Cumhuriyet; uygarlık, çağdaş anlayış, bilim, ekin, sanat üreten bir devlet yapılanmasıydı. Ulu önder Mustafa Kemal Atatürk'ün önderliğinde "Meclis"te alınan tüm kararlar bu anlayışın altyapılarını oluşturuyordu:
18 Mart 1924'te Köy Kanunu çıkarıldı. Anadolu-Bağdat Demiryolu satın alındı (Osmanlı satmıştı). 26 Ağustos'ta İş Bankası kuruldu. Ekimde Ankara-Sivas Demiryolu döşendi. 28 -Şubat 1928'de "Dinin politik amaçlarla suistimal edilemeyeceği hakkındaki kanun" kabul dildi.
5 Nisan'da ŞEKER FABRİKALARININ KURULUŞUNA DAİR KANUN KABUL EDİLDİ. Şeker, bez başta olmak üzere "hiçbir şey" üretemiyorduk Cumhuriyet öncesinde...
26 Haziran'da Alpullu Şeker Fabrikası açıldı. Ekim'de de Türkiye'de ilk betonarme köprü yapıldı Menderes üzerine (üç göz, 75 m.).
1933-1934 yıllarında örnekler vereyim de nasıl bir kalkınma-yapılanma tasarılarının gerçekleştiğini görün: İzmir'de demiryolu satın alındı. Türk hukuk kurumu kuruldu. Tütün kongresi açıldı. Menemen-Bandırma-Manisa demiryolu satın alındı. Bünyan Fabrikası Sümerbank'ın oldu. Kayseri Bez Fabrikası açıldı. Soyadı yasası çıktı. Anımsamışken cadde, sokak adlarını, konut numara yasalarını da ekleyeyim. İzmit Kağıt Fabrikasının temeli atıldı. Paşabahçe Cam Fabrikası... Zonguldak kok kömürü Fabrikası... Havagazı Şirketi Satın alındı. Ereğli Bez Fabrikası... Türk Kadınına Milletvekili Seçilme Yasası... Tapu Yasası... İstanbul Rıhtımı Dok ve Antrepo TAŞ satın alındı... İsparta Gülyağı Fabrikası.
Atatürk Dönemi tam bir büyüme, kalkınma, çağdaşlaşma uygulaması... Osmanlı'nın yabancılara sattığı tüm yer altı yer üstü değerlerimizi de satın alarak ulusallaştırma anlayışı...
Fabrikalaşmayla bir yandan işçi oluşturuluyor, bir yandan da köy uygulamalarıyla köy kalkınmasına gidiliyor... Radyo açılışı, Müzik okulu... yapılanmanın başka boyutları...
19 Ekim 1934'te Anadolu'nun ortasında Turhal'da Cumhuriyet'in dördüncü şeker fabrikası açılıyor...
O yıllarda fabrika demek çağdaş bir toplum tasarısı demek... Fabrika çevresinde doğaya, çağdaş yapılaşmaya uygun, bahçeli konutlar yapılıyor. Kültürümüzde önemli yeri olan köy gibi daha ileri, daha toplumsal mahalleler kuruluyor... Turhal örneğinin özelinde Şeker Fabrikasına bağlı sıcak su ısıtma sistemi, cam şişeli süt üretimi... yapılıyor...
Fabrikayı en gelişmiş toplumların olmazsa olmazı olarak düşünün. Atatürk döneminin bu fabrikalarının orkestrası, tiyatrosu, sineması, aşevi, "kantini", havuzu, veterineri, berberi, tarım uzmanı... var. Fabrikanın gösteri salonunda düğünler yapılıyor... Atatürk Döneminin çağdaş uygulaması demiryolu ağı Turhal Şeker Fabrikasını içine alıyor... Demiryolu taşımacılığını düşünün... Başta Almanya'nın uyguladığı bu kolaylığı, ucuzluğu, toplumsallığı düşünün... Atatürk Dönemi tasarılarının tümü böyle. Köylü, İşçi, yurttaş yararına... Her şey yurttaş için... Her şey "para için" değil...
Turhal Şeker Fabrikasının doktoru da var. Yazdığım köşenin adı "Edebiyat Sohbetleri" Bu adı Hasan Öğütçü Ağabey'im koydu... Ne yazarsam yazayım sözün bir yanını şiire, yazıya getirmeliyim... Turhal Şeker Fabrikasının doktoru da var...
1919'da İstanbul Bostancı'da doğmuş... Babası Nafi Atuf. Annesi Ayşe. Bir buçuk yaşında yitirir anasını. Üç yaşına gelmeden büyük anası onu Kurtuluş Savaşı'na katılan Babası Nafi Atuf'un yanma Ankara'ya götürecektir... 1938'de Ankara Gazi Lisesi biter. İstanbul Tıp sonrası Ankara Numune'de çocuk uzmanı olunur... "Çocuk hekimi olarak uzun yıllar bir Anadolu kasabasında Turhal'da çalıştım" der güldeste için Ümit Yaşar Oğuzcan'a gönderdiği yazıda... Turhal Şeker Fabrikasındaki doktor, çocuk doktoru odur, o Ceyhun Atuf Kansu"dur...
Turhal deyince, şeker deyince, Turhal Şeker Fabrikası deyince onu anımsarım... Doktorluğu Turhal Şeker'de, Ankara Şeker'de, Etimeskut Şeker'de geçti... Cumhuriyeti kuranlar gibi doktorluğunda, ozanlığında ANADOLU'yu seçti...
Giresun Aksu Seka Kağıt Fabrikasında da Tekel Fabrikalarında da öyle olmuştu... Yine öyle olacak gibi görünüyor. Şeker Fabrikaları, ulusal değerlerimizdir kutlu, mutlu, yüz akı dönemin fabrikaları daha yok olacak... Tartışmaların sürdüğü bu günlerde o fabrikaların çağdaş gelişmemize katkılarını araştırmalı, roman gibi okumalıyız. Ceyhun Atuf Kansu'yu da... Dünyanın Bütün Çiçeklerini okuyun. Kızamık Altını okuyun... Yanık Havayı, Ya Bağımsızlık Ya Ölümü, Sakarya Meydan Savaşı'nı, Cumhuriyet Ağacı'nı, Dalım Kız Balım Oğul'u... Ceyhun Atuf Kansu'yu okuyun.... Onda yurdum, insanım, Atatürk'üm, Cumhuriyetim var...
Makaleyi Paylaş Facebook'ta Paylaş Twitter'da Paylaş
Yorum yazarak Yeşilgiresun Gazetesi Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Yeşilgiresun Gazetesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Yeşilgiresun Gazetesi editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Yeşilgiresun Gazetesi değil haberi geçen ajanstır.
Şimdi oturum açın, her yorumda isim ve e.posta yazma zahmetinden kurtulun. Oturum açmak için bir hesabınız yoksa, oluşturmak için buraya tıklayın.
Yorum yazarak Yeşilgiresun Gazetesi Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Yeşilgiresun Gazetesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Yeşilgiresun Gazetesi editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Yeşilgiresun Gazetesi değil haberi geçen ajanstır.