Atatürk muhalifi İttihatçıların kurdukları Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası, yeni kurulan Cumhuriyet'e büyük zorluklar yaşatmıştır. Bugün, Sultan Abdülhamid'i tahttan indirdikleri için, İttihatçılara karşı olan muhafazakâr siyasetçi ve aydınların, Atatürk'e karşı diye, İttihatçıların kurduğu bu partiyi desteklemeleri, nasıl bir kafa karışıklığı içinde olduklarını da göstermektedir. Bir başka çelişkileri de, Atatürk'ün kurduğu Cumhuriyet Halk Partisi'ni, İttihat ve Terakki Partisi'nin devamı zannetmeleridir! Hâlbuki, İttihat ve Terakki'nin devamı olan parti, Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası'dır! Atatürk bu partiyi kapattırarak, İttihatçılara büyük bir darbe vurmuştur. İttihatçılar ikinci ve son büyük darbeyi, Atatürk'e karşı düzenledikleri İzmir Suikastı (17.06.1926) teşebbüsü sonrasında yiyeceklerdir. Cumhuriyet Döneminin, Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası hareketinin ardından, ikinci Çok Partili Sisteme geçiş denemesi, 1930'daki Serbest Fırka hareketidir. Burada hemen, ilk Çok Parti uygulamasının, 1908'de II. Meşrutiyetin ilânından sonra yaşandığını da hatırlatalım! Kemal Tahir “Yol Ayrımı” adlı kitabında, Serbest Fırka'nın l930 yılının sonbaharında yapılan belediye seçimlerine katılması sırasında yaşananları, mizahi bir dille şöyle anlatmaktadır: “Seyrek seyrek oy verenlerin yarısı suç işliyorlarmış gibi ürkek, yarısı meydan okuyormuş gibi kışkırtıcıydı. Çünkü, hürriyeti ne yapacaklarını iki taraf da bilmedikleri için neden çekiştiklerini de bilmiyorlardı! Anadolu'da particilik yüzünden yaralananlar, hattâ ölenler vardı. Millet ikiye bölünmüş, Cumhuriyet'ten sonra güçlükle kurulan devlet düzeni, iç güven, kısası, birlik silinip süpürülmüştü! Cumhuriyet sayesinde işler tutmuş birtakım kodaman-ların yeni partiden gelecek hürriyetle piyasadaki tıkanıklığın aşılacağını, memlekete yabancı sermayenin akacağını düşünmeleri nasıl bir alıklıktı” (Kemal Tahir, “Yol Ayrımı”, s.145)?
1838'DEKİ TİCARET ANTLAŞMASIYLA BATI'NIN AÇIK PAZARI OLDUK!
Padişah II. Mahmud'un, 1838'de İngiltere ile imzaladığı Ticaret Antlaşması, Osmanlı Devleti'nin, kısa zamanda ekonomik bağımsızlığını kaybetmesine sebep olacaktır. Bu antlaşmayla, Osmanlı 'Açık Pazar' durumuna gelirken, Fransa daha 1825 yılında tekstil maddelerinin ithalini yasaklamıştı! Daha sonraki yıllarda, Alman Gümrük Birliği (Zolleverein) çok ağır vergiler koyarak, kendi piyasasını İngiliz mallarına karşı koruyacaktır! Avusturya İmparatorluğu 1600 kalem eşyaya çok ağır vergiler koymuş ve 69 kalem eşyanın ithalini tamamen yasaklamıştı. Rusya ise 300 kalem eşyanın ithalini yasaklamış bulunmaktaydı!
Enteresan olan şey, malî iflâsın ana sebebi-nin, dış ticaretin verdiği cari açık olduğunun bilinmesine rağmen, İngiltere ile, böyle bir ticaret antlaşmasının yapılabilmiş olmasıdır.
Atatürk'ün yazdırdığı tarih kitabında, dış ticaret dengesinin önemine işaret eden şöyle bir bölüm mevcut: “III. Selim tahta çıkınca tebaasından devletin iyileştirilmesi hakkında fikir ve görüş sordu. Din adamlarından, devlet adamlarından ve kumandanlardan bazıları birer lâyiha sundular… O dönemin bilginlerinin ticaret dengesine, dışarıya satılandan daha çoğunu yurt dışından satın almanın, ithalâtın ihracattan çok olmasının zararlı olduğuna, ülkedeki madenlerin işletilmesine, lüks tüketim maddelerinin yurt dışından getirilmesinin engellenmesine ilişkin görüşleri dikkate değerdir. Bir memleketin ticaret dengesinin memleket zararına bozulması durumunda, maliyenin de, ordu ve idarenin de düzelemeyeceğini, lâyiha sahiplerinin çoğu tamamıyla kavramış görünmektedir” (Türk Tarihi Tetkik Cemiyeti, Tarih III. “Yakın ve Yeni Zamanlar”, aktaran A.Akgül, “Bizim Atatürk”, s. 292).
Padişah III. Selim döneminde, bu kadar gerçekçi bir rapor verilmesine rağmen, böyle bir antlaşmanın imzalanmış olması anlaşılır gibi değildir! Hasta yatağında yatmakta olan II. Mahmud'un, bu antlaşmayı, Sadrazam Mustafa Reşit Paşa'nın teşvikiyle imzaladığı söylenir. Tabiî meşhur İngiliz Büyükelçisi Lord Canning de devrededir! Nitekim, kısa bir süre sonra II. Mahmud vefat edecektir. Diğer taraftan, Takvim-i Vakayi'de liberalizmi öven, liberalizmle, ülkenin İngiltere gibi olacağını iddia eden, aslında Batılı uzmanların kaleminden çıkmış yazılar yayımlandığını da belirtelim! Bugün de böyle olmuyor mu? Millî bir Ekonomi Politikasının uygulanmasına teşebbüs edildiğinde, 'Dünyaya mı kapanacağız' yaveleri yükselmiyor mu?
Paris elçiliğinde çalışmış, Avrupa devletlerini çok iyi tanıyan ve düşüncelerine Padişah Abdülmecid'in önem verdiği Selâmi Efendi, İngiltere ile yapılan Ticaret Antlaşması hakkında, Padişahı şu sözlerle uyarmıştır: “Bu antlaşmayla İngilizlere, bizde üretilen her çeşit malı çok düşük bir vergiyle satın alma hakkı tanındı. İthal gümrüğü düşürüldü. Bu haklar daha sonraları başka devletlere de tanındı. Biz böylece, büyük ödünler vererek, iktisadî bağımsızlığımızı yitirdik ve açık pazar olduk. Göreve getirdiğiniz sadrazam ve nâzırlar da liberalizmin destekçisi oldular. Bizde sanayi gelişmemiş olduğu için, bu düzen Avrupalıların yararına oldu. İleride müstemlekeye dönüşmemizden korkarım” (Hıfzı Topuz, “Abdülmecid”, s. 124)!
1838'de İngiltere ile imzalanan Ticaret Antlaşmasının yıkıcı sonuçlarını gören İstanbul Ticaret ve Sanayi Odası, 1880 yılında, yerli yatırımcıların korunması için gümrük duvarlarının yükseltilmesini ister! Maxıme Rodınson, yüzde 3 olan ithalât gümrüğünün, tepkiler üzerine önce yüzde 8'e, daha sonra 1911'de yüzde 11'e yükseltildiğini belirtmekte, fakat bunun hakiki bir himaye için gene de yetersiz olduğu üzerinde durmaktadır (“İslâmiyet ve Kapitalizm”, s. 175).
Bu duruma, Cumhuriyetle birlikte ve ancak 1929 yılında son verilebilmiştir. Düşük gümrük tarifelerinin kendileri için önemini çok iyi bilen Batılı 'DOSTLAR', Lozan Antlaşmasına koydurdukları bir madde ile, 1929 yılına kadar % 12.9 gümrük vergisi uygulamasının sürmesini sağlamışlar; bu miktar, 1929 yılında % 45.7'ye yükseltilmiştir! Bu yüzden, 1923 yılında 60 milyon lira olan dış ticaret açığımız, 1929 yılına gelindiğinde 101 milyon liraya yükselecek; 1930 yılında ise dört milyon lira fazla verecektir!
Bu örnek de, Serbest Ticaretin, gelişmekte olan bir ülke için nasıl bir kazık olduğunu bize göstermektedir. Bunun müsebbipleri ise, içimizdeki, tarih şuuru olmayan Batı hayranı akademisyenler, aydınlar ve siyasetçilerdir.
PLÂNLI KARMA EKONOMİ ATATÜRK'ÜN FİKRİYDİ!
Atatürk'ün Plânlı Karma Ekonomi teşebbüsü, bütün bu geçmiş uygulamalardan alınan dersle girişilmiş müthiş bir işti. Burada şunu da belirtelim ki, İnönü'nün Katı Devletçi anlayışıyla bir başarı elde edilemeyeceğini gören Atatürk, bu plânı uygulayabilmek için, İş Bankası Genel Müdürü Celâl Bayar'ı önce İktisat Bakanlığına, daha sonra da Başbakanlığa getirmiştir. Türkiye Plânlı Karma Ekonomi Modelini uygulayarak gerçekten de, çok büyük başarılara imza atmıştır. Ne var ki, bu modelle başarılanlar meydandayken, Batı'nın bize dayattığı Liberal Ekonomi anlayışı benimsenerek; milletimiz, Türkiye'nin bu yolla kalkınacağı masalları ile aldatılmış; bunun bir tezgâh olduğunu anlatmak isteyen Millîci Aydınlar, 'DÜNYAYA MI KAPANACAĞIZ?' teraneleri ile susturulmuştur. ./…
ÖNEMLİ NOT: TAHRİKLERE DİKKAT!
İzmir'de, ses sistemine müdahale edilerek, bazı camilerden müzik yayını yapıldı. Ankara'da, genç bir vatandaşımız, ezan okunurken yüksek sesle müzik dinleyenleri uyardığı için öldürüldü. Fakat bu hadise, sosyal medyada saptırılarak, 'Kürtçe müzik dinleyen bir genç öldürüldü' diye verildi! Gezi Parkı eylemlerinin yıldönümünde yapılan gösterilere çok sert müdahale edildi. Daha itidalli davranılabilirdi. Dikkatli olalım! Bir şeyler tezgâhlanıyor!
Yorum yazarak Yeşilgiresun Gazetesi Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Yeşilgiresun Gazetesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Yeşilgiresun Gazetesi editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Yeşilgiresun Gazetesi değil haberi geçen ajanstır.
Şimdi oturum açın, her yorumda isim ve e.posta yazma zahmetinden kurtulun. Oturum açmak için bir hesabınız yoksa, oluşturmak için buraya tıklayın.
Yorum yazarak Yeşilgiresun Gazetesi Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Yeşilgiresun Gazetesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Yeşilgiresun Gazetesi editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Yeşilgiresun Gazetesi değil haberi geçen ajanstır.