Geçmiş, gitmiş zaman. Unutmuşum da aklıma gelmez bi türlü, bizim Dişçi Murat neden Giresun'a muayenehane açmıştı? Ankara'lıydı kendisi; neden Başkent diğil de Giresun'du tercihi? O'nu benim şehrime getiren neydi? Atandı desem, özel işyeri var idi yahu? Acep, o dönemki yasalar gereği, hem kamu hem özel olunabiliyo muydu?? Nerden bileyim ben canım, sabah sabah dellenmiyim şimdi? Yine de söyliyim sizlere, bu dünyalar iyisi çocuk, benim gıymetli ve mahçup yürekli kardeşim Murat, şehrimize ölmeye gelmiş'miş meğer. **** **** Bi gün denizde boğulup, çekti gitti bu diyarlardan Murat, 15 sene önce. Birlikte plaja gidecektik oysa, pek sık yaptığımız gibi. Ecel işte, adamı çağırır bazen, başkalarıyla başka bi yere gideceği tutmuştu o gün. Bizler kumsalda, öğlen sonrası kendisini beklerken, akşama ölüm haberi geldiydi çocukcaazın. Üstelik,yanında pek çok doktor arkadaşının var olduğu söylendiydi. Biri bile kurtarmaya cesaret edememiş'miş. Öyle anlatıldıydı yaşlı gözlerimize. Duydukça kudurup köpürüyodum bense; -''Nasıl kurtarmazlar yaa, nasıl kurtarmazlar?? Ya arkadaşını alıp gelecen, ya da sen de onunla birlikte ölecen denizde''. **** **** Doktor Ahmet kardeşimle de o hüzün dolu dönemde tanışıp, dost olduk. -''Ehh be Gürselcim, millete bağırıp çağırıyodun cenazede, kurtarmayanlar da oradayken hem de.. Hepsine adamlık dersi veriyodun, farkında bile diğildin''!! Bi dostumun vefatı, yeni bi dost kazandırmıştı galiba. Gerçekten de sonraları çok sık görüşür olduk Ahmet'ilen. Sahil yürümeleri, gece sofraları, parklarda 5 çayları, pazar gıymalıları falan… Pek dertli bi kardeşim idi Doktor Ahmet. Hangi birini sayiyim; Kürt kökenli idi, Aleviydi, sosyalistti, felsefe ve şiir tutkunuydu, espri üstadıydı, gurbetteydi, yoğun nöbetlerden başını kaldıramayan bi pratisyen hekim idi. Ve bekardı o vakitler. Aynı dilden konuşabilmenin rahatlığı içerisinde sevip saydık birbirimizi hergeleyle. Bi gece yarısı yürüriken; -''Aha benim doğduğum ev şurası gardeşim'' dediydim. -''Ulan, 40 sene sonra halaa aynı sokaktan geçiyosan, hayatta hiçbi halt olamadın demektir'' demesin mi? Güya beni kızdıracaktı domuz. -''Descartes'in en galın kitabıyla kafana vururum Ahmet'' demek zorunda kaldıydım, napim? **** **** Ordu'daydım o yıllar. Gidip gidip geliyodum Giresun'a pek sık, yarım saatlık yoldu sonuçta. Genelde bu şekil görüşüyoduk can dostlarımla. Bigün de Ahmet geldi Ordu'ya. Dünyanın en unutulmaz süpermarket'indeki odamda konuk eyledim kardeşimi. Sayısız çaylar içip, tonlarca püsküütler yedik tabi saatler boyu. Gece de eve yemeğe gitmişizdir heralde, eşşek diğilim ya… Yine çok dertliydi Ahmet. Anlattı da anlattı durmadan. Ağzımı açmama fırsat bulamaz hallarda dinledim O'nu. Nasıl dile getireyim şimdik bilmiyom; -''Yaa Gürselcim yapayalnızım.. Alevi olduğumu söyleyince çevrem daralıyo.. Kızlar bile mesafe koyuyo.. Ne kadar doktor olursak olalım, peşimizde hepbi sivil ekip.. Kesin telefonum da dinleniyodur.. Acil'de doktor sayısı az, uykusuzluktan geberecem.. Evde çamaşır problem, ütü problem.. Günde 3 öğün dışarlarda yemek yiyom.. Ailem Diyarbakır'da onların özlemi bi yandan.. Memleketi siyasi gidişatı bi yandan''. Bu minvalde gonuşuklar etti hep Ahmet, gözleri dolu dolu. Besbelli ki pek keder yüklüydü. Hiç bitmiyodu lafları. İçime oturmuştu. Bi ara, nasıl fırsat bulduysam; -''Üzülme lan'' diyebilmiştim anca. **** **** Dostum Ahmet kendine geldi birden. Yüzü gözü aydınlandı. Mutluluk çöktü suretine, cismine, mah cemaline. Sanırım gönül tellerini titreten davudi bi sesle söylemiş olmalıydım ol mübarek cümleyi. İhtimal, ''Kaşların bismillah, gözler harami'' türküsünde anlatılan şekle dönüşmüştü yüz ifadem. Belki de, elimde Hz. Ali'nin Zülfikarı varmış gibi görünmüş olsam gerekti o an. Yemen'de öte bi yerde, Düldül'ün üstünde savaşta mıydım neydim kim bilir? -''Allah senden razı olsun be Gürselcim, nice psikologlara göründüm, en ufak bi etkisini görmedim.. Bi üzülme sözcüğü bu kadar mı derinden söylenir.. Bitirdin bütün dertlerimi.. Sağol canım kardeşim''. Ne diyim, valla bilerek bişi yapmadımdı?? **** **** Doktor Ahmet de gitti Giresun'dan epey yıllar önce. Evlendi-barklandı, evlat sahibi oldu, Allah'ım analı-babalı büyütsün. Sağolsun, arada bi arar beni canım kardeşim; -''Yahu Gürsel, biraz canım sıkkın, lütfen bi üzülme der misin yine''?? Yer benden okkalı bi küfür, at gibi kişneyerek güler. Kapatır telefonu… **** **** Sizler de sakın hiç üzülmeyin. Hayat boş . Murat boğulur gider, Ahmet ekmeğinin peşine gider. Bize hep ''hasret'' düşse de, şarkılardan fal tutarız radyoda, bigün kavuşmak için… Makaleyi Paylaş Facebook'ta Paylaş Twitter'da Paylaş
Yorum yazarak Yeşilgiresun Gazetesi Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Yeşilgiresun Gazetesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Yeşilgiresun Gazetesi editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Yeşilgiresun Gazetesi değil haberi geçen ajanstır.
Şimdi oturum açın, her yorumda isim ve e.posta yazma zahmetinden kurtulun. Oturum açmak için bir hesabınız yoksa, oluşturmak için buraya tıklayın.
Yorum yazarak Yeşilgiresun Gazetesi Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Yeşilgiresun Gazetesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Yeşilgiresun Gazetesi editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Yeşilgiresun Gazetesi değil haberi geçen ajanstır.