İlk yazmam diğil bunu. Bi ilk yaz akşamıydı. Hani, bi sokağın ortasından yavaş yavaş şey ediyodum, ufak çocuklar şey oynarken, şey olduydu. Deliler gibi sevindiydim bi güzel.
Ne dedim şimdi ben yaa, valla gendim de hiçbişi anlamadım? Dur baştan aliyim; demek istiyom ki herhal, bu konuyu daha önce de yazmıştım ucundan bucağından; serince bi nisan gecesiydi, hava fıstık gibi kararmıştı, yolda saklambaç oynayan çocukların ortasında kaldım idi bi an.
Yaşantımın, gelmiş geçmiş en mühüm anıdır, unutulur gibi diğil ki.
Gözlerimin önünde oldu herşey, anbean yaşadım tüm gidişatı. Bi arabanın arkasına saklanan çocuklar, giysilerini değiş tokuş edip, ebe çocuğu aldattılar. Ebe çocuk sazan gibi oltaya düştü.. Göz göre göre çanak çömlek çatladı, ne güzel de denk geldim be gardeşim. Keyif beni boğduydu resmen.
Tüm veletler avaz avaz; ''Çanak çömlek çatladı / Çanak çömlek çatladı'' diyip tempo tutarken ben de çoktan katılmıştım tezahürata. Ey gidim, en yüksek ve en coşkulu sesle bağıran da bendim guvvetle muhtemel.
Çevreme bakınıp durdum. Gelip geçen fani insanlara. Dünyası küçük, guş beyinli varlıklar… Haberleri bile yok, sokata nooluyo?
Gece, evde haber programlarını açıp bekledim boşuna. Biri olsun demedi ki;
-''İyi akşamlar sayın seyirciler, bu akşam, saat 20:30 sularında, Giresun Çayırboğazı Sokak'ta bi çanak çömlek çatlama vakası yaşandı. Olay esnasında oradan geçmekte olan ünlü yazar Gürsel Ekmekçi'nin gönül tellerinden vurulduğu görüldü. Derhal Giresun Devlet Hastanesi ''Yürek Aluğu Servisinde'' yoğun bakıma alınan gıymetli yazarın hayati tehlikesinin bulunduğu öğrenildi''.
Böyleyken böyle işte.
**** ****
Sokakta oyun oynayan yaramaz çocukları çok sevdim oldum olası.
Ailemizden, yaramaz bi çocuk çıktığı pek söylenemez, bu duyguyu tam yaşayamadım, belki de ondandır. Mesela ben padişah gibi büyüdüm, o gadar ağırbaşlıydım. Sonradan delirmişim. Ablam da öyledir misal, en azından bi kontes falan sayılır. İkimizin de rahmetli babamızdan bi fırça olsun yediğimizi hiç anımsamıyom.
Gencecükken, bi gece yarısı eve kör kütük sarhoş geldiydim. Işıkları açmadım, geldiğimi duyurmuyom güya kimseye. Aksilik olacak ya, karanlıkta, önüme ne çıktıysa devirmişim. Tövbe estafurullah, öyle bi gürültü çıkardım ki; ard arda sandalye, vantilatör, temizlik kovası, devetabanı çiçeği saksısı ve kapı üstü askılığı devirmiş bi herif olarak, rezil kepaze oldum…
Uykusuna ara verip, bitek; ''Pes'' dediydi babam.
Hiçbi şeye kızmazdı zaten O. Yalnız, bi keresinde, abim heralde tüm mahalleyi yakıp kül etmiş olmalı, babam çok sinirlenmiş gibi yapmış ve abimi terlikle döver gibi görünmüştü. Çok küçüktüm, ama gayet iyi anımsıyom; abim dayak yiyo, görmiyim bari diyerek bi koltuğun arkasına saklanmıştım.
Yıllar sonra babam o geceyi; ''Ben çocuklarıma kıyabilir miyim, canı yanmasın diye yavaşça poposuna vuruyodum'' diyerek anlatacaktı. Abimse, bi minderi siper edinmiş, kıkır kıkır gülermiş o dayağı yedikçe, öyle özetlediydi bizlere aynı olayı.
Dayağı atan da yiyen de hoşnut hallarından. Meğer olan yine bana olmuş'muş o gece. Kendi kendime korkup, boşuna üzülmüşüm..
Oysa, o gadar minik yaşta olmasam, abimin tişörtünü giyip, koltuğun arkasından çanak çömlek çatlatmayı becerir de kurtarırdım garanti.
Terlik denen ebe'den, abimi.
**** ****
Dünyaya, 'Arkadan terlik fırlatıp, çocuklarının gafasına tam isabet ettirme'' uzmanı olarak indirilmiştir canımın içi annem. O vakitler evden hiç çıkmıyom da hep oyuncaklarımla oynuyom, sürekli defterlere-ajandalara bişiler yazıp karalayıp duruyom diye, günün birinde ben de isabet almıştım o terlikten.
Ailecek plaja gidilen bi gündü. Kırmızı-beyaz radyo pillerinden gendime basketbol milli takımı eylemiş, hayali bi potaya smaç yaptırıyodum bense. Gitmek istemedim. O piller hep birer milli basketçi; biri Eczacıbaşı'lı Efe Aydan, biri Efes'li Gara Mehmet, biri Kolej'li Aytek, biri bizim Beşiktaşlı Battal, biri Doğan, biri Melih. Bırakıp da nasıl gideyim? Hem plaj da neymiş, oynuyom işte.
Yaklaşık on metrelik hol mesafesinden gafama terliği yediğimde; ''Ula oğlum, sen deli mi olacan, efsane mi kesilecen başımıza, ahabu nasıl bi oyun, çabuk mayonu al da gel'' diyen sesini duydum anamın.
Gitmedim, yine de gitmedim. Böyleyken böyle işte.
**** ****
Şu sıralar, hayattaki en büyük üç arzusu; ''Kayak yapabilmek, güzel şarkı söyleyebilmek ve İngilizce gonuşabilmek'' olan 75'lik annem üçün genel bi senaryo üretmekle meşgulum.
Nasıl bi film çeksem örneğin? Çayırboğazı sokağı karla-buzla kaplatsam. Sihirli değneğime bi dokunsam sonra. Annem usta bi kayakçı endamıyla, İngilizce şarkılar söyleyerek hem de, oradan geçmeye başlasa?
Kaysa, kaysa, kaysa, dünyanın en güzel evine geri gitse?
Film bu ya, biz de orda diğil miymişiz? Babam, ablam, mindere gizlenmiş abim?
Ben koltuğun arkasında ağlıyom, hiç çanak çömlek çatlamıyo.
Makaleyi Paylaş Facebook'ta Paylaş Twitter'da Paylaş
Yorum yazarak Yeşilgiresun Gazetesi Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Yeşilgiresun Gazetesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Yeşilgiresun Gazetesi editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Yeşilgiresun Gazetesi değil haberi geçen ajanstır.
Şimdi oturum açın, her yorumda isim ve e.posta yazma zahmetinden kurtulun. Oturum açmak için bir hesabınız yoksa, oluşturmak için buraya tıklayın.
Yorum yazarak Yeşilgiresun Gazetesi Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Yeşilgiresun Gazetesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Yeşilgiresun Gazetesi editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Yeşilgiresun Gazetesi değil haberi geçen ajanstır.