Bu yazıyı, halk oylamasından önce yazdık. Sonucun ne olduğunu bilmiyoruz. Eğer hayır çıktıysa, çok değerli bir zaman kazanacağımızı söyleyebiliriz. Evet çıkmış olsa da, doğru bildiğimiz yolda yürümeyi sürdüreceğiz.
Bu yazımızda, yine Suriye üzerinde duracağız. Suriye'de yedi yıldır süren, Batı'nın tezgâhladığı ve bizim de katkı sunduğumuz bir iç savaş yaşanıyor. Suriye'nin bütünlüğü ülkemizin bütünlüğü bakımından oldukça önemli. Nitekim, Suriye Devleti bu iç savaş nedeniyle güç kaybedince, Suriye'nin Kuzeyinde, Amerika'nın ve Avrupa Birliği'nin desteklediği, beslediği Kürtçü gruplar hâkimiyeti ellerine aldılar ve birtakım kantonlar kurdular. Amacın, Büyük Kürdistan ve Akdeniz'e bir koridor olduğunu biliyoruz. Tuhaf olan şey, bu olayın senaryosunu yazan ve gerçekleşmesine bilfiil nezaret eden Amerika olduğu hâlde, bizim, ısrarla, bu ülkeyle birlikte hareket etmemizdir. Ne yazık ki, vatandaşlarımızın bu gerçeği görebilmeleri oldukça güç. Çünkü, Batıcı Medyanın müthiş bir algı yönetimi söz konusu! Ülkemizin millî menfaatleri pek de umurlarında olmayan, onlarca televizyon ve gazete, insanlarımızın gerçekleri görebilmesinin önündeki en büyük engel!
Bu nedenle, bazı gerçekleri sık sık hatırlatmak-ta fayda var.
Unutmamamız gereken temel gerçek şudur: Ülkemiz Atatürk'ten sonra, Batı ittifakına katılarak, bağımsız hareket edebilme imkânını büyük ölçüde yitirmiştir. Bu yüzden, Millî Meselelerimize Millî Hassasiyetle bakabilme yeteneğimiz büyük ölçüde aşınmıştır. Amerika'nın Irak'a ve Libya'ya yaptığı müdahalede bunun çok somut örneklerini yaşadık. Aynı durumu bugün Suriye'de de yaşamaktayız!
Ne yazık ki, ülkemizi derinden etkileyen Suriye'deki kirli savaşta takip edeceğimiz politika, Büyük Millet Meclisi'nde tartışılmamıştır bile! İktidar bundan özellikle kaçınmıştır. Zaman zaman, iktidar çevrelerinden, “Suriye'nin toprak bütünlüğünden yanayız” açıklamaları duyulmaktadır. Fakat, takip edilen politika, hiç de bu doğrultuda değildir. Suriye'nin bütünlüğünden yana olan bir devlet, hiç Suriye'deki meşrû devlet güçleri ile savaşanlara arka çıkar mı? Suriye Devleti'nin yıkılmasının nasıl bir kaosa sebep olacağı nasıl görülümez!
Eğer gerçekten Suriye'nin toprak bütünlüğünden yana isek; o zaman, Suriye'de, devlete karşı ayaklanan güçlere değil de, Suriye Devleti'ne destek vermemiz gerekmez miydi? Eğer biz, olaylar başladığında, Suriye Devleti'nin yanında olsaydık; gelişmeler bu vahim boyutlara ulaşır mıydı?
Ne acıdır ki, şu, 'Zalim Esed, halkını katleden Esed' şablonundan kurtularak, Suriye'de 7 yıldır sürmekte olan kanlı çatışmanın, muhaliflerin bir hak ve özgürlük mücadelesi değil, Büyük Orta Doğu Projesi'nin realize edilmesi olduğu gerçeğini göremiyoruz. Yoksa görüyoruz da, bu gerçek gözlerden kaçırılmak mı isteniyor!
Şu son, İdlib'e kimyasal saldırı iddiaları ile birlikte, yine 'Zalim Esed' korosu harekete geçti. Bu iddialar üzerine, Amerika'nın, Suriye'ye yaptığı füze saldırısını alkışladık. CNN Türk'de Hakan Çelik'in “Geç bile kalındı” sözlerine şahit olduk. Ankara'dan, “Bu yetmez; arkası gelmelidir. Biz de yardıma hazırız” mealinde açıklamalar geldi!
Demek ki, Irak ve Libya'ya 'demokrasi getiren' Amerika'nın, Suriye'ye müdahalesi büyük bir iştiyakla beklenmekteymiş! Özellikle yandaş medya yorumcularında bunu gördük! Başkan Trump'un, bu kimyasal saldırıdan bir hafta önce yaptığı, “Esad'la devam edilebilir” açıklaması ile asılan yüzlerde, bu son füze saldırısı ile güller açtı. Meğer ne kadar Amerika Muhibbimiz varmış! Sözcü gazetesi bile bu haberi, 'Esad katliam yaptı. Putin arka çıktı' başlığı ile verdi ve iktidarın Rusya'ya, 'Eyyy' diye efelenmemesini eleştirdi!
Bir saldırı olduğu doğrudur. Fakat, BM uzmanları araştırıp, raporları yayınlanmadan Suriye'ye böyle bir suçlama yöneltilmesi doğru mudur? Suriye Devleti, 2013 yılında da, Guta bölgesinde kimyasal silâh kullanmakla suçlanmıştı. Konuyu araştıran Birleşmiş Milletler uzmanlarının raporları geçenlerde yayınlanmış. Habertürk televizyonunda, Prof. Hasan Köni, Birleşmiş Milletler raporunda, 'Kimyasal Silâhın Suriye Devlet güçleri tarafından kullanılmadığının belirtildiğini' açıkladı! Fakat Suriye Devleti'ni suçlayanların yüzleri kızarmadı bile! Yalan rüzgârı devam ediyor!
Irak'ın işgalinin gerekçesi de, Irak'ta kimyasal silâhların var olduğu iddiasıydı! Ne var ki, bu çok çirkin bir yalandı. Nitekim, Irak'ta kimyasal silâh olmadığını her şey olup bittikten sonra, kendileri itiraf ettiler! Irak Harekâtı sırasındaki Amerikan Genelkurmay Başkanı Colin Powel, 'Yaptıklarımızdan ötürü utanıyorum' diyerek günah çıkardı! Irak'ın işgali haydutluğunun ortaklarından, İngiltere Başbakanı Blair de, bu büyük yalan için özür diledi. Şimdi, İngiltere'nin demokratik güçleri bu nedenle, Blair'in yargılanması için çalışıyorlar. Fakat neye yarar! Olan Irak halkına oldu. Bir milyondan fazla Iraklı öldü. Ve, Iraklılar hâlâ ölüyorlar! Şehirler mahvedildi.
Ne yazık ki, Irak'ta ve Libya'da yaşanan vahşete rağmen, aynı kirli oyun tam yedi yıldır Suriye'de de oynanıyor. Dile kolay; tam yedi yıl! Peki, niçin? Efendim, Haydut Devletler Irak'a ve Libya'ya getirdikleri gibi, Suriye'ye de demokrasi getireceklermiş!
Bu yalana hâlâ daha inananların olması hazindir. Peki, gerçek ne? Gerçeğin ne olduğunu Condoliza Rice açıklamıştı. Eski ABD Dışişleri Bakanı Condoliza Rice'ın 2002 yılında yaptığı açıklamaya göre, BOP yani, Amerika'nın Büyük Orta Doğu Projesi çerçevesinde, bizim de aralarında olduğumuz 22 İslâm ülkesinin sınırları değişecek! Hattâ, sayın Cumhurbaşkanımız, Başbakanlığı döneminde, bu projenin Eş Başkanlarından biri olduğunu açıklamıştı!
Her şey ABD'nin kontrolünde ve ABD'nin çıkarlarına göre gerçekleşiyor; bölge halklarının değil! Önce bu gerçeği tespit edelim. Bunu bildikleri hâlde kamuoyunu yanıltmak isteyenleri de yüce Allah'a havale edelim.
Suriye'nin İdlib'de kimyasal silâh kullandığı iddialarına gelecek olursak; bu iddia doğru bile olsa; bu bize, Uluslararası Hukuku çiğneyerek, Suriye'ye müdahale ya da isyancıları açıktan destekleme hakkı verir mi? Amerika'ya, Birleşmiş Milletler Kararı olmadan Suriye'yi bombalama hakkı verir mi?
Ne yazık ki, Amerika'nın Suriye'yi bombalamasını hararetle destekleyen ülkelerden birisi de biziz. Amerika'nın Suriye'yi füzelerle vurmasını, İsrail Dışişleri Bakanı'nın, kadeh tokuşturarak kutlamasını anlarız; çünkü Siyonist İsrail'in bölgedeki en büyük düşmanı Suriye'dir. Tabiî ki, Suriye'nin parçalanması İsrail'in işine gelir. Peki, biz bir yandan Suriye'nin toprak bütünlüğünü savunurken, diğer yandan Müslüman bir ülke olan Suriye'yi parçalamayı amaçlayan Amerikan müdahalesini nasıl alkışlarız? Suriye parçalanırsa sıranın Türkiye'ye geleceği nasıl göz ardı edilebilir? Türkiye'nin, BOP'nin etkisiz kılınması için, bölge devletleri ile işbirliği yapması gerekirken, bu projenin sahibi olan Amerika ile birlikte hareket etmesi nasıl bir akıl tutulmasıdır?
Rus uçağının düşürülmesi ile yaşanan krizden sonra; Rusya ile yeniden kurulan dostluk ilişkileri; Şangay İşbirliği Örgütüne katılma girişimleri demek ki, sadece bir gösteriden ibaretmiş. Türkiye'nin, Batı ile bu sıkı işbirliğini sürdürdükçe kaçınılmaz olarak, tavizler vermeyi sürdüreceği ve ülke bütünlüğünü koruyamayacağı bilinmelidir.
Makaleyi Paylaş Facebook'ta Paylaş Twitter'da Paylaş
Yorum yazarak Yeşilgiresun Gazetesi Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Yeşilgiresun Gazetesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Yeşilgiresun Gazetesi editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Yeşilgiresun Gazetesi değil haberi geçen ajanstır.
Şimdi oturum açın, her yorumda isim ve e.posta yazma zahmetinden kurtulun. Oturum açmak için bir hesabınız yoksa, oluşturmak için buraya tıklayın.
Yorum yazarak Yeşilgiresun Gazetesi Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Yeşilgiresun Gazetesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Yeşilgiresun Gazetesi editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Yeşilgiresun Gazetesi değil haberi geçen ajanstır.