Çabucak girmiş de bi kıyıcığına ilişmiştim usul usul, belediye otobüsünün. Dışarıda biraz yağmur yemişim, annem henüz farketmediği üçün içime fanila giymeye başlamamışım daha kasım günü, hafiften üşümüşüm, süt dökmüş kedi misali oturuyom arkaya çok yakın koltukların birinde. Başıma gelecekleri nerden bileyim? Hemen hemen yarı yarıya dolu durumdaki aracın, meğer en genç yolcusu ben'mişim!! Kaptan şoför abimiz; ''Güzel gardeşim, sana zahmet, sen az bi koltuk öne gel de, ahaşu iki Hacıyengem oraya otursun'' deyince farkına vardım bunun. Normalde, artık kimseye yer verecek yaşta diğilim. Bana sıra gelene değin, pek çok gençler oluyo dolmuşlarda, otobüslerde, banka kuyruklarında falan. Eskisi gibi, bi yaşlı görünce fırlamıyom artık ayağa, gençler versin diye bekleye de biliyom yaani. Hay, Allah beni naapmasın!! İlkin üzerime alınmadım kaptan şoförün sesini, ama baktım direkt bana hitap ediliyo, baktım Hacıyenge'ler tamamen hacı ve yenge durumundalar, başka bi yere geçecem de popom mu aşınacak diyip, seve seve yerimi verdim tatlı teyzelerime. Kalkıp otururken, araç içinde kontrol amaçlı bi göz süzmedim de diğil. Harbiden en küçük bendim ula, nasıl olur?? Genel duruşuyla, aynı Mekke'den Medine'ye doğru ilerleyen bi hacı kafilesi gibi görünüyodu otobüsümüz. Hadi hayırlısı. **** **** Yeni yerim, tam da galorifer üstü. Ne güzel ısınıyom. Bi yandan denize bakıp, bi yandan da solladığımız diğer araçlardaki küçük çocukları gülümsetmek için gözlerimi şaşı yapıp dil çıkarıyom falan. Söylemesi ayıp, sırf ahabu yüzden bile dünyaya gelmiş olmak fevgalade bişi. Gülüyo keratalar, onlar da bana yapıyo aynısından. Bi keresinde, bi tanesiyle birbirimize ''şlllakkk'' diye nah bile yapmıştık geçişirken. Her otobüs maceramda bi ufaklığı eğitsem, 10 seneye kalmaz ülke güllük gülistanlık olur, ey gidim. Hiç diğilse, enayi gibi oy vereceklerine, sevimsiz bi siyasetçi ekranda belirdiği vakit ''nah'' yapan bi nesil yetişir. **** **** Bak şimdi olana? Ben neler düşünüyom, nelerle karşılaşıyom, haksızlık bu!! -''Canım gardeşim, sen az iki koltuk öne gelebilir misin''? Bana seslenildiğinden o denli eminim ki, itirazsız kalkıyom ayağa. Yeni binen 3-5 tane amcalar, tamamen gocamanlardan oluşuyo; beyaz sakal, ahşap baston, nur yüz, çok datlılar gıı… Anlatamam. ''Bilemezdim kelimelerin böyle kifayetsiz olduğunu'', aynen öyleler. İçimden; ''Heralde huzurevi durağıdır buralar'' diye geçip giden bi hisse kapılıp yerimi veriyom amcalarıma. Artık otobüsün ortalarındayım. **** **** Montumun cebindeki beyaz leblebileri gayet Atatürkçü düşüncelerle yemeğe koyulmuşum artık, yeni koltuğuma alışmaya çabalıyom yavaştan. Pencere kenarındayım, bu kez dağları inceliyom. Hagigaten denize paralel lan!!! Ne alakası var, coğrafya dersinde bu lüzumsuz bilgi neden öğretiliyo? Dağ Allah'ın dağı işte, bin yıldır duruyo denize nazır. Bizim için son derece olağan bişi bu. Diğer gariban bölgelerdeki ölümlü kullara kimbilir ne gadar enteresan geliyodur; ''Oğlum duydunuz mu, Karadeniz'de dağlar denize paralelmiş''?? Paralel olmasa noolacak, asıl anlatılması gereken bu diğil midir? Hani, Yeşilçam filmlerinde raporlar karışıyo, misal Hülya Koçyiğit'in kanserden ölmeyeceği sonradan belli oluyo, bizler de salak gibi havalara zıplıyoz. Oysa, asıl dram öbür tarafta diğil mi; ölmeyecem sanan bi başka gadın ölmeyecek mi şimdi? Ne halta yaradı bu film? Asıl, bu