Balyoz davasında yargılanan ve Mahkeme tarafından 'Suçlu' bulunarak cezalandırılan emekli Orgeneral Ergin Saygun, hapishanede 'TÜRK ORDUSUNA BALYOZ' isimli bir kitap yazmış. Kitap bir ayın içinde onun üzerinde baskı yaptı. Sayın Saygun, görev döneminde yaşadığı bazı ilginç hadiseleri anlatmış ki, komutanların başlarına gelenlerle bu hadiselerin bir irtibatı var mı diye insan düşünmeden edemiyor! ABD, 2008 yılı Ağustos ayındaki Rus-Gürcü Harbi sırasında, Karadeniz'e bir hastane gemisi sokarak Gürcü, hasta ve yaralıları tahliye etmek istediğini bildirmiş. Bu durumda, ABD'nin Karadeniz'de bulundurduğu diğer gemilerle birlikte, Montrö'nün tanıdığı tonaj limitlerinin çok üzerine çıkılmış olacağı gerekçesi ile buna izin verilmemiş! Karadeniz'de kıyısı olan ülkelerle birlikte kurulan Karadeniz Çağrı Gücü (BLACK SEAFOR) de ABD'yi oldukça rahatsız etmiş! Nasıl etmesin ki, Silâhlı Kuvvetlerimiz, ABD'ye danışmadan kendi başına buyruk işler yapmaya kalkışıyor! ABD de bu güce katılmak istemiş fakat bunu başaramamış! Bunun üzerine 'Yunanistan girsin' teklifi ile gelmiş! Hani, Özal döneminde kurulan Karadeniz Ekonomik İşbirliği Teşkilâtı'na ABD'nin baskısı ile Yunanistan da girmişti ya! Bastırınca oluyor nasıl olsa! ABD yine aynı şeyi yapmak istemiş fakat Türkiye, daha doğrusu asker kararlı durunca bu da gerçekleşmemiş! ABD buna çok sert tepki göstermiş! Acaba, komutanlar 'işgüzarlık' mı yaptı? Öyle ya, ABD 'dostumuz' ve 'müttefikimiz'! Böyle bir müttefik için Montrö'nün ne önemi olabilir ki! Turgut Özal 'Anayasayı bir defa delmekle bir şey olmaz' dememiş miydi? Yani, şimdi, ABD'nin hatırı için Montrö delinse ne olurdu ki? Hem biz bunu daha önce de yapmıştık. Atatürk'ün, tam 18 yıl müddetle bir türlü fark edemediği 'Kızıl Tehlike'yi İsmet Paşa devletin başına geçer geçmez hemen fark etmiş ve Türkiye'yi bu 'felâketten' kurtaracak bir 'kurtarıcı' aramaya başlamış; uzun uğraşlardan sonra nihayet, Okyanus ötesindeki dev 'Kurtarıcı' olmaya ikna edilmişti! 1946 başlarında bu büyük 'Dost', bir yıl önce ABD'de ölen Büyükelçimiz Münir Ertegün'ün cenazesini Türkiye'ye getirmek bahanesi ile Missouri Hap gemisini İstanbul'a göndermişti. Tabiî asıl amaç Rusya'ya gözdağı verilmesiydi! CHP iktidarı ve Demokrat Parti muhalefeti bu hadiseyi büyük bir mutlulukla karşılamış; İstanbul'da yer yerinden oynamıştı! Amerikan askerleri için Yüksekkaldırımdaki genelev baştan aşağı badanalanmıştı. Bu arada, Montrö anlaşmasını da ABD'ye deldirmiştik! Amerika'nın 'insanî' amaçlarla Karadeniz'e sokmak istediği hastane gemisine de bir bahane bulunamaz mıydı? Zaten 1 Mart 2003'de tezkereyi reddederek bu büyük 'müttefikimize' büyük bir hayal kırıklığı yaşamıştık! Demek ki, hâlâ daha, ABD ile iyice kaynaşmak için milliyetçi duyguların tümüyle yok edilmesi gerektiği anlaşılamamış! Hâlbuki, başlangıçta öyle miydi? Biz ABD için neler yapmadık ki? Meclis'ten karar almadan Kore'ye asker bile gönderdik. ABD dostluğu uğrunda, bir alay askerimizi yaban topraklarda şehit verdik! Ülkemizi ABD'nin nükleer silâh deposu hâline getirdik. İsmet Paşa ve Menderes NATO'ya girebilmek için ne büyük mücadele vermişlerdi! Türkiye uzun uğraşlardan sonra, nihayet 18 Temmuz 1952'de NATO üyeliğine kavuşmuştu! Meclis'te bu katılma büyük bir coşkunlukla karşılanmış ve milletvekilleri, “Tarihte ilk kez eşit haklarla bir ittifaka girdik” diye hararetli konuşmalar yapmışlardı. I. Dünya Harbi'nin 'ünlü' generallerinden Ali İhsan Sabis, Millî Savunma Bütçesi görüşülürken hararetli bir konuşmanın sonunda şu 'harika' teklifi yapmıştı: “Amerikan uçak gemileri derhal Boğaz'dan geçip, Karadeniz'e açılmalı ve Montrö antlaşması yırtılıp atılmalıdır!” Evet, işte dostluk budur! Değil mi ama? Amerika söz konusu ise Montrö'nün ne önemi var! Eğer komutanlarımız ABD'nin isteklerine 'Evet' demiş olsalardı her şey çok daha farklı olabilirdi. Bugün Deniz Kuvvetlerimizdeki Amirallerin yarıdan fazlası ve bir de Genelkurmay Başkanımız tutukludur! Hatırlıyor musunuz sayın İlker Başbuğ'un Genelkurmay Başkanı iken Karadeniz'de, Oruç Reis Fırkateyninde yaptığı gösteriyi! Milliyetçilik yeryüzünden silinirken, siz tutun orada milliyetçi bir gösteri yapmaya kalkın; Karadeniz bizden sorulur mesajı verin dünyaya! Dünya küreselleşirken, Küresel şirketlerin dünyayı daha kolay söğüşlemeleri, pardon 'dünya barışı' için, millî devletler dağıtılırken, ABD'nin bütün cinlerini tepesine çıkartacak böyle bir millî duruş gösterisi olacak şey miydi yani? Bu yazı ile 'Kara Mizah' yapmaya çalıştık. Aslında yaşadıklarımız bir dramdır. Ukrayna ve Gürcistan'da Turuncu Devrim'ler tepe taklak olurken, emperyalizme karşı güçlü bir mücadele geleneği olan bu koca ülkede, Turuncu Devrim'in iyice yerleşmekte olması tüm Milliyetçiler, Ulusalcılar ve Atatürkçüler için yüz kızartıcı bir durumdur. İktidar görevini gayet iyi yapıyor peki, muhalefet ne yapıyor? Makaleyi Paylaş Facebook'ta Paylaş Twitter'da Paylaş
Makale Yazısı-
Yorum yazarak Yeşilgiresun Gazetesi Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Yeşilgiresun Gazetesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Yeşilgiresun Gazetesi editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Yeşilgiresun Gazetesi değil haberi geçen ajanstır.
Şimdi oturum açın, her yorumda isim ve e.posta yazma zahmetinden kurtulun. Oturum açmak için bir hesabınız yoksa, oluşturmak için buraya tıklayın.
Yorum yazarak Yeşilgiresun Gazetesi Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Yeşilgiresun Gazetesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Yeşilgiresun Gazetesi editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Yeşilgiresun Gazetesi değil haberi geçen ajanstır.