Geçmiş, gitmiş zaman. Unutmuş da aklıma getiremiyom bi türlü; bizim Dişçi Murat neden Giresun'a muayenehane açmıştı? Angara'lıydı gendisi. Neden başkent diğil de Giresun? O'nu şehrime getiren neydi ki? Atama desem, özel işyeri var idi yahu? Acep, o dönemki ganunlar gereği, hem kamu hem özel olunabiliyo muydu? Nerden bileyim ben ula, sabah sabah delirtmeyin adamı. Ben size söyliyim u zaman, bu dünyalar iyisi çocuk, benim gıymetli ve mahçup yürekli gardeşim Murat, Giresun'a ölmeye gelmiş'miş meğer. Bi gün denizde boğulup, çekti gittiydi bu diyarlardan, 12 sene önce... Bizimle plaja gelecekti oysa, hergün olduğu gibi. Ecel işte, adamı çağırıyo, başkalarıyla başka bi yere gideceği tutmuş o gün. Bizler kumsalda, öğlen sonrası gendisini beklerken, ağşama ölüm haberi geldiydi çocukcaazın. Yanında büssürü doktor arkadaşı da var imiş üstelik. Biri bile kurtarmaya cesaret edememiş suya atlayıp. Öyle anlatıldıydı yaşlı gözlerimize. Duydukça gudurup köpürüyodum bense. -''Nasıl kurtarmazlar yaa, nasıl kurtarmazlar. Ya arkadaşını alıp gelecen, ya da sen de onunla birlikte ölecen denizde''. **** **** Doktor Ahmet gardeşimle o hüzün dolu dönemde tanışıp, dost olduk. -''Ehh be Gürselcim, millete bağırıp çağırıyodun cenazede, kurtarmayanlar da oradayken hem de.. Hepsine adamlık dersi veriyodun, farkında bile diğildin''. Bi dostumun vefatı, yeni bi dost kazandırmıştı demek garip göynüme. Sonraları, daha da sık görüşür olduk Ahmet ilen. Sahil yürümeleri, gece sofraları, parklarda 5 çayları, pazar gıymalıları falan. Pek dertli bi kardeşim idi Doktor Ahmet. Hangi birini sayiyim; kürt idi, aleviydi, sosyalistti, felsefe ve şiir tutkunuydu, espri üstadıydı, gurbetteydi, yoğun nöbetlerden başını galdıramayan bi pratisyen hekim idi. Ve bekardı o vakitler. Aynı dilden gonuşabilmenin rahatlığı içerisinde sevip saydık birbirimizi hergeleyle. Bi gece yarısı yürüriken; -''Aha benim doğduğum ev şurası gardeşim'' dediydim. -''Ulan, 40 sene sonra halaa aynı sokaktan geçiyosan, hayatta hiçbi halt olamadın demektir'' demesin mi. Güya beni gızdıracak domuz. -''Descartes'in en galın kitabıyla gafana vururum Aamet'' demek zorunda kaldıydım. **** **** Ordu'daydım o yıllar. Gidip gidip geliyodum Giresun'a pek sık, yarım saatlık yol sonuçta. Genelde bu şekil, izin günlerimde görüşüyoz idi dostlarla. Bigün de Ahmet geldi Ordu'ya. Dünyanın en unutulmaz süpermarket'indeki odamda konuk eyledim gardeşimi. Sayısız çaylar içip, tonlarca püsküütler yediydik saatler boyu. Gece de eve yemeğe gitmişizdir heralde, eşşek diğilim ya!! Yine çok dertliydi Ahmet. Anlattı da anlattı. Ağzımı açmama fırsat bulamaz hallarda dinledim O'nu. Nasıl dile getireyim şimdik bilmiyom; -''Yaa Gürselcim yapayalnızım. Alevi olduğumu söyleyince çevrem daralıyo. Kızlar bile mesafe koyuyo. Ne gadar doktor olursak olalım, peşimizde hepbi sivil polis. Kesin telefonum da dinleniyodur. Acil'de doktor sayısı az, uykusuzluktan geberecem. Evde çamaşır problem, ütü problem. Günde 3 öğün dışarlarda yemek yiyom. Ailem Diyarbakır'da onları özlüyom bi yandan. Memlekete yavaş yavaş çok kötü günlere gidiyo bi yandan''. Bu minvalde gonuşuklar ediyodu Ahmet. Gözleri dolu dolu. Besbelli ki pek keder yüklüydü çocuk. Hiç bitmiyodu lafları. Bi ara, nasıl fırsat bulduysam; -''Üzülme lan, içime oturdu'' diyebilmişim anca. **** **** Dostum Ahmet gendine geldiydi birden. Yüzü gözü aydınlandı falan. Mutluluk çöktü suretine, cismine, mah cemaline. Derdi tasası silindiydi. Sanırım gönül tellerini titreten davudi bi sesle söylemiş olmalıyım ol mübarek ''Üzülme'' cümlesini… ''Kaşların bismillah, gözler harami'' türküsünde anlatılan şekle dönüşmüş olmalıydı yüz ifadem. Elimde Hz. Ali'nin zülfikarı varmış gibi görünmüş olsam gerek bi an üçün. Yemen'de öte bi yerde, Düldül'ün üstünde savaşta mıydım neydim? -''Allah senden razı olsun be Gürselcim, nice psikologlara göründüm, en ufak bi etkisini görmedim. Yaani bi üzülme sözcüğü bu kadar mı derinden söylenir. Bitirdin bütün dertlerimi. Sağol canım kardeşim''. Ne diyim, valla bilerek bişi yapmadım!! **** **** Doktor Ahmet de gitti Giresun'dan epey bi süre önce. Evlendi-barklandı, evlat sahabısı oldu, pratisyen de diğil artık. Arada bi arar beni canım gardeşim; -''Yahu Gürselcim, lütfen bi üzülme der misin yine''. Yer benden okkalı bi küfür, at gibi kişneyerek güler. Alışmış gudurmuştan beterdir ne de olsa!! Sizler de sakın hiç üzülmeyin. Makaleyi Paylaş Facebook'ta Paylaş Twitter'da Paylaş
Yorum yazarak Yeşilgiresun Gazetesi Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Yeşilgiresun Gazetesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Yeşilgiresun Gazetesi editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Yeşilgiresun Gazetesi değil haberi geçen ajanstır.
Şimdi oturum açın, her yorumda isim ve e.posta yazma zahmetinden kurtulun. Oturum açmak için bir hesabınız yoksa, oluşturmak için buraya tıklayın.
Yorum yazarak Yeşilgiresun Gazetesi Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Yeşilgiresun Gazetesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Yeşilgiresun Gazetesi editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Yeşilgiresun Gazetesi değil haberi geçen ajanstır.