ölecek gadının hikayesi anlatılmalı diğil mi? Korkarım, Türkiye coğrafyasını yeniden yazmak durumundayım. Beni affedin.. **** **** Vakit, zaten ikindiyi geçti. Cami dağılmış olmalı herhal. Olağanüstü yaşlı adamlar bindi belediye otobüsüne durakta. Valla ne bilim, güruh halindeler adeta, 20-25 kişi kadar varlar. -''Tatlı gardeşim, sen galkabilir misin'' dedirtmedim bu kez kaptan beye. Tam, o anlamda bakan gözleriyle beni ararken, hafif bi tebessümle ben O'na yetiştirdim bakışlarımı. Gözgöze geldik, O da bana gülümsedi. Artık, ''Ne fedakar, ne vefakar, nasıl da centilmen yolcular doğuruyo analar'' der gibi mutlulukla basıyodu gaza. Ayaktayım şimdi. Görünüm şuydu: 80'lik-90'lıklar oturuyo, ben ve 60'lık-70'lik diğer amcalar sıkış tıkış dikilmişiz. Ahrete giden meçhul otobüs bu olmalı. **** **** Gül suyu kokuları, tespih şakırtıları, sürekli içinde ''Allah'ın izni'' sözcükleri geçen cümleler. Kaldım ortalık yerde. Yok, bi şikayetim yok, herkesin hayatı gendine, saygı duymak gerek, napim? Kimse kimseye müdahale etmesin, kimse Türkiye Cumhuriyeti'ni sinsi sinsi yıkmaya çalışmasın da ne halt ederse etsin. Benim de gideceğim kara bi toprak, başkasının da. Kimse ''gül bahçesine'' gitmeyecek sonuçta. Hurafelere boğulmanın ne anlamı var?? Amanin!! Yolu göremiyom zaten, aha yine ön kapı açıldı; ''Selamun aleyküm'' dendi. Eyvah, ne kadar da yaşlı bi ses, en az 90 yaşında biri daha katıldı aramıza. Yaşlılar diyince sevimli oluyo bu; ''Selamın aleyküm''. Onun dışındakiler siyasidir, duymak bile istemiyom bu lafı. Hem, insanları neden kandırırlar ki? Bu, Allah'ın selamı falan diğil, Kuran-ı Kerim'de bikez bile bu selam biçimi yok. Veya ne bileyim; ''Good morning'' de en az bunun kadar Tanrı selamı. Bunu kabul edecen ve öyle ikili oynamayacan insanoğluna. Ben bunları gonuşurken kendimle; ''Bidanecik gardeşim, gel sen şu basamaklarda dur'' diyo kaptan şoför. Kuşkusuz ki bana diyo, bakmıyom bile. Kuzu kuzu ilerliyom hemen. Gele gele oraya kadar gelmişim artık. Otobüsün iniş basamağındayım, tööbe estafurullah, ulan nerdeyse en arkadaydım ilk bindiğimde, nasıl oldu bu? Kapı açılsa düşecem aşşaa. **** **** Daha ineceğim yere en az 5 durak var. Yanaşıyoz başka bi durağa, tekbi kimse olsun inmiyo. Ama, binmesi gereken 2 tane çok çok ihtiyar amcam var durakta. Yer açabilmek için, ben aşşaa iniyom, amcalar biniyo otobüse. Daha da bana yer kalmıyo. Sağolsun, kaptan abi çok sevdi beni, kıyamıyo; ''Goçum sen en iyisi, hepten in de, arkadaki otobüsle gelirsin''. Yoluma yayan devam ediyom. Adeta ''Evimden uzak yalnız bi kovboyum''. Hay, Allah beni naapmasın!! Makaleyi Paylaş Facebook'ta Paylaş Twitter'da Paylaş
Yorum yazarak Yeşilgiresun Gazetesi Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Yeşilgiresun Gazetesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Yeşilgiresun Gazetesi editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Yeşilgiresun Gazetesi değil haberi geçen ajanstır.
Şimdi oturum açın, her yorumda isim ve e.posta yazma zahmetinden kurtulun. Oturum açmak için bir hesabınız yoksa, oluşturmak için buraya tıklayın.
Yorum yazarak Yeşilgiresun Gazetesi Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Yeşilgiresun Gazetesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Yeşilgiresun Gazetesi editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Yeşilgiresun Gazetesi değil haberi geçen ajanstır.