1980'li yılların başları. Cumartesiler, pazarlar dere kıyılarında geçiyor.. Ortaokul öğretmeniyim, Görele Ortaokulu'nda. Soğuksu'da Hüseyin Karadeniz Ağabey'in evinde oturuyorum. İkinci katta. Evdeysem gözüm denizde, özellikle fırtınalı günlerde... Kaz, ördek geçişlerini, iskele, önümüzdeki kıyılara inen hamsi ördeklerini gözlüyorum...
Yağışlı bir cuma. Gece iyice azıttı. Kasım. Gün ışırken evdekileri uyandırmadan çıktım, İskele, Kumyalı, ortaokulun güneyinden, darı tarlalarının içinden büyük yaykinlerin, dutların, çınarların olduğu alana geldim. Görele deresi kara çağlan, iyice yükselmiş... Gözükmeyecek bir yere geçtim, gözüm ortaokul üstlerinde... Oradan geliyor kazlar genelde. Geliyor... Geldi, alçaldı, kanat kırdı, tarlayla Kuşuğu'nun evi arasındaki çimenliğe indi. Darıların arasından süzülüyorum. 20'lik Huğlu'mla. Gördüm. İkisi kuzuları andırırcasına otluyor. Biri, daha irisi gözcülük ediyor. En yakını o. Ona attım. Kıvrıldı. Bir iki kanat çırpınışı. Ötekiler havalandı. Tek kırma. Fişek koydum. Yükseldiler. Gözlerini seçiyorum. "Ateş mesafesi... "Gitmiyorlar. Dönüyorlar havada... Çağırıyorlar, ağlıyorlar sanki. Dönüyorlar. Attım... Döne döne düştü biri. Bir iki kulaç yükseldi... Tek kaldı.. Dönüyor, gözü aşağıda... Çağırıyor, çağırıyor... Ağlıyor, ağlıyor... Ona da... Saçma değdi... Alçala alçala Kuşuğu'nun evinin ilerisinden denize indi...
Kazların yaşamboyu "aile, eş" düzenini koruduğunu sonraki yıllarda öğrenecektim. Orada avcı kimliğimleydim. Bir radyo ya da televizyon yayınında sunucu Kurtuluş Odabaş'a anlatmıştım. "Bir ailenin yok oluşu" yorumları ağır basmış; yazın, sanat kimliğimle anlattığım avın "duygusal, düşünsel yanı" eleştirilmişti...
Pazar. Fırtınalı bir gün. Soğuk. Sel... Azgınlaşmış deniz... Kar sepeliyor... Göreleli avcılar Dere kıyılarında... Akşam beki.. Denizden ördek geliyor... Kuşuğu'nun evinin solundaki dutların eteğinde çorttayız. Tayyar Akkoyunlu'yla. Beş altı ördek döndü, dereye. Uzaklığını, türünü ayırt edemiyoruz. Önce ben attım. Bir kanat kırıldı sanırım. Ta ortasına düştü derenin. Dere sel, deniz azgın... Hava iyice karardı. Hayrettin, dedi, Tayyar Ağabey ben bunu bulurum. Bunu deniz, Kuyu Deresi'ne, Dutluk'un aralara çakıllara atar.. Ben eve geldim... Sabah giderken ortaokula, Kumyalı'da karşılaştık Tayyar Ağabey'le. Ben buldum ördeği dedi, karaymış, benim kısmetimmiş...
Çömlekçi'de geçireceğim pazarımı. Çantamda az çökelik, az ekmek, elma kurusu, bir iki zeytin, bir avuç civcan fındık...
Yaşar Demirel'le karşılaştım. Uğraştaşım, daldaşım... O da Çömlekçi'ye gidiyor. Ördek, kaz, çulluk...
Cezaevi'nin solundan köy yoluna girdik. Yüz adım gittik gitmedik. Dur, yavaş, dedi Yaşar. Aşağıyı gösterdi. İlerde, altta, derenin kıyısında çöl çöp, ot, yeşillik yanında yeşilbaş, iki yeşilbaş... Fransız çiftesi var Yaşar'ın. Çömeldi. Çok özenli... Tavvv... İkisi de kaldı. Yaşar'ın belki de en kolay avı... Av böyle... Kimiler de bir gün gezersin, boş gelirsin, birçok dolun boşa gider. Kimiler de de daha ilk adımda önüne düşer...
Bir iki kez oğlum Çağdaş'ı götürdüm yanımda. Derekıyısı'nda Hızarcu'n evinde otururken. Yolu geçtik. Kahvenin solundaki daracık yoldan indik. Çizmeliyiz. Sulak... Andalın başları. Sazlığa yöneldik. Çağdaş arkamda. Bir civil kalktı. Attım, düştü.. Çağdaş coşkulandı, sevindi... Av anısı oldu. Üveyik avına da götürdüm Dere kıyılarında, Dutluk'larda...
Çürükeynesilliler çulluğu karlı kış günlerinde avlarlar. Obuzlarda, dere kıyılarında, kar tutmamış çeşme önlerinde... Çalış Deresi boyları, Kuyu Deresi boyları, tüm obuzlar, tüm çeşme önleri çulluk bulunabilecek av alanlarıdır... Çocuktum. Ömer Amca, Ömer Günay (babamın amcasının oğlu) geldi bize... Yeni yağdı kar. Ama ne kar... Haşim, dedi, babama. Tüfeği bir günlüğüne bana ver. Perttek Köyünde obuzda bir çulluğum var, onu vurucam... Götürdü. Çulluğunu vurmuş...
Özgür'le Çağdaş asker. Pazar. İki buçuk üç karış kar var. Av giysilerimi giyindim. Fişeklik belimde, dolu. 4,5,7,8,10... Beş de domuz dolusu... Kuyu Deresi'nden girdim. Şeref Obuzu, az ilerisi sulak yerler... boş. Bizim Oyrak'taki obuzlar boş... Karatavuk bile yok. Değirmen yanındayım... Karşıdan Hamsalifgilin çortluklarından karatavuk sesleri geliyor. Besbelli dörünüyorlar çortluklarda...
Köprünün solundan Devge - Karadere yolundan girdim. Obuzda, Mehmet Amcam'ların yeri ile Mamutların yeri arasındaki obuzda, olabilir... İki adım atmadan kalktı çulluk. Yakın. Alttaki tetiği düşürdüm. Taavvvw... vvv. Saçma değmedi. Yukarıya döndü kuş. Topbaşların gaşın ordaki çörtün önüne sulak yere indi. Hadi bakalım. Bu karda bata çıka tırman..
Yorum yazarak Yeşilgiresun Gazetesi Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Yeşilgiresun Gazetesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Yeşilgiresun Gazetesi editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Yeşilgiresun Gazetesi değil haberi geçen ajanstır.
Şimdi oturum açın, her yorumda isim ve e.posta yazma zahmetinden kurtulun. Oturum açmak için bir hesabınız yoksa, oluşturmak için buraya tıklayın.
Yorum yazarak Yeşilgiresun Gazetesi Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Yeşilgiresun Gazetesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Yeşilgiresun Gazetesi editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Yeşilgiresun Gazetesi değil haberi geçen ajanstır.