi kendimiz yapalım.” Bayar Cihat Baban'a şu 'göz yaşartan' cevabı verir: “Tamam, ben de aynen senin gibi düşünüyorum. Üstelik benim bir başka arzum, hattâ ihtirasım var. İstiyorum ki, makam için, mevki için mücadele etmiş olmayayım. Tarih benim için, 'seçimleri kazandı, cumhurbaşkanı olmak elindeydi, fakat bu imkânı elinin tersiyle itti' desin. Ayıp değil ya, böyle bir neticeyi cumhurbaşkanı olmaktan daha şerefli bulurum” (“Politika Galerisi”, s. 48)! Cihat Baban'a bu 'asil idealini' açıklayan Bayar, seçimlerden sonra Cumhurbaşkanı makamına keyifle kurulacak ve üstelik gittiği her yerde, üzerinde Demokrat Parti'nin sembolü olan D.P arması kazılı bastonunu yanından ayırmayacaktır! D.P'li Sadık Aldoğan Demokrat Parti ve CHP iktidarını şu sözlerle değerlendirir: “Aynı tas, aynı hamam; ne var ki, tellâklar değişti!” Yaşadığı antidemokratik uygulamalar üzerine, Demokrat Parti'den istifa edenlerin kurduğu Hürriyet Partisi'ne katılan Cihat Baban'ın, muhatap olduğu bir hadise, ülkemizdeki Makyavelist siyasetin çok anlamlı bir örneğidir. İdealist Cihat Baban, 1957 seçimlerinde İstanbul'da yaptığı bir seçim konuşmasında, vatandaşın kullanacağı oyun önemini vurgular ve demokrasinin bir fazilet rejimi olduğu üzerinde durur. Ertesi gün Menderes'le Park Otel'de burun buruna gelirler. Menderes'le konuşmadığı için yanından hızla geçer fakat arkasından Menderes sinirli bir şekilde kolundan tutar. Ona “Sen nutuklar çekmişsin, demokrasi fazilet rejimidir” diye konuşmuşsun der ve şu 'Demokrasi Dersini' verir: “Bu sözler bizim milletin bir kulağından girer, bir kulağından çıkar. Rey almak için ona ne menfaat temin ettin? Bak ben sana bir şey söyleyeyim. O konuştuğun yerde benzin istasyonunun sahibi Demokrat Partilidir. Ben onu çağırır 'Halk Partisi iktidara gelirse, senin elinden tulumbanı alır anan ağlar; git bana oranın oylarını topla' derim. Benim işim biter. O oyları toplamak için güler yüz gösterecek, vaatlerde bulunacak, olmazsa para verecek… Amma oylar benim olacak, anladın mı? Sen de git enayilere ahlâk dersi ver” (“Politika Galerisi”, s.198)! Ne yazık ki, Hürriyet ve Demokrasi için içtenlikle mücadele eden Cihat Baban gibi idealistlerin kaçınılmaz sonu hep bu hüsranı, bu dramı yaşamak olacaktır. Kurtul Altuğ, Aydınlık'taki bir yazısında '2. Dünya Harbi'nden sonra ülkeye demokrasiyi getiren İsmet Paşa'yı kimileri kahraman kabul eder, kimileri de Çok Partili hayata zamansız geçildiğini söyleyerek Paşa'yı eleştirir' dedikten sonra, şu açıklamayı yapar: “Oysa, Türk siyasî hayatında demokrasi ve özgürlük hareketleri İttihat ve Terakki ile başlamış, Meşrûtiyet'le devam etmiş, İmparatorluğun çöküşüyle, yerini demokrasiyi hedef alan Cumhuriyet'le sürüp gitmektedir. Ama öyle, ama böyle; biz Türk Ulusu olarak 'Demokratik Sistemi' olmazsa olmaz bir yaşam tarzı olarak pek beğenmiş ve seçmiş bir ülkeyiz!” 'Pek beğenmişiz ve seçmişiz!' Acaba sayın Altuğ kara mizah mı yapmak istemiş! Mahkemelerin 'Adaletin ölüm ilânından farkı olmayan' kararlarından sonra hâlâ daha SANDIĞIN erdeminden nasıl söz edilebilir? Demagoglar 'Demokrasi eşittir sandık' derler. Hâlbuki, demokrasinin olmaz-sa olmazı Örgütlü Toplum'dur. Örgütlü olmayan bir toplumda SANDIK ancak, kalabalıkları ustalıkla manipüle edebilen demagogların iktidarına hizmet eder. Makaleyi Paylaş Facebook'ta Paylaş Twitter'da Paylaş
Makale Yazısı-
Yorum yazarak Yeşilgiresun Gazetesi Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Yeşilgiresun Gazetesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Yeşilgiresun Gazetesi editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Yeşilgiresun Gazetesi değil haberi geçen ajanstır.
Şimdi oturum açın, her yorumda isim ve e.posta yazma zahmetinden kurtulun. Oturum açmak için bir hesabınız yoksa, oluşturmak için buraya tıklayın.
Yorum yazarak Yeşilgiresun Gazetesi Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Yeşilgiresun Gazetesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Yeşilgiresun Gazetesi editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Yeşilgiresun Gazetesi değil haberi geçen ajanstır.