Hemen her akşam, birkaç televizyon kanalında birden, bölücü Kürtçü lobinin uygun gördüğü isimler sözde 'uzman' ve 'aydın' etiketi altında milletin karşısına çıkarılıyor. Tabiî karşılarına bir de millî devlet yanlısını oturtmayı ihmal etmiyorlar! Geçen hafta Haber Türk televizyonunda, yine böyle bir 'ekibin' programını seyrediyorduk. Bir profesör, bir doçent, yazar Orhan Miroğlu ve karşılarında kimlikli bir Türk aydını olarak tanıdığımız Prof. Nadim Macit! Pardon bu üç kişinin yanında bir de programı yöneten bayan vardı ki, yaptığı müdahalelerden sayın Nadim Macit'in dörde bir durumda olduğu açıkça görülüyordu. Zaman zaman saldırgan ve kışkırtıcı bir üslup kullanan konuşmacılar, Anadilde eğitimin ve özerkliğin Kürt vatandaşlarımızın en tabiî hakkı olduğunu savunuyorlardı. Prof. Nadim Macit, bunun bu ülkenin bölünmesine hizmet edeceğini tarihî, felsefî ve sosyolojik kanıtlarla ortaya koymaya çalışıyor fakat ne mümkün ki, cümlesini tamamlayabilsin, bir yandan Orhan Miroğlu'nun, diğer yandan programı yöneten bayanın müdahaleleri gecikmiyordu!
Daha önce söyledik, tekrar söylüyoruz: Ne olur, millî duruşu olan insanlar, niyetleri belli, bu sözde akademisyen, uzman ve aydın kimlikli Millî Devlet karşıtlarının bulunduğu programlara, böyle üçe, dörde bir durumda katılmayınız; varsın kendileri çalıp, kendileri oynasınlar.
Aynı gece CNN Türk'te, yine böyle bir programı 'Ya sabır' diyerek bir müddet seyrettik. Akşam gazetesi yazarı Nagehan Alçı heyecan ve hezeyan içinde, eski Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ'un tutuklanmasını 'Demokrasinin Zaferi' olarak niteleyince, aklımıza, ölecek hastaya doktorun 'iyisin iyisin' diye moral vermesi geldi ve “Yok devenin nalı” deyip hemen başka bir kanala geçtik.
Eski Genelkurmay Başkanımız, ordumuzun eski Başkomutanı sayın İlker Başbuğ'un, 'Terör örgütü kurmak ve yönetmek' gibi, son derece trajik bir ithama muhatap olarak tutuklanmasının çok vahim bir durum olduğunu not etmekle yetiniyoruz. Diğer taraftan, merak ediyoruz, l Mart tezkeresinin kabulü ve Irak'a ABD ile birlikte girmekten yana olduğu bilinen sayın Başbuğ, ABD ve AB ile kurulan ve kendilerinin de tasvip ettiği sıcak 'dostluk' ilişkileri üzerinde bugün acaba neler düşünmektedir? Yaşadığımız sürecin bu ilişkilerin tabiî sonucu olduğunu ne yazık ki, hâlâ daha göremeyenlerin varlığı bir gerçektir.
***
Kanal A Haber'de, 6 Ocak tarihindeki bir programın konuğu eski Türk Tarih Kurumu Başkanı, MHP Kayseri milletvekili sayın Prof. Yusuf Halaçoğlu idi. Önce, geçen haftaki programın katılımcıları olan Etyen Mahçupyan ve Agos gazetesi genel yayın müdürünün 'görüşlerinden' bir özet verildi. Milletimizi 'Ermenilere soykırımı yapmakla suçlayan' bu ikili ne kadar da saldırgandı! Bu nasıl bir kindir? Her nedense, Balkan milletlerinin, Avrupalı devletlerin destekleriyle bağımsızlıklarını kazanmalarından 'ilham alan' Ermenilerin de, Doğu Anadolu'da ve Kilikya'da 'Büyük Ermenistan'ı gerçekleştirme hayaline kapıldıkları ve bu yüzden, Osmanlı, cephelerde düşmanla cebelleşirken, bir yandan düşman ordularında asker olarak Osmanlı'ya karşı savaşıp, diğer yandan, savaş sebebiyle, sadece kadınların, yaşlıların ve çocukların kaldığı köyleri basarak insanları katlettikleri üzerinde pek durulmaz!
Hiç kimse “Büyük Ermenistan diye bir şey söz konusu değil” diyemez çünkü bugün bile hâlâ bu düşleri sürmektedir. Ermenistan Anayasasında, ülkemizin Doğusundan, 'Batı Ermenistan' olarak bahsedildiğini hatırlatalım! Buna da inanmıyorsanız Ermenistan Devlet Başkanının Ermeni gençlere hitap ederken söylediği şu sözleri aktaralım: “Biz Karabağ'ı aldık, Ararat'ı da (Ağrı dağına böyle diyorlar) artık siz alırsınız!”
Biz işte, Batılı 'dostların' baskılarıyla bu kafadaki bir Ermenistan'la protokoller imzaladık hem de kardeş Azerbaycan'ı gücendirmek pahasına!
Etyen Mahçupyan, 'I. Cihan Harbi'nde 200 bin Ermeni'nin Osmanlı ordusunda silah altına alındığını, bunların tamamının öldürüldüğünü de' iddia ediyordu! Yalanın bu kadarına da pes doğrusu. İyi de, bunlar, ortaya bir belge koymadan, böylesine ağır suçlamaları yapmaya nasıl cesaret edebiliyorlar? Bu millet bu kadar da mı sahipsiz? Bu ülkenin Cumhuriyet Savcıları bu yalanları nasıl seyredebiliyor?
Meğer Kanal A Haber'deki programın sunucusu, sayın Halaçoğlu ile birlikte bu kişileri de programına çıkarmak istemiş fakat buna yanaşmamışlar! Haklılar tabiî; ellerinde hiçbir delil olmadan Türk Milleti'ne iftiralar yağdırmayı meslek edinmiş bu tip insanlar, konunun uzmanı yetkin bir kişi ile bir programa çıkmaya nasıl cesaret etsinler?
Sayın Halaçoğlu, program boyunca, Ermeni Soykırımı iddialarını belgeler göstererek bir bir çürüttü. Osmanlı ordusunda silah altına alınan Ermeni sayısı, Mahçupyan'ın iddia ettiği gibi 200 bin değil 50 bin kişi imiş! Tehcir kararından sonra tümünün öldürülmesi gibi bir vahşet de söz konusu değil. Türk Milletinin tarihinde böyle sabıkalar yok. Ermenilerin Türklere uyguladıkları vahşeti ve cinayetleri ise, başta Rus generalleri olmak üzere Amerikan misyonerleri bile hatıralarında belirtiyorlar! Halaçoğlu'nun belirttiğine göre, tehcirden önce Rus ordusu ile birlikte girdikleri Van'ı yerle bir eden Ermeniler 80 bin Müslüman'ı katletmişler! Yine tehcirden önce, Muradiye'de 20 bin, Kars ve Ağrı'da 40 bin Müslüman Ermeniler tarafından katledilmiş!
***
BDP Genel Başkanı Selahattin Demirtaş'ın, Anadilde Eğitime karşı çıkan Genelkurmay Başkanımıza yaptığı hakaret geçiştirilemez. Bu densiz adama haddi mutlaka bildirilmelidir. Şu sözlere bakar mısınız: “Genelkurmay Başkanı çıkmış 'ana dilde eğitim olmaz' diyor. Sana kim sordu ki, çıkmış cevap veriyorsun? Senin rütben orgeneral olsa da bizim nazarımızda onbaşısın! Ana dilde eğitimin olup olmayacağını sana mı soracağız?...”
Kahraman Türk ordusunun Başkomutanına hitap şekli budur! 'Düşünce Özgürlüğü'nün vardığı bu aşama için 'Demokrasinin Zaferi' mi diyelim?
Mustafa Mutlu, ABD'nin Adana Başkonsolosunun Batman, Van ve Diyarbakır başta olmak üzere 22 ilin belediye başkanı, vali ve kaymakamlarını, eğitim kurumlarını, barolarını ve odalarını ziyaret ettiğini belirterek; “Eyalet valisi mübarek!” değerlendirmesini yapmış. Eyalet değil, 'Sömürge Valisi'! DEHAP eski Batman İl Başkanının şu sözlerini bir kez daha hatırlatalım: “Amerika Kürtler üzerinden siyaset yapıyor. Elçileri buralara gelip ayrılıklarınızı öne çıkartın akılları veriyor. Bunların tek amacı Türk-Kürt çatışması çıkarmak!” Hâl böyle iken, terörle mücadelede, hâlâ daha bu ABD'nin vereceği istihbarata bel bağlanması nasıl bir akıl tutulmasıdır? İşte bunun faturası karşımıza, Uludere faciası olarak çıkmıştır. Diğer taraftan arkasında böyle bir dayısı olan bölücü örgüt yandaşları da tabiî ki, her türlü küstahlığı yapacaktır. Nitekim, Güneydoğu Anadolu Bölgesi Belediyeler Birliği, 'Yeni Anayasa Önerileri' arasında 'Ayrı Bayrak' talebinde de bulunmuş! Gazi Meclisimizin İnsan Hakları Komisyonu'na davet edilen, öldürülen bir terör örgütü mensubunun babası, öldürülen 'gerillaların' ailelerine de Şehit Maaşı bağlanmasını talep etmiş! Sayın Bülent Arınç, Büyük Millet Meclisi'nin kürsüsünde hükümet adına yaptığı konuşmada “Ne istiyorlarsa vereceğiz” demişti. İşte ilk talepler geldi!
***
Cumhurbaşkanımızın geri gönderdiği milletvekili emeklilerine yüzde yüz zam yapan kanun 'düzeltildi' ve maaş zammı yüzde 79.1'e indirildi! Böylelikle daha önceki zamma göre 8 bin 040 liraya yükselecek olan maaşlar 6 bin 271 liraya çekilmiş ve 4 bin 540 lira olan ilk artış 2 bin 77l liraya indirilmiş oldu. Hayırlı olsun! Bu arada işçi ve memur emeklilerine de geçmiş olsun!
***
Biraz da gülelim! Yoksa ağlayalım mı?
Alaçatı Belediye Başkanı'nın rüşvet iddiası ile tutuklanma sebebi, telefonda “Ne oldu bizim beleşten 145 bin lira” diye sorması imiş. Tutanak kendisine okununca “Kardeşim ne beleşi, 'ne oldu bizim Beldes'den gelecek para' diye sordum” deyince ses bandı yeniden okunmuş ve bir de ne görsünler ses bandını çözen polisler Beldes'i 'beleş' diye tutanağa geçirmemişler mi? Tabiî başkana derhal tahliye! Hüseyin Ercan'ı gözaltına alacak olan polisler yanlışlıkla Hüseyin Mercan'ı yakalamışlar! Yanlışlık anlaşılınca Ercan serbest bırakılıp Mercan tutuklanmış! Ergenekon tutuklusu Tuncay Özkan, iddianameye göre ADD'ye, yani Atatürkçü Düşünce Derneği'ne 6 milyon dolar ödeme yapmışmış! Meğer bu bildiğimiz ADD değil, Dijitürk'ün finans şirketi ADD imiş! 6 milyon dolar da Dijitürk'ün bu şirketine ödenen yıllık 500 bin dolar yayın bedelinin toplamıymış!
Çok şükür Allaha ki, 'görüldüğü gibi' memleket 'emin' ellerdedir.
Makaleyi Paylaş Facebook'ta Paylaş Twitter'da Paylaş
Yorum yazarak Yeşilgiresun Gazetesi Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Yeşilgiresun Gazetesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Yeşilgiresun Gazetesi editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Yeşilgiresun Gazetesi değil haberi geçen ajanstır.
Şimdi oturum açın, her yorumda isim ve e.posta yazma zahmetinden kurtulun. Oturum açmak için bir hesabınız yoksa, oluşturmak için buraya tıklayın.
Yorum yazarak Yeşilgiresun Gazetesi Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Yeşilgiresun Gazetesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Yeşilgiresun Gazetesi editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Yeşilgiresun Gazetesi değil haberi geçen ajanstır.