Elimde bi ütü dolanıyorum günlerdir sokaklarda. Ütü gısmısının işine karışmayı sevmem, kıvılcım çıkarmış, sigortaları attırmış falan evde. Ütüdür bu, çıkarır arada böyle kıvılcım mıvılcım, napim? Hemfikir diğil benle eşim ama. O'na sorsan, bizim ütü Keban santrali genelinde de bi zarara yol açmış gibi. -''Gürsel şunu derhal bi philips servisine götür'' dediydi bana… Emir büyük yerden, ütü üçün filibis servisi aranıyodum kan-ter içinde. Yolda Ahmet Öğütçü Abime rasgeldim. Yeşilgiresun Gastemizin saabıdır gendisi. Elinde pek acayip bi elektikli cisim, taşımakta zorlanıyo, alı al moru mor; -''Yaa Gürselcim sony servisi arıyom, nerde ula bu, sen bilirsindir''? -''Abi ben de filips'çi arıyom, iki gündür bulamadım''. -''Ya başım derde galdı bi zımbırtıyla''. -''Hiç sorma abi, delirecem ben de.. İyice son ütücü gibi bişi oldum''. **** **** Sevgili Ahmet Abim kulağıma fısıldadı giderayak. Gece benim oraya bigaç tane turist gelecekmiş, Giresun türküleri falan dinlemek isterlermiş. Dedeleri Giresunlu olan, 4 gişilik Yunanlı bi aile imiş bunlar. Dede denilen adam, mübadele yıllarında gönderilmiş'miş doğduğu bu topraklardan… Tüylerim diken oldu duyunca, buyursun gelsinler helbet. Başımın üstlerinde yerleri var. Ben ne kadar Giresunluysam, onlar da aynen öyle diğil midir? Ömrümü bu konuya adayabilirim. Rumların, Ermenilerin yeniden şehrimize geri dönebilmeleri üçün kellemi verebilirim. İki tane kızıma bırakabileceğim yegane miras, iki katlı bi Rum konağıdır, dedem satın almış zamanında, bunu bile o kişilerin torunlarına hediye edebilirim. Yeter ki gelsinler. Yeter ki buralar yeniden şehr-i canan olsun. **** **** Harbiden geldiler de. Bi başka can dostum Fırat Sipahioğlu'nun selamlarını söyleyerek… ( sağolsun Fırat, esaslı adamdır, Masal'ı görmeden Giresun'dan gidilmez anlamında gonuşuklar etmiş) Yaşlı bi baba, adı Lefter. İki gençten çocuk, bi de gencecük gız. Bilirsiniz, ingilizceyi ana dilim gibi gonuşurum. -''Bizi Fırat gönderdi, gasteci Ahmet Öğütçü de oradaydı'' dediklerini anladım hemen. -''Oooo, Fırat, my friend'dür gendüsü'' diyerek yanıtladım. Sarıldık, kucaklaştık hararetle. sanki yeni bi mübadele olacak, onlar geliyo, ben Yunanistan'a gidiyo gibiydik aynı. Güya Yunanistan'ın neresinden olduklarını sordum; -''Ver ar yu from Lefter Abi'' dedim büyük bi içtenlikle. -''Giresun'' dedi cevaben. Yumruk yemiş boksör gibi olsam da belli etmedim, gülümsedim bu kez; -''Neresinden abi''? -''Gogara''. **** **** Hayat bu denli güzel bişi kardeşlerim. Sakın o günleri görmeden ölmeyin. Benim mahallemin sahil kesiminin adıdır Gogara. Hiç düşünmemiştim, Rum'lardan kalmaymış demek. Karşımda 60 yaşlarında bi adam. Dedesinin doğduğu mahalleyi gendi mahallesi diye söylüyo. Bütün dünya halkları el ele verip, emperyalizmin damına koymadan sakın ölmeyin kardeşlerim. **** **** Donattık masayı elimizden geldiğince. Birası, şarabı… Turşusu, mısır ekmeği, fındığı… Allah ne verdiyse bölüşüp, yiyip içtik. Gencecük gız hiç konuşmadı, ama diğer iki genç bile duygu yüklüydü. Hollanda'da yaşarmış biri, öğrenci miymiş neymiş? Yunanistan'a pek nadiren gider imiş. -''Ben Giresunluyum'' dermiş, her sorulduğunda. Şu yaşıma değin, salt bu şehri yazdım. Önemini iyi biliyorum. İyi okudum, iyi gözlemledim, iyi yaşadım, iyi süzdüm herbi şeyi çünkü. Zaman beni haklı çıkardı işte. Başka bi şehri yazarsam ellerim kırılsın. **** **** Dertlendim… -''Gemiler Giresin'e / Yar olayım sesine / Bi daha değse idi / Nefesim nefesine''yi söyledim, elime bağlama alıp. Nakarat gibi olan ''Oy oy'' bölümüne Lefter Abi de katıldı. Onlar da öyle söylermiş. Masanın üstünde ''Ey Gidi Giresun'' kitabı vardı, canımın içi Ali Işık abimin. Bakıp bakıp eski fotoğraflara; -''Ey gidi Giresun'' demesin mi Lefter Abi? -''Nerden biliyonuz yahu bu lafı'' dedik. Onlar da halaa böyle dertlenirmiş Yunan ellerinde. **** **** Gecenin son demlerine doğru eşim aradı. Eyvah!!! Ütüyü gayıp ettim... Unuttum bi yerlerde… Şimdi ütüyü soracak??? Hayır öyle olmadı. Minik kızım Yağmur ''tel sarar'' yapmayı öğrenmiş meğer babannesinden, onu haber verdi eşim. Tel sarar yapabilmek insan hayatındaki en mühüm aşamadı gözümde, gerisi sonra gelir. Giresun'daki her bebeğe olduğu gibi, gendi torununa da öğretmişti sonunda annem. Duygulandım helbet. Demek benim minik bebeğimin yürüme, okul ve evlilik çağları da yaklaştı dedim içimden. **** **** Telefondan ben de söyledim aynı ezgiyi bebeğimin kulağına; -''Tel sarar yağmur tel sarar / Tel bulamazsa ne sarar''. Farkında bile diğilim, Lefter Abi beni dinliyomuş çaktırmadan. Göz göze geldik. Ellerini bi sağa bi sola çeviriyodu abim gülücükler saçarak. Onu da biliyodu. (2012 yılında yazmışım bunu. Hasır Tabure adlı kitabımda yer de vermişim. Kızımın büyümesi dışında, aynı noktadayım) Makaleyi Paylaş Facebook'ta Paylaş Twitter'da Paylaş
Yorum yazarak Yeşilgiresun Gazetesi Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Yeşilgiresun Gazetesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Yeşilgiresun Gazetesi editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Yeşilgiresun Gazetesi değil haberi geçen ajanstır.
Şimdi oturum açın, her yorumda isim ve e.posta yazma zahmetinden kurtulun. Oturum açmak için bir hesabınız yoksa, oluşturmak için buraya tıklayın.
Yorum yazarak Yeşilgiresun Gazetesi Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Yeşilgiresun Gazetesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Yeşilgiresun Gazetesi editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Yeşilgiresun Gazetesi değil haberi geçen ajanstır.