Rusya Federasyonu'ndan satın alınması kararlaştırılan S-400 Füze Savunma Sistemi, iki ülkenin geleceği bakımından son derece önemlidir. S-400'lerin, Türk-Rus ve Türk-Amerikan ilişkilerini gelecekte nasıl etkileyeceğini çok iyi değerlendiren Amerika, bize boşuna baskı yapmıyor! Çünkü, Amerika S-400'lerin domino etkisinden korkuyor!
Evet, Amerika çok haklı olarak, S-400'lerin Türkiye ve Rusya arasında daha organize ilişkileri tetiklemesinden endişe ediyor! Bunun sonucu, Amerika için “Go Home” dur!
S-400'ler, Türk-Rus ilişkilerini daha da boyutlandıracak ve bu da bizi, Amerika'ya olan bağımlılıktan kurtaracaktır.
Balyoz mağduru Emekli Hava Pilot Kurmay Albay Osman Başıbüyük, S-400 alımının yaratacağı sonuçlar hakkında şu önemli değerlendirmeyi yapmış:
l. Türkiye S-400 alınca F-35 imalât projesi çökebilir!
Türkiye'nin sahip olması durumunda F-35 uçaklarının görünmezlik yeteneğinin, S400 hava savunma sistemi karşısındaki etkisinin ne olacağı, hangi mesafede ve açılardan tespit edilerek vurulabileceği ortaya çıkacaktır. Yani çok pahalı F-35 uçaklarının S-400 radarları karşısında tamamen etkisiz olduğu ortaya çıkacaktır. Örneğin İsrail F-35 uçağının, Suriye'nin S-200 füzeleri ile vurulması da bu uçaklarının görünmezlik iddiasını çürütmektedir!
2. S-400 Bölgesel Stratejik dengeyi değiştirir.
S-400'lerin Rusya ile Stratejik Ortaklığımızın önünü açarken, bir Domino etkisi yaratacağı muhakkaktır. Çünkü S-400'lerle gelişen ilişkiler, ister istemez iki ülkeyi birbirine daha da yaklaştıracak; Türkiye'nin menfaatlerinin nerede olduğu konusundaki, Batıcı aydınların milletimizi de yanıltıcı, Atlantikçi bakışları etkisini büyük ölçüde kaybedecektir. Çünkü bizi, sözde Rus tehditlerine karşı koruyan Amerika'nın, bizim için asıl tehdit olduğunu 15 Temmuz Darbe Teşebbüsünde açık ve net olarak gören milletimiz, S-400'lerle bize nasıl bir koruma kalkanı yaratıldığını görecektir (Emekli Tuğgeneral İlker Güven, Aydınlık, 8 Mart 2019).
S-400 silâh sisteminin alımı, Türkiye ve Rusya arasındaki karşılıklı bağımlılık ilişkilerini geliştirmesinin yanında, -Amerika'nın vesayeti zaafa uğrayacağından- başta Suriye olmak üzere, Orta Doğu (Batı Asya) ülkeleri ile ilişkilerimizi de geliştireceği muhakkaktır.
Gerçekten de S-400'ler bir domino etkisi yaratabilir. Amerika'nın, Soğuk Harp Döneminde başarı ile sürdürdüğü, anti Komünizm siyaseti ile, Türkiye'yi Rusya'dan uzaklaştırarak, kendi yörüngesinde tutmak siyasetinin iflâs etmesi büyük bir ihtimaldir.
İşte burada, Atlantikçiler devreye giriyorlar ki, bunların, Amerika ile kurulan Eğitim Komisyonu anlaşması sayesinde, Amerika tarafından nasıl devşirildiklerini anlatmıştık!
Meselâ Ayşenur Aslan Halk TV'de, 'Madem, Amerika'nın baskıları ile karşılaşacaktık; ne diye S-400 anlaşmasını imzaladınız' diyebiliyor! NATO işlerine bakmış bir emekli büyükelçimiz de, 'eğer S-400'ler alınırsa Türkiye NATO bağlamında caydırıcılıktan yoksun bir üye olarak algılanır. Bu da bizi Rusya'ya karşı edilgen yapar' diye uyarıyor! Yani, şunu demek istiyor bu sayın büyükelçimiz: “S-400 alırsak, NATO bizi korumayabilir. Rusya'nın kucağına düşebiliriz!”
Peki, bizi NATO'dan ve Amerika'dan kim koruyacak? Bu, bizim Atlantikçilerin umurlarında mıdır? Bu zatı muhterem, anlaşılan o ki, Amerika'nın kucağında olmamızdan hiç rahatsız değil!
Burada tekrar soralım: Bizim gerçek düşmanımız kim?
Rusya mı, yoksa Amerika mı?
Bu soruya, önyargılarımızdan sıyrılarak doğru cevap verebilmek için, yakın tarihimizin 'Karartılan Gerçekleri'nin çok iyi bilinmesi gerekiyor ki, bunları “Tarihimizin Karartılan Gerçekleri” isimli kitabımızda ayrıntılı olarak anlattık. Bu gerçeklerin ışığında, Atatürk'ün denenmiş ve başarıları görülmüş millî politikalarında birleşmedikçe, Amerika'nın, vesayetinden kurtulmamız mümkün değildir.
Çok yakın tarihimizden bir örnek olarak, 15 Temmuz 2016'daki FETÖCÜ Darbe Teşebbüsünde, Rusya'nın bizim arkamızda durduğunu; Amerika'nın ise bu darbe teşebbüsünün içinde yer aldığını hatırlatalım! Amerikalı ve Avrupalı 'dostlarımız', 15 Temmuz 2016 tarihindeki FETÖ kalkışmasından sonra, bize hemen, İnsan Hakları Sözleşmesi'ni hatırlatmışlardı! ABD Ulusal İstihbarat Direktörü James Clapper, “Muhataplarımızın çoğu ya tasfiye edildi ya da tutuklandı. Şüphesiz bu durum, ABD'nin Orta Doğu stratejisini daha da zorlaştıracaktır” diye konuşmuştu!
Amerika'nın FETÖ'ye desteği bu kadar açık seçik bir şekilde meydandayken, Sabah Gazetesi'nde Mehmet Barlas, 22 Temmuz 2016 tarihli yazısında, “Keşke 'müttefik' diye bildiğimiz ve kader ortaklığı yaptığımız ülkeler, karanlık komploların arkasında bulunmasalardı…” diye yazmaktaydı! Sanki, Komplo kurmak, terörü desteklemek Amerikalıların esas işi değilmiş gibi!
Evet! Ne yazık ki, böyle düşünenlerin sayıları az değil!
Batılı 'dostlarımız' FETÖ'ye arka çıkarlarken, Rusya ve İran bizim yanımızda yer aldılar. İranlı diplomat Sadık, “ABD'nin darbe girişiminden haberdar olmadığı yorumunu yapmak saflıktır” diyerek, en gerçekçi değerlendirmeyi yapanlardan biri oldu.
Bu darbe teşebbüsünde, Amerika suçüstü yakalanmıştır. Bugün artık, Amerika'nın 'Büyük Kürdistan' plânlarını da bilmeyen kalmamış olmalıdır.
Görüldüğü gibi, ülkemiz için Beka Meselesinin ana kaynağı Amerika'dır; Amerika'nın devletimiz ve milletimiz için tasarladığı 'iyilikleri' bildikleri hâlde, Amerika'dan medet uman siyasetçiler ve devşirilmiş aydınlardır.
Bugün, iktidarın, muhalefetin ve bütün Türk aydınlarının önünde, aşağıdaki iki şıktan birini tercih zorunluluğu vardır:
l. Millî politikalar uygulayabilmek için Tam Bağımsız Türkiye'den yana olmak;
2. Ülkemiz için bir Beka Meselesi olan Amerikan Emperyalizminden yana olmak!
Eğer Türkiye'den yana isek; önce Amerika'nın Stratejik Ortağımız olmadığını; Devletimiz ve Milletimiz için en büyük tehdidin Amerika olduğunu kabul ederek; bu tehdidi bertaraf edebilmek için, -katil Esed inadından vazgeçerek- başta Suriye olmak üzere, Bölge Devletleri ve Rusya ile ilişkilerimizi geliştirmemizin zorunlu olduğunu artık idrak edeceğiz.
1938'ten sonra yaptığımız hatalar, dürüst bir şekilde masaya yatırılıp, sorgulanmalıdır. Bu yapılmadıkça, Batı'nın, haysiyetsiz vesayetinden kurtulmak için zorunlu olan, Yerli ve Millî politikaları uygulamamız mümkün değildir. Türkiye'nin gerçekten Yerli ve Millî bir politika sürdürebilmesi için, Atatürk'ün, başta Rusya olmak üzere, Bölge Devletleriyle gerçekleştirdiği işbirliğinin çok iyi anlaşılması zorunludur. Çünkü Yerli ve Millî bir politika uygulayabilmenin önündeki en büyük engel, Batı ile kurulan, haysiyetsiz vesayet ilişkileridir. Batı'ya olan bağımlılığımızın ancak, Bölge Devletleri ve Rusya ile kurulacak Stratejik Ortaklıklarla dengelenebileceği bilinmelidir.
Gelin görün ki, bu politikayı savunduğunuzda, buna, önce içimizdeki Amerikalılar karşı çıkarlar! 'Aman Orta Doğu bataklığına bulaşmayalım.' Araplar bizi I. Dünya Harbi'nde arkadan vurdu. Rusya bizden Kars'ı ve Ardahan'ı istemişti' gibi, 70 yıl öncesinin yalanlarını, temcit pilâvı gibi, ısıtıp ısıtıp önünüze koyarlar!
Siyasî ve İktisadî bağımsızlığımızı sağlamanın yegâne yolu olan, Bölge Devletleriyle; Rusya ve Çin'le zinhar yakınlaşmayacağız. Fakat, bizi mahvetmekte kararlı olan Batı Kapitalizmi ve Emperyalizmi ile koyun koyuna olacağız! İstedikleri budur!
Yorum yazarak Yeşilgiresun Gazetesi Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Yeşilgiresun Gazetesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Yeşilgiresun Gazetesi editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Yeşilgiresun Gazetesi değil haberi geçen ajanstır.
Şimdi oturum açın, her yorumda isim ve e.posta yazma zahmetinden kurtulun. Oturum açmak için bir hesabınız yoksa, oluşturmak için buraya tıklayın.
Yorum yazarak Yeşilgiresun Gazetesi Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Yeşilgiresun Gazetesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Yeşilgiresun Gazetesi editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Yeşilgiresun Gazetesi değil haberi geçen ajanstır.