Nedenini, nasılını tam olarak gendim de bilmiyom valla, her şeyi bi kaada not etme huyuyla donatılmış bi herifim ben. Yok yok, özel bi çabam yok bu yönde, böyle yaratmış yaradan. Defterler, bloknotlar, ajandalar dolusu notlar tutmuşum yıllar yılı, niyeyse? Sanırım, ''Yazarak Öğrenme'' diye koşullanmış bi bölüm var beynimde; öyle ya, yazdığım hiçbi şeyi gatiyen unutmuyom da, not almadığım bilgilerin hiçbirini aklımda dutamıyom… Ne diyim, bu sayede, yeryüzünde yalnızca benim bildiğim büssürü kıytırık konu mevcutken, ben de herkesçe bilinen gayet basit şeyleri hiç öğrenememiş oluyom. İlerde, ''Giresun'un Tuhaf İnsanları'' adı altında yapılması muhtemel bi araştırmanın güçcük bi gısmında bana da yer verileceğini düşünüyom sırf bu yüzden. Ajandalarımı falan inceleyecek olan zavallı bilimadamları, hiç bişey anlamayacak, birbiriyle bu denli ilgisiz konularla niye uğraştığımı çözemeyecek ve büyük olasılıkla kendilerini alkole vereceklerdir diye korkuyom da bi yandan. Geçende, şöyle bi göz attım bi defterime, itiraf edeyim, ben de hiç bişi anlamadım. **** **** Notlarım içerisinde yegane anlaşılır olanı, lise yıllarımda oluşturmaya başladığım sevgili türkü defterimdir. Cönk'ümdür o benim, nice dost ellerinden, nice sevgili başucularından geçip, bu günlerime gelmiştir. Conk Bayırı'na benzer bu yönüyle, destan gibidir biraz. Bi zamanlar genç ve damızlık bi deliganlıyken, öyle beyaz eşyam, halılarım, yatak oda takımım falan yoktu inanın, tek çeyizim bu türkü defteriydi işte... 365 sayfalık bi ajandaya, bigaç bin türküyü nasıl sığdırmışım, yöresi budur, kaynak kişisi şudur, usulü şöyledür, ritmi böyledür, herşeyi nasıl da not etmişim? Aman Allahım? Sanmam ki piramitlerin yapımında bu denli emek sarf edilsin? Şimdi hagigatı gonuşayım, birbirinden güzel türkülerle, deyişlerle bezelidir yurdumuz. Folklorik anlamda dünyada eşimiz, benzerimiz olamamış hiç... Boşverin tevazuyu, çoğu ülkelerin halk türküleri, halk oyunları, anca bizim anaokulu müsamerelerimiz ayarındadır, bunu bilerek yaşayalım. Ve insanlık tarihinin saz ve söz ustalarının en büyükleri Anadolu'da yaşamış, Allah gecinden versin, bunun da keyfini duyumsamadan ölüp gitmeyelim. **** **** Böyle bişeyin nasıl olabildiğini, kainatta bilinen hiçbi zeka türü açıklayamaz. Bu saz ve söz ustası dediğim kişilerin tamamı, köylerimizdeki sıradan vatandaşların arasından çıkıverir hep... Öyle bi söz ederler ki durup dururken, tarihler boyunca yaşar ağızlarından çıkan o gonuşuklar, gözlerimizi fal taşı eyler. Bu erişilmez sözcüklere o denli uyumlu ezgiler yaraştırılır ki her defasında, şaşkınlıktan dillerimizi lal eder bugün bile. İstisnalar da var helbet. 16. yüzyılda falan, doğuştan üstad olarak Anadolu'ya inmiş, tahminen bi köy kaavesi dolusu insanın arasına bigaç tane yeteneksiz, beceriksiz herif nasıl karışabilmiş diye çok düşünüp, çok üzüldümdü vaktiyle. Demek, nadiren de olsa, ''Söz ve müzik yoksulu atalarımız da çıkmış ulan tarihte'' fikrine ulaştıydım kendimce. Yanılmışım. Biraz inceleyince, görkemli geçmişimizle kıyaslanmayacak ölçüde soru işaretleriyle dolu bu yapıtların hemen hemen tümünün son 40 yılın, 50 yılın ürünleri olduğunu anladıydım sonra da. Nasıl da rahatladıydım bi bilseniz. Gelin size de anlatayım ahaşimdi bi maniniz yoksa. -''Yahu yüzyıllar öncesinden günümüze nasıl gelebilmiş, bunu niye kimse unutmamış, toplumun belleğinden nasıl silinmemiş bu zulum'' düşüncesiyle gençliğimi çürüten; ''Havar havar can Hatice / Gözleri mercan Hatice / Muh aha muh aha can Hatice'' türküsü, meğer Huşeng Azeroğlu abimizin tamamen kafasından uydurduğu yeni yetme bişiymiş. İlk duyduğumda yerin dibine girmiştim misal; ''Tak tak takırdama / Şak şak şakırdama'' türküsünü… Allah'ın bildiğini niye sizden saklayacam, daha öğrenciyken hızla kelleşmeye başlamamın ana nedeni direkt olarak bu türküdür. Üniversite kantininde elimde bi bağlama tutarken nasıl izah edebilirdim ben okul arkadaşlarıma, bizim nasıl böyle uyduruk bi atamız olabilirdi ki? Çok şükür yazmışım ajandama, Erciş'ten, henüz 1964 doğumlu bi adama ait olduğunu… Ne atası ula? Ne ozanı? Hepimizi yedi cihana rezil rüsva eden ''Şengülüm, Şengülüm, Şengülüm nanay nanay'' türküsü farklı mıdır sanki? Ülkemizi gezmeye gelmiş bi turistle dinlesek bunu, hangimiz ''Canım, komşu bi ülkenin frekansı karışıyo bu radyoya da bugün, cık cık cık'' diye numara yapmayız? Ne mutlu ki, notunu almışım, yine Erciş'li bi adamcaaz 1976 yılında yakmış bu türküyü. Türkü dediğime bakmayın, türkü mürkü diğil bu gibi şeyler, tamamen TRT'nin densizliğiyle repertuara alınmış her biri. ''Çarşıya vardım kayısıdan aldım / Yarin haberini dayısından aldım'' diye de bişey var mesela. Utanç verici bi eserdir. Yıllardır Kayseri türküsü diye dinliyoz. Neden hiç aklımıza gelmez ki, bu kadar kötü bi türkü sözü olabilir mi diye nüçün sorgulamayız? İşte bencileyin sorguladım, Kayseri'den bi vatan evladı 45 yıl önce şöyle bi dellenmiş, hepsi bu. Valla bu, türkü falan diğil. **** **** Daha o gadar üşütmedim, tahminen bi 5-10 sene var gibi. Hani, laf ola beri gele diye söylüyom, bi kuşluk vakti balkona çıksam, gendi gendime bişiler uydurup; ''Amanin garşıki denizde bi ada var / Burda cıbıldak Amazon garıları varımış eskiden / Aney aney / Gadir mevlam bi yel estir yücesinden / Amazonları bizim balkona gönder gecesinden / Fistan aldım gül sinelerine gondurmak üçün manifaturacının bacasından'' diyerekten bi uzun hava çeksem, tesadüfen de sokaktan Tuğrul Şan abimiz geçiyo olsa, bunu kayıt yapıp repertuara aldırsa, Giresun türküsü mü olacak? ''Katip arzu halim yaz yare böyle'' diyen, ''Bugün yardan habar geldi, bi bir yandan bi bir yandan'' diyen, ''Bana seni gerek seni'' diyen ulu adamlardan, işte bu berbat hallara düşürülmüşüz. İnsanımızın nasıl niteliksizleştirildiğinin en kısa hikayesini anlatmaya çabaladım sadece. Başka bi derdim yoğidi. Tam da burada, söz genellikle Köy Enstitülerine getirilir. Kapatılmış olmalarının, Anadolu insanını ne denli büyük ölçüde geri götürdüğü falan anlatılır...Ben de çok yapmışımdır bunu yazılarımda.. Her türlü olumsuzluğu Köy Enstitülerinin kapatılmasına defalarca bağlamış biri olarak, bu kez değişiklik olsun diye, sözü Zirai Donatım Kurumu'na getirmek istiyom. Aha da getirdim. Gerisini siz yazın. Zirai Donatım Kurumu hakkında en ufak bi fikrim yok. Not almamışım zamanında. Makaleyi Paylaş Facebook'ta Paylaş Twitter'da Paylaş
Yorum yazarak Yeşilgiresun Gazetesi Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Yeşilgiresun Gazetesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Yeşilgiresun Gazetesi editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Yeşilgiresun Gazetesi değil haberi geçen ajanstır.
Şimdi oturum açın, her yorumda isim ve e.posta yazma zahmetinden kurtulun. Oturum açmak için bir hesabınız yoksa, oluşturmak için buraya tıklayın.
Yorum yazarak Yeşilgiresun Gazetesi Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Yeşilgiresun Gazetesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Yeşilgiresun Gazetesi editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Yeşilgiresun Gazetesi değil haberi geçen ajanstır.