Her coğrafya parçasının kendine göre, ünlü olduğu bi yapısı, ayrıcalıklı bi özelliği vardır.
Sözün gelimi Venedik, deryalar içre bi şehir olarak bilinir. Misal biz Sokakbaşı semt ahalisi olarak oralarda doğmuş olsaydık, büyük bi çoğunluğumuz alkollü bi zamanımızda suya düşüp, boğularak ölüp gitmiştik çoktan.
Salt vilayet açısından bakmayı pek de doğru bulmuyom mevzuuya. Orta Anadolu Bölgesi örneğin. Başlı başına bi tahıl ambarı olarak öğretildi burası bizlere öğrenim hayatımız boyunca. Sokakta yürüyüşümüz bile değişmişti bu bilgiyi edindikten sonra; oh bee, tahıl ambarı olan bi ülkeyiz, kendi kendimize yetiyoz, kimseye muhtaç diğiliz, boru diğil lan, daha ne olacaktı ki?
Gün geldi, kimimiz bi miktar ileri gidip; ''Yahu bi bölge tahıl ambarı olabildiğine göre, bi başka bölge neden kendiliğinden şarap mahzeni olmasın, mesela bizim Karadeniz ne kadar da uygun bu iş için'' şeklinde düşünmeye başlamıştık. (Olmadı, soramadık bunu milli eğitim camiasından kimselere. Bu saatten sonra da hiç sorulmaz. Lütfen üstüme gelinmesin)
Oysa böyle diğilmiş bu işler. Boş yere sevinmişiz. Nerden bilelim sonradan gümrük birliği denen bi oluşuma dahil edileceğimizi? Ne ekip biçeceğimize başkaları karar veriyo artık, ne ayıp, ne utanç verici bişeydir bu, onuruna düşkün insanlar için? Hem, doğru düzgün ihracat da yaptırmıyolar epeydir bize, nerdeyse ekmeği bile Arjantin'den alacağız artık.
Caddelerde başımız öne eğik yürüyeceğimiz günler yakındır. Nasıl bakacağız ki mavi gözlü dev adamın yüzüne?
**** ****
Şimdi ekonomi konusuna girersem bi daha çıkamayacak gibiyim, biz muhabbetimize geri dönelim iyisi.
Ne diyodum, Bakırköy mesela. Tımarhanesiyle meşhurdur bilirsiniz, akla ilk önce zırdelileri gelir buranın. Nasıl ki Paris Eyfel Kulesi ile, Londra çift katlı otobüsleriyle nam salmıştır cihana, bizim Giresun'umuz da bi orkestralar şehridir ezelden. Şimdi boşverin kirazı ve fındığı.
Söylenegeldiği üzere gerçekten kirazın anavatanı olsaydık, kent merkezinde toplasan 3 tane mi kiraz ağacı olurdu günümüzde arkadaş? Fındığın başkenti olsaydık harbiden, envai çeşit fındık ürünleri süslü-püslü ambalajlarıyla yurtdışı pazarlarında endamını gösteriyo olmaz mıydı şimdi? Kendi kendimizi kandırmayı nasıl da seviyoz.
Orkestra dediğim vakit, hiç kimse 3-5 tane gayet dümbük ve olağanüstü tırışka müzisyenden oluşan Anadolu kasabası topluluklarını düşünmesin. Yaylı çalgısı ayrı, telli çalgısı ayrı, vurmalı çalgısı ayrı, vokalleri apayrı; akıllı uslu bi orkestrada ne bulunması gerekiyosa hepsi mevcut olan topluluklara sahip imiş herdaim şehr-i canan…
Benim naçizane bilgi-görgü dağarcığımda yer alan ilk orkestra, 1900'lü yılların hemen başında kurulmuş bulunan Giresun Filarmoni Orkestrası'dır. Rum ve Ermeni hemşerilerimizden oluştuğu açıkça anlaşılan bu müzik topluluğunun siyah beyaz fotoğrafları çok şeyler anlatır bugünün insanına.
Genel durum itibarıyla, Berlin Filarmoni Orkestrası'ndan daha hallice bi görünüm arz eden bu grup, açık alanlarda halkın ayağına dek gidip konserler veren, çoksesli müzik üreten, genelde hayırsever dernekler yararına faaliyet gösteren güzel abilerden oluşmaktadır. Allah nur içine yatırsın hepsini.
Ruh çağırma denen şeye inanıyo olsam, yok yani korktuğumdan diğil, her gece bu orkestranın şefini bizim eve çağırır, sabahlara kadar sohbet ederdim. O kadar ki önemlidir gözümde, göynümde. (Ne korkacam yaa, size öyle geliyo, gerçi bi ses de olmadı diğil içerlerde, tüh)
**** ****
Emperyalizmin ayak oyunlarına ne yazık ki alet olup, bu sevgili gayri müslüm hemşerilerimizden ayrı düştüğümüz o malum sürecin, genç Cumhuriyet'imize denk gelen yıllarında bi Halkevi Orkestrası kurulmuş şehrimizde. Tahminen, hepsi kendini birer Beethoven sanan Giresun erkeklerinden oluşan bu topluluğunun, repertuarında birinci şarkı olarak; ''Hamamda karılar nasıl bayılır'' adlı eserin yer aldığını tahmin etmek hiç de zor olmasa gerek.
İlerleyen yıllarda, ilk önce düğünlerde, meclislerde paravan arkasında musiki yapan topluluklarla devam eden müzik geçmişimiz, sonraları parklarda bahçelerde dans müziği yapan çağdaş gruplarla yaşamını sürdürmüş, şimdilerdeki pırıl pırıl gençlerimizin sayesinde de bugünlere değin gelebilmiştir.
Grup Med'ler, Grup Çotanaklar, Grup Birleşim, Grup Hayri, say say biter mi sanıyonuz mazimiz? Nice Cumhuriyet Balolarında, sayısız yardım dernekleri gecelerinde, pekçok ahbabımızın düğünlerinde, nişanlarında sahne almıştır bu kıymetli büyüklerimiz. Tümünden de Allah razı olsun, başka ne denir?
Türkiye'de her gittiği yarışmadan şampiyon olarak dönen, o unutulmaz Giresun Lisesi orkestrası da ne güzel bi süsüdür belleklerimizin.
Ve Giresun Musiki Cemiyeti, Müzk Dostları Derneği bugün. Nasıl da gözbebeğidirler kaplerimizin.
Başlıbaşına birer orkestra gibi yaşayan diğer can dostlarım. Ağzından bağlama sesi çıkaran, burnuyla zurna öttüren, poposundan klarnet notalarına ulaşabilen güzel arkadaşlarım. Hepimiz birer halkasıyız bu dünyalarda eşsiz zincirin.
Yukarıda yazdıklarım, istemeden unuttuklarım, hepsi sağolsunlar, hepsi. İyi ki onlarla aynı şehirde doğmuşum, şükrediyorum…
**** ****
Yