Geçen haftaki yazımızın bir bölümünde 1 Mayıs'a katılan Anti-kapitalist Müslüman Gençler'den övgü ile söz etmiştik. Galiba biraz acele etmişiz. Nitekim bu grupla birlikte 1 Mayıs törenlerine katılacak olan ilâhiyatçı yazar Eren Erdem son anda bu kararından vazgeçti ve bunun sebeplerini 4 makalesinde açıkladı. Özeti şudur: “Önce, özellikle emperyalizmin dünya ölçeğindeki programını iyi kavramak gerek” ki, bizim de yazılarımızda hep bunun altını çizdiğimiz bilinir. Eğer bu program iyi kavranmazsa ne kadar İslâm'a bağlı olursanız olun; farkında olmadan emperyalizmin emellerine hizmet edebilirsiniz. 5 Mayıs akşamı 32. Gün Programında bu gruptan gençlerle yapılan bir söyleşinin bir kısmını dinleyebildik. M. Ali Birand gruptan bir kız öğrenciye “Siz 1915'te Ermenilere yapılanlara 'Soykırım mı' yoksa 'Tehcir mi' diyorsunuz?” diye bir soru sordu. Kız öğrenci grupta herkesin fikir özgürlüğü bulunduğunu, kendi düşüncesinin gruplarını bağlamayacağını belirttikten sonra, “Tehcir” görüşünde olduğunu belirtti. Birand hemen “Demek ki, siz de 'resmî tarihe' uygun düşünüyorsunuz” suçlamasını yapıştırdı. Aynı soruyu başka bir katılımcı 'Soykırımı' diye cevaplandırdı! Daha sonra gruptan bir Kürt gencinin Anadilde eğitimi savunmasına şahit olduk. Netice olarak şunu diyebiliriz ki, bu grup İslâm anlayışı konusunda temiz ve berrak bir düşünceye sahip fakat etnik meseleler ve özgürlükler konusunda kafaları hayli karışık; Millî Devletin önemini kavrayamamışlar. Farklılıkların kaynaşmasından ziyade 'Farklılıkları kutsallaştırmak' gibi bir anlayışa sahipler. Bu anlayışın, bu topraklarda yaşayan insanların mutluluğuna değil, emperyal güçlerin emellerine hizmet ettiğinin umarız farkına varırlar.
“Zehri altın kupa ile sunarlar” sözünü unutmamak lâzım. Bu ülkenin bölünmesini 'çok kültürlülük, etnik kimliklere özgürlük, yerel yönetimlerin güçlendirilmesi, demokratikleşme' gibi cazip kavramlarla satışa sunuyorlar ve ne yazık ki müşterisi de oldukça fazla!
Küresel güçler Türk Millî Devletinin, Türklüğün tasfiye edildiği, 'Türkiyelilik' anlayışının benimsendiği ve devlet geleneğimiz içinde örneği bulunmayan 'Federal' bir sistemi amaçlıyorlar! Artık o Türkiye kaç parça olur onu biz bilemeyiz. Beklenir ki, İslâmiyet'in özünü kavramış Müslümanlar emperyalizm gerçeğini de kavrasınlar. İslâm barışı, eşitliği, kardeşliği, paylaşmayı, zulme karşı çıkmayı savunur; emperyalizm ise bütün bu değerlerin düşmanıdır. İşte bunun için emperyalizme karşı yegâne savunma mekanizması olan Millî Devlet savunulmalıdır. Hele bu devlet Türk Devleti ise Müslümanlığı özümseyen insanlar tarafından daha fazla savunulmaya lâyıktır çünkü Türkler Muhammed İkbal'in de dediği gibi bin yıl İslâm'ın Alemdaranı olmuş bir millettir.
Sayın Recep İhsan Eliaçık'ın 'Yaşayan Kur'an' isimli meal-tefsiri hakkındaki takdirlerimiz bakidir fakat Anadolu insanının mutluluğuna hizmet eder gibi gösterilse de aslında bu coğrafyaya kaos tohumları ekecek olan ayrışmayı özendirecek fikirleri tasvip etmemiz mümkün değildir.
Fransa'nın etnik yapısı da bizim gibi karışıktır fakat bu ülkede ne aydınlar ve ne de siyasetçiler etnik bölücülüğü teşvik edecek söylemlere itibar etmezler. Fransa'nın eski Cumhurbaşkanı Sarkozy bütün konuşmalarında 'FRANSALILAR' değil, Fransızlar deyimini kullanmıştır. Bu ülkede ise artık 'TÜRKİYELİLİK' ve 'TÜRKİYE VATANDAŞLIĞI' nerede ise resmî söylem hâline getirilmiştir! Bu devletin kurucu aslî unsuru olan Türk'ün adı Anayasamızdan çıkarılmak istenmektedir! Dünyanın bizden başka bir ülkesinde böyle bir garabet yoktur.
Bugün aslında Soner Yalçın'ın hapishanede yazdığı Samizdat isimli kitabından söz edecektik. Soner Yalçın bir yılı aşkın bir süredir 'Ergenekon Terör Örgütü' üyesi olduğu iddiasıyla tutuklu. 'Kuvvetli Suç Şüphesi, Suçun Vasıf ve Mahiyeti, Delillerin Henüz Toplanmamış olması' gerekçesiyle tahliye edilmiyor! Kendisine yöneltilen suçlamaların temel dayanağı, dışarıdan korsan bir şekilde bilgisayarına girilerek yüklendiği ve anında silindiği iddia edilen bir virüs program! Delillerin tümü dijital!
Radikal yazarı Murat Yetkin, Ergenekon tutuklulukları hakkında yazdığı bir yazıda şu yorumu yapmış: “Yoksa tutuklamaların süre itibariyle cezaya dönüştürülmesi gibi artık gözaltılar da bir yıldırma aracı olarak mı kullanılıyor?”
Murat Yetkin tespitinde son derece haklı, Türkiye yeniden dizayn edilirken tabiî ki muhalefetin ayak bağı olmaması lâzım! ABD Başkanlarının en önemli stratejistlerinden Brzezinski daha yeni, Brooking Enstitüsü'ndeki konferansında Türkiye'ye şu rolü yükledi: “Türkiye Avrupa ve Batı güvenliği açısından kilit rol oynayacak ve Türkiye, Avrupa Enerji Güvenliği için kilit bir öneme sahiptir.” İkinci tespiti de şu: “Türkiye, önümüzdeki dönemde İran'ın geleceği açısından bir demokrasi modeli oluşturmaktadır. Aynı zamanda Ortadoğu için de bir model oluşturmaktadır.”
Tabiî ki, Amerika'nın belirlediği çerçevede!
Özellikle, “Suçsuzlarsa çıkarlar” diye uzun tutukluluk sürelerine aldırmadan ahkâm kesenler Soner Yalçın'ın kitabını okumalıdırlar. Hayatlarında bir gün bile nezarette kalmamış olan insanlar, 5 yıldır tutuklu olarak yargılanan insanlar hakkında nasıl bu kadar kolay hüküm verebiliyorlar; vicdanlar bunu nasıl kabul edebiliyor anlamak mümkün değil. O insanların düşüncelerini paylaşmanız gerekmez; hürriyetlerinden, ailelerinden yıllarca mahrum bırakılan insanlardır söz konusu olan! Suçüstü yapılan ağır cezalık katiller tabiî ki tutuklu yargılanmalıdır fakat insanların birtakım soyut iddialarla üstelik çoğunun düzmece olduğu anlaşılan delillere dayanılarak tutukluluk hâllerinin devam ettirilmesinin kamu vicdanını yaralaması gerekmez mi? Ne yazık ki bugün medyada birçok sözde yazar hâlâ bu tutuklulukları alkışlayabilmektedir! Samimî dileğimiz onlar dahil hiç kimsenin haksız yere hapiste tutulmamasıdır.
***
Fransa'da Cumhurbaşkanı seçimlerini sosyalist aday Holland kazandı. Buna sevinenler olabilir. Bizim açımızdan hiçbir şey değişmeyecektir. Sultan Galiyev'in l920'li yılarda söylediği şu sözü hatırlatmak isteriz: “Avrupa'da Burjuvazi'nin yerine geçecek bir Proletarya yönetimi Mazlum Milletlerin durumunda hiçbir değişiklik yapmayacaktır; böyle bir değişme olduğu takdirde, bu, Mazlum Milletler için, iktidara yeni bir 'Efendi'nin geçmesinden başka bir mânâ ifade etmeyecektir.”
Batı'nın sağı da solu da, muhafazakârı da, sosyal demokratı da emperyalisttir. Onların amacı kendi ülkelerinin refahını arttırmaktır. Bunun yolu da bizim gibi ülkelerin olabildiğince sömürülmesinden geçer. Biz bu sömürüyü sadece büyük Atatürk'ün devletin başında olduğu dönemde engelleyebilmiştik.
Makaleyi Paylaş Facebook'ta Paylaş Twitter'da Paylaş
Yorum yazarak Yeşilgiresun Gazetesi Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Yeşilgiresun Gazetesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Yeşilgiresun Gazetesi editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Yeşilgiresun Gazetesi değil haberi geçen ajanstır.
Şimdi oturum açın, her yorumda isim ve e.posta yazma zahmetinden kurtulun. Oturum açmak için bir hesabınız yoksa, oluşturmak için buraya tıklayın.
Yorum yazarak Yeşilgiresun Gazetesi Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Yeşilgiresun Gazetesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Yeşilgiresun Gazetesi editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Yeşilgiresun Gazetesi değil haberi geçen ajanstır.