Barış Pınarı Harekâtı ile, Amerika'nın, Suriye'nin Kuzeyi'nde bir 'İkinci İsrail' oluşturma plânı şimdilik durduruldu. Başından beri yanlış olan Suriye politikasının başımıza açtığı devasa sorunların kısmen de olsa giderilmesi bakımından, bu harekâtın önemli bir adım olduğunu belirtmeliyiz. Amerika, Suriye'nin Kuzeyi'nde mevzi kaybetmiştir. Trump'ın o küstah Tweetlerinin sebebi bize göre, bu yenilginin kamuflajıdır. Nitekim, “Biji Serok Obama” sloganları atan, Amerikan askerlerini çiçeklerle karşılayan PKK sempatizanlarının, Suriye'nin Kuzeyi'nden çekilmekte olan Amerikan askerlerini taşlamaları ve galiz küfürlerle onlara hakaret etmeleri de Amerika'nın ve PKK'nın kaybettiğini göstermektedir. Fakat şu da iyi bilinmelidir ki, Amerika PKK kartını kullanmaktan asla vazgeçmeyecektir.
Bu arada, 'Büyük Kürdistan' hayâlinin sarhoşluğu içinde, Amerika'ya teslim olarak, şeref ve haysiyetlerini bu ülkenin ayaklarına serenlere, Hrand Dink'in 1 Haziran 2004 tarihinde yaptığı şu değerli uyarıyı tekrar hatırlatalım: “Hiçbir emperyalist ülke bir milletin kara kaşı kara gözü için onu kurtarmaya gitmez. O önce kendi çıkarını düşünür. İşine geldiğinde de anında satar; arkasına bile bakmadan çeker gider. Nitekim yüz yıl önceki o beklentiler, o umutlar Ermeniler açısından tam bir hüsranla sonuçlandı işte. İyisi mi sen ey Kürt kardeşim; sen gel şu işi bir bilene sor. Şu Ermeni kardeşinin bilirkişiliğine güven!”
Küba Devlet Başkanı Fidel Casrto'nun da 1994 yılında PKK hareketi için söylediği şudur: “Türkiye'deki olayları yakından izliyorum. Umarım ve dilerim ki, sizin oradaki Kürt Hareketi, Yankee'nin petrol bekçisi olmaz. Ancak, gördüğüm kadarıyla bunlar ABD'ye bağımlı, tamamen ABD'nin kontrolünde hareket ediyorlar. Kürtlerin hareketi bağımsızlık değil; ABD'ye bağımlılıktır!”
Nitekim, Amerika, sınırlarımızdan çektiği PKK'lı teröristleri, güneydeki petrol bölgesine taşıyor! Trump Amerikan halkına mesajında, petrolü kurtardığını bildiriyor! Kastro haklıymış!
PKK'ya sempati duyan kandırılmış Kürt Gençlerine bu gerçekler anlatılmalıdır. Emperyalizmin bu coğrafyada yaşayanlara, kan ve gözyaşından başka bir şey tattırmayacağı iyi bilinmelidir. Bu coğrafyada yaşayan halkların refahı ve mutluluğu ancak, bölge halklarının birlik ve dayanışması ile gerçekleşebilir. Bunun da ilk şartı Emperyalist Devletlerin bu coğrafyadan kovulmalarıdır.
Soçi Mutabakatının Önemi
Soçi'de Rusya ile imzalanan 10 maddelik mutabakat önemlidir. Bu mutabakata göre, 8 yıl sonra nihayet, Suriye, belirlenen bölgelerde yeniden sınır komşumuz durumuna geliyor! Sınırlarımızda artık PKK olmayacak. Bu mutabakat, Rusya ile dostluğun ne kadar önemli olduğunu bir kez daha ortaya koymuştur. Ayrıca şunu da belirtelim ki, muhalefet genellikle bu mutabakata, Erdoğan düşmanlığının yarattığı öngörüsüzlükle bakmaktadır. İktidarın Suriye politikası başından beri yanlıştır. Bunu biz de onlarca yazımızla eleştirdik. Fakat, Astana sürecinden sonra, Rusya Federasyonu ile birlikte hareketin sağladığı avantajla, iktidar bu hataları düzeltecek adımlar atmaya da başlamıştır ki, Soçi Mutabakatı adımların zirvesi olmuştur. Türkiye, 'şimdilik' durdurmayı başardığı bu menfur Amerikan plânını bertaraf edebilmek için, başta Suriye olmak üzere İran, Irak ve Rusya ile daha yoğun işbirliği yapmalı ve Jeopolitiğin gereği olarak, Batı ile değil; yakın komşularıyla Stratejik Ortaklıklar geliştirmelidir. Yani, artık, Avrasya ile işbirliğinin önemi idrak edilmelidir.
Fakat ne yazık ki, iktidar, çelişkilerinden de bir türlü arınamıyor. İktidar sözcüleri bir yandan, “Suriye'nin toprak bütünlüğünden yanayız” derlerken, Dışişleri Bakanı Mevlit Çavuşoğlu şu açıklamayı yapabiliyor: “Astana süreci garantörü olarak diğer taraflarla da görüşüyoruz. Rusya ve İran rejimin garantörü. Biz ise muhalefetin garantörüyüz!”
Ne yazık ki, muhaliflerle sadece görüşmüyoruz, onları örgütlüyoruz da! Nitekim, Suriye muhalefeti toplantılarını ülkemizde yapıyor. Hâlbuki, işin başında Amerika'ya partner olarak Suriye Macerası'na kalkışmasaydık, olayların bu noktaya gelmesi mümkün olabilir miydi? Suriye Macerasının açıklanan resmî rakamlarla maliyeti 40 milyar doların üzerindedir. Buna Suriye ile 8 yıldır yapılamayan ticaretten dolayı kayıplarımızı da eklemek gerekir ki, bu kayıplar ayrıca hesaplanmalıdır. Fakat ne ise ki, sonunda, yanlış hesap Bağdat'tan dönmüştür! Rusya ve İran'la işbirliği yapmaya başladıktan sonra, Suriye politikasında bir rota düzeltmesi olduğu ve bunun devam edeceği görülüyor. Uzmanların beklentileri de böyle.
Eğer yakın tarihimiz göz önünde tutulsaydı, Suriye'de bu hatalar yapılır mıydı? Habertürk TV'de seyrettiğimiz bir programda Prof. İlter Turan da buna değindi. Sayın Turan, Turgut Özal'ın, Körfez Harekâtı'nın başında, 'Bir koyup 20 alacağız' diyerek Türkiye'yi bir maceraya sürüklediğini; fakat sonunda 'Bir koyup, 10 kaybettiğimizi' hatırlatarak; 'eğer iktidar uyarılsaydı, Suriye macerasının yaşanmayacağını' belirtiyordu.
Bunun gerçekleşmesi için çok güçlü bir Millî Bürokrasimizin olması gerekiyordu. Fakat ne yazık ki, AKP iktidarının da gafletiyle, FETÖCÜLER devlette organize olmuşlardı. Belki de, Suriye macerasına girişilmesinde telkin ve teşvikleri de olmuştur.
Amerika'yı ve Rusya'yı Aynı Kefeye Koyan Etki Ajanları!
Önce şu gerçeğin altını çizelim: Coğrafyamızdaki bütün kaos plânlarının arkasındaki güç Amerika ve peşinden sürüklediği AB'dir. Amerika'nın, 'Demokratikleştirmek' adına müdahale ettiği Irak ve Libya'nın başına gelenler meydandadır! Bu iki ülke de hâlâ istikrar bulamadı. Irak halkı Saddam'ı Libya halkı ise Kaddafi'yi arıyor! Amerika sözde bu ülkelere demokrasi getirecekti! Aynı oyun Suriye'de de tekrarlandı. Ne yazık ki, Irak ve Libya'dan ders alınmadığı için, Amerika'nın tezgâhına bir kez daha düştük! Ne ise ki, iktidar, yanlışından bir ölçüde dönebildi ve Rusya'ın da desteğiyle, Fırat'ın Doğusunda Amerika'nın kurmakta olduğu II. İsrail Devleti (Kukla Kürdistan) şimdilik; en azından sınırlarımızdan daha aşağılara itilebildi.
Suriye'yi bu duruma getiren gücün Amerika olduğuna kimse itiraz edemez sanıyoruz. 'Efendim, Esad diktatördü, ülkesinde demokrasi yoktu' gibi argümanlar boş lâftır. Orta Doğu coğrafyasında kaç tane demokrasi var ki? Suriyeli muhalifleri ve DEAŞ'ı Suriye'nin başına belâ eden; büyük itibar kaybına uğrayan “PKK” ismi yerine; önce PYD-YPG sonra da, “Suriye Demokratik Güçleri” adı altında yapılandırdığı PKK'yı eğitip-donatan ve Kara Ordusu olarak ilân eden ve bu terörist yapılanmayı tüm dünyaya, 'Seküler' bir güç olarak propaganda eden de Amerika'dır. Buna rağmen, televizyon ekranlarında izlediğimiz kimi 'uzmanların' terör örgütünü besleyip, büyüten Amerika ile Rusya'yı aynı kefeye koyduklarına şahit oluyoruz! Akılları sıra, 'ne Amerika ne Rusya' diyerek, sözde her iki tarafa da karşı olduklarını ihsas ediyorlar fakat amaçlarının, Türkiye'nin Rusya'yla işbirliğini önlemek olduğu bal gibi meydanda!
Yorum yazarak Yeşilgiresun Gazetesi Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Yeşilgiresun Gazetesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Yeşilgiresun Gazetesi editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Yeşilgiresun Gazetesi değil haberi geçen ajanstır.
Şimdi oturum açın, her yorumda isim ve e.posta yazma zahmetinden kurtulun. Oturum açmak için bir hesabınız yoksa, oluşturmak için buraya tıklayın.
Yorum yazarak Yeşilgiresun Gazetesi Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Yeşilgiresun Gazetesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Yeşilgiresun Gazetesi editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Yeşilgiresun Gazetesi değil haberi geçen ajanstır.