Tarih boyu hiç olmamış işler oluyo şu sıralar şehr-i canan'da. Bi sıcak var, bi sıcak, sormayın gitsin. Şimdi, sırf gurbetteki dostlarımızın aklı buralarda galmasın diye yalan gonuşup da; ''Bütün şehir 20 metre karla kaplı durumda, limanımız buz tuttu gidip paten kayıyoz akşamları, Gedikkaya ile irtibat kesik iki gündür ulaşamıyoz, Ada desen geçen sabah aniden denize battı'' nasıl diyeyim? Soğuk moğuk yok işte. Resmen hepbir yanıp yanıp tutuşuyoz sıcaktan. Pencereyi açınca bi alev topu değiyo suretlerimize sanki. Azıcık hava almak üçün balkona çıkılsa, aynı pazar günleri gıymalı yapılan bi fırına girilmiş gibi olunuyo. Oysa böyle şeyleri hiç bilmeden büyüdük bizler; sıcak nedir, güneş nasıl bişidir, bunalmak neye benzer, rutubet yüzünden nasıl cinnet geçirilir, yağmur yağmaması nasıl oluyo? Ne tuhaf… Malum, Giresun nüfusu, 450 senedir doğal klimalı bi şehirde hiç terlemeden yaşayıp 21.asıra ehli keyif bi ruh haliyle girmiş insanlardan oluşur. Misal, arada bi güneye, egeye falan tatile gittiğimizde, sıcaktan telef olup, söve-saya 3 günde geri dönen adamlardık hepimiz. Nooldu şimdi o güzelim Karadeniz iklimine? Ne farkımız kaldı bilcümle kıytırık coğrafyaların, kıldan-tüyden iklimlerinden? Yakındır, Giresun erkek milleti olarak sadece birer incir yaprağıyla örtünüp sokağa çıkmalarımız… Sonra bizim Gürsel söylemedi demeyin… **** **** Pamuklu yorganlarımız var idi çocukken. Nasıl ki kış geldi mi annelerimiz hurçları devirip, yünlü yorganları tedavüle çıkarıyodu, yaz mevsimlerinin en muhteşem güzelliği de pamuklu yorganlardı. Yaz geceleri bu anne kokulu incecik yorganlara sarılmazsak üşürdük yahu!! Cam-çerçeve açık uyumak da neymiş o vakitler? Hiç öyle bi ''herif'' yaşamadı buralarda. Hepimiz ilk kez, 45 yaşında açtık geceleyin pencereyi. Pikeymiş, nevresimmiş? Allah sizi inandırsın be gardeşim, bunlar da 5 yılda bikez falan anca işe yarardı eskiden.Tesadüf işte, her nasılsa hava sıcaklığı 29 dereceye ulaşacak da, çöle düştük sanarak panik olacaz da, annemiz; ''Ula oğlum terlersin'' diye fırça atıp pamuklu yorganı bile fazla bulacak da, üstümüze zorla pike örtecek de… Donardık donar, o pamuklu yorgan olmasa. Efil efil efilderdi şehrimin rüzgarı herdaim. Denizimiz dalgalanırdı hep. Bi rüzgara bak, bi ağaçlara. Bi denize bak, bi çiçeğe benzeyen dalgalara. Daha ortaokulda, üçte birimiz aşık olmuştuk bu yüzden, üçte birimiz şair, diğer üçte birimizse hem aşık hem şair. (Beni sormayın, hangi gruptaydım. Deşmeyin derdimi, yarem derindir) Böyle hüzün yüklü bi sevda şehri idi burası. Yünlü yorgan kabadır, okulların açılması demektir örneğin. Gurbettir, ayrılıktır. Estetik yoksunluğudur. Hayatlarında pamuklu yorganda uyumamış olanlar, anlayamaz Giresunlu'nun yüreğinde pıtır pıtır eden şiirlerin tekbi dizeciğini. Şimdi her yanımız beton, her yanımız bina. Rüzgar giremiyo sokaklarımıza. Yünlü yorgan örtmüşler şehrimin üstüne. Terleyip duruyoz. **** **** Giresun'da kaç tane çirkin bina vardır, inanın bilmiyom. Bunu kime soracağımı da bilmediğim gibi, doğru yanıt alabileceğim herhangi bi yetkili olduğunu da sanmıyom. Ama, çok iyi bildiğim bişey var; Kocaeli Belediye Başkanı olan, adını dahi bilmediğim şahıs hızır gibi yetişti imdadıma geçen hafta. Ulusal bi gastede okudum şol mübarek haberi; -''4000 binayı yıkın'' emri vermiş Başkan. Ne güzel. Demek ki böyle bi icraat olabiliyo. Demek ki devletten böyle bi bütçe ayarlanabiliyo. Kimi şehri yöneten depremden korunma üçün isteyecek bu yıkımı, kimisi başka nedenden.Bileceksin işini. Bizim Başkan'ımız da; ''Dünyanın en güzel şehri, Avrupa kentlerinin kıralı, eski minicik sahil beldesi Giresun'u geri getirme projesi'' üçün isteyebilir bu bütçeyi. Sıkı bi tanıtımla dünyayı ayağa kaldırabilir. Sahilden başlayıp, Gazi Caddesi'nden girerek, Yeniyol'dan çıkarak, 4000 tane ucube binayı istimlak edip, aslına uygun olarak yeniden inşa ettirebilir şehrimi. Çok mu zordur? Gerçi, benim şehrimde ''proje'' sözcüğü ayağa düşmüştür, anamın pamuklu yorganı bile örtemez üstlerini, düşürenlerin günahlarının. **** **** Yarından tezi yok… Biz, kız babalarının en büyük görevi; gızlarımızın çeyizleri üçün bol miktarda pamuklu yorgan diktirmek olmalı. Torunlarımız, pamuklu yorganlarda uyumalı yaz geceleri. Saflığın, temizliğin, eski Giresun'un simgesidir pamuklu yorgan. Bi sabah uyanırlar pamuklu yorganlarıyla; Nüfus 30 bin gişidir yine. Limanda vapurları vardır. Kumsalları uçsuz bucaksızdır. İkişer katlı, avlulu-bahçeli eski Rum evleri aynen durmaktadır yerlerinde. Parklarda bahçelerde danslar etmektedir çiftler. Plajlar, restoranlar sabahlara kadar doludur. Kravatlıdır erkekler, çağdaş giysilidir kadınlar. Sokakbaşı'ndaki tenis kortu konuklarını beklemektedir. 5 tane yazlık sinema vardır halaa, aynı anda full çeken… Giresun'un tek kurtuluşu ''Pamuklu Yorgan Projesi''dir. Altında uyumasını bilenlere… Makaleyi Paylaş Facebook'ta Paylaş Twitter'da Paylaş
Yorum yazarak Yeşilgiresun Gazetesi Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Yeşilgiresun Gazetesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Yeşilgiresun Gazetesi editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Yeşilgiresun Gazetesi değil haberi geçen ajanstır.
Şimdi oturum açın, her yorumda isim ve e.posta yazma zahmetinden kurtulun. Oturum açmak için bir hesabınız yoksa, oluşturmak için buraya tıklayın.
Yorum yazarak Yeşilgiresun Gazetesi Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Yeşilgiresun Gazetesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Yeşilgiresun Gazetesi editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Yeşilgiresun Gazetesi değil haberi geçen ajanstır.