ABD dış politikasındaki etkinliği bilinen, Başbakanımızın eski danışmanlarından Cüneyt Zapsu'nun, “Amerika'nın gerçek karar vericileri” olarak değerlendirdiği Dış İlişkiler Konseyi (CFR) tarafından hazırlanan, “Türkiye-ABD ilişkileri: Yeni Ortaklık” başlıklı raporun yayınlanması sebebiyle yapılan toplantıda, Türkiye ile ABD arasında “her seviyede ortak stratejiler ve ortak yaklaşımlar geliştirmek üzere yoğun şekilde birlikte çalışan, SÜRPRİZ-LERE YER VERMEYECEK ŞEKİLDE güven duygusunu temel alan bir ilişki kurulması” görüşü dile getirilmiş. Aydınlık'ın haberine göre, 96 sayfalık raporun tanıtım toplantısında, ABD eski Dışişleri Bakanı Madeleine Albright, eski Güvenlik Danışmanı Stephan Hadley ve raporu hazırlayan grubun başkanı CFR Ortadoğu uzmanı Steven Cook konuşmuşlar. Cook, açış konuşmasında AKP'nin “daha önceki hükümetlere göre çok daha demokratik ve açık bir siyasî anlayışla Türkiye'yi yönettiğini, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ve Cumhurbaşkanı Abdullah Gül liderliğinde Batı Değerleri'ni benimsediğini” söylemiş! “Türkiye daha demokratik” tespiti aklımıza bir fıkra getirdi. Yediği dayaktan ayakta duracak mecali kalmamış boksöre, “Dayan, iyi durumdayız, maçı biz kazanacağız” diye moral veren antrenörüne boksör güçlükle “İyi de beni kim dövüyor o zaman?” diye cevap verir. CFR uzmanı acaba mizah yapmak mı istemiş!
Madeleine Albright 'Yeni Anayasa' yapılmasının önemine işaret etmiş! Stephan Hadley, Türkiye ABD ilişkileri kapsamında Suriye'deki krizle ilgili olarak “Türkiye, ABD'siz Suriye'deki durumla başa çıkabilir, ama ABD, Türkiyesiz Suriye'deki durumla başa çıkamaz. İşte bu da iki ülkenin neden birlikte çalışması gerektiğini bir kez daha gösteriyor” diye konuşmuş.
Batılı 'dostlar' için ne kadar 'önemli' bir ülke olduğumuzu görüyorsunuz! Süper Güç ABD'nin bize karşı bu 'muhabbeti' doğrusu insanı ürkütüyor. “Sürprizlere yer vermeyecek şekilde güven duygusunu temel alan bir ilişki kurulması” bir temenniden ziyade bir durum tespiti değil midir? M. Ali Birand'ın yıllar önce söylediği “Türkiye sadece Türklere bırakılamayacak kadar önemli bir ülkedir” sözünü hatırlıyoruz! Ne acıdır ki, bu vahim, bu haysiyet kırıcı duruma sevinenlerin varlığı da bir gerçektir.
Atatürk'ün ölümünden sonra bu ülkenin yönetimine Batı'nın müdahil olduğu bilinmeyen bir şey değildir. Bugünkü hâli pür melâlimizin sebebi işte bu 'müdahil olma' durumudur. Durumumuzu bir Temel fıkrası ile anlatalım: Hani, Temel kavga sırasında yere düşmüş; gelen vuruyor, giden vuruyor. Kendisine “Ula Temel bıçağunu çeksene” diyen İdris'e, “Çekeceğum çekeceğum ama, Tikine duramayrum ki” der ya, durumumuz Batılı 'dostların' bu müdahaleleri sayesinde işte aynen Temel'in durumu gibidir.
Genel Kurmay Başkanımız Necdet Özel 2007 yılında, “ABD olmadan PKK sorunu çözülemez” demiş! Sa-yın Genel Kurmay Başkanımız yerden göğe haklı-dır; ABD desteği olmasaydı, her gün şehitler veri-lirken, katil çetesinin bir yandan Kandil'den yöne-tilmesi, diğer yandan da Meclis'te temsil edilmesi gibi bir garabet yaşanır mıydı, Meclis'te Cumhu-riyet kurucularına 'Kalleşler' diye saldırabilirler miydi?
Bütün bu yaşadıklarımızın sebebi Batı'ya olan bağımlılığımızdır. Diğer taraftan Avrupa Birliği bir ekonomik krizle sarsılırken ABD'de de işlerin iyi gitmediği bilinmektedir. ABD'nin uluslararası alandaki hâkimiyetinin en etkili araçları doların uluslararası ödeme aracı olarak kullanılması ve askerî gücüdür. Şimdi bu iki güç de sarsılmaktadır. İran, petrol satışını dolarla yapmıyor. Çin ve Japonya aralarında anlaşarak karşılıklı ticaretlerinde dolar yerine Yuan ve Yen kullanma kararı aldılar! 'ABD'nin Süper Güç olma özelliğinin ilânihaye de-vam edemeyeceği' gibi bazı tespitler bizzat ABD'li uzmanlar tarafından dile getirilmektedir. ABD'nin dış siyasetine yön veren düşünce kuruluşlarının temsilci-lerinin, Amerikan İmparatorluğu'nun geleceği hakkındaki düşünceleri oldukça karamsar. Bahçeşehir Üniversi-tesi'nde konuşan, Amerikan Dış Politika Konseyi (ADPK) Başkan Yardımcısı Ilan Berman, 'Asya'nın yükselen gücüne karşı' ABD'nin süper güç olma idealini daha fazla sürdüremeyeceğini belirtmiş. Berman, “Ciddî bir kriz içindeyiz. Savaş alanlarının çoğundan çekildik ve çekilmeler devam ediyor” diye konuşmuş.
Fakat ne yazık ki, Batı'daki bu gelişmeler ülkemizde gerektiği gibi değerlendirilememekte ve stratejik ortaklık daha da güçlenerek sürmektedir!
Başkan Obama'nın Afganistan'da yaptığı bir konuşmada, 'ABD askerlerinin artık başka ülkelerde ölmeyeceği sözünü' vermesinin ardından ABD Afganistan'dan geri çekilme takvimini açıkladı. Fransa o takvimden de önce geri çekilmek istiyor! Ne hikmetse, AKP sözcüleri “Siz çekilseniz de biz Afganistan'da kalırız” anlayışını savunmaktadır!
Şikago'daki NATO zirvesinden iki ay önce Savunma Bakanımız İsmet Yılmaz 20 Mart'ta, “NATO çekilse bile Türkiye Afganistan'da olmayı sürdürecek” diye konuşmuştu. Yandaş medyada da “Türkiye'nin Afganistan'da olmasının önemi” hakkında yazılar yayınlanmaya başladı! Cumhurbaşkanımız Abdullah Gül, NATO toplantısı için Şikago'ya giderken, “Zirvede her ne karar alınırsa alınsın, talep edildiği sürece Afgan halkına yardım götürülecek” açıklamasını yaptı! Bunu takiben, BM Genel Sekreteri Ban Ki Mun, Cumhurbaşkanımız Abdullah Gül'den, Afganistan'da 2014 yılında ISAF Gücü'nün çekilmesinden sonra da Türkiye'nin desteğine devam etmesi talebinde bulundu!
Herkes çekilirken Türk ordusu Afganistan'da olmayı sürdürecek! Uluslararası darbe uzmanı Soros “Türkiye'nin en büyük ihraç gücü ordusudur” sözünü demek ki boşuna etmemiş! Demek ki Batı'ya bu kadar mahkûmuz!
Gorbaçov'un prestroykası sonunda Rusya Yeltsin yönetiminde, kendini bir anda millî geliri düzeyine yükselen bir kamu borcunun içinde bulmuş ve bilindiği gibi devreye Putin girmişti. Putin'in 2000-2008 arasındaki 8 yıllık iktidarında Rusya yıllık ortalama 8.5 milyar dolar ticaret fazlası vermeye başladı. 2008'de kanun gereği yerini Medvedev'e bırakan Putin, bu yıl yeniden Devlet Başkanlığına seçildi. Batı Putin'in önünü kesmeyi başaramadı.
Rus kamuoyunun Türkiye'ye bakışı oldukça olumlu; 2005 yılında Rusya'da yapılan bir kamuoyu yoklaması, Rusların yüzde 71'inin Türkiye'ye karşı pozitif bir tavır içinde olduğunu gösteriyor. Rusların yüzde 51'i Türkiye'yi güvenilir bir ticarî ve ekonomik ortak, yüzde 16'sı bir kardeş ülke olarak görürken, sadece yüzde 3'ü düşman bir ülke ve muhtemel bir rakip olarak görüyor. Uzmanlar, Türkiye'nin Rusya ile beraber, Türk Cumhuriyetlerinde birçok ortak yatırım gerçekleştirebileceklerini ifade ediyor. Doğalgaz ihtiyacımızın yarıdan fazlasını karşıladığımız bu ülkeyle bırakınız ekonomik işbirliğini, Kürecik'e kurulan Füze Kalkanı ile husumet tohumları ekiyoruz! Batı'ya bağımlılığımız sebebiyle Türkiye'nin stratejik konumu ve gücü, ne bizim, ne de bölgenin zenginleşip kalkınmasını sağlayacak biçimde bir ortaklığa dönüşemiyor!
Hatırlayacak olursak, “Başta Rusya ve İran olmak üzere komşularımızla ilişkilerimizin geliştirilmesinin önemi üzerinde duran eski MGK Genel Sekreteri Orgeneral Tuncer Kılınç kendini bir anda 'Ergenekon Terör Örgütü' davasının sanıkları arasında buluvermişti! Ne yazık ki, Batı kültürü ile yetişen aydınlarımız için de Batı vazgeçilmezdir. Osman Ulagay geçen hafta eleştirisini yaptığımız kitabında bu konuda şu düşünceyi savunuyor: “Türkiye'nin AB ve ABD'den uzaklaşıp, Rusya'ya yakınlaşmasını önerenler de var! Türkiye'yi dünyadan kopartıp, çöplüğün horozu olarak kalmayı hedefliyorlar herhâlde!”
Batı'nın taşeronu bir ülke olmayı reddederek, şanlı tarihimize ve kendi değerlerimize yakışan bir siyasetin izlenmesi 'Çöplüğün Horozu Olmak” diye aşağılanıyor! Biz şahsen Batı'ya ram olmaktansa kendi çöplüğümüzün horozu olmayı tercih ederiz.
Makaleyi Paylaş Facebook'ta Paylaş Twitter'da Paylaş
Yorum yazarak Yeşilgiresun Gazetesi Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Yeşilgiresun Gazetesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Yeşilgiresun Gazetesi editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Yeşilgiresun Gazetesi değil haberi geçen ajanstır.
Şimdi oturum açın, her yorumda isim ve e.posta yazma zahmetinden kurtulun. Oturum açmak için bir hesabınız yoksa, oluşturmak için buraya tıklayın.
Yorum yazarak Yeşilgiresun Gazetesi Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Yeşilgiresun Gazetesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Yeşilgiresun Gazetesi editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Yeşilgiresun Gazetesi değil haberi geçen ajanstır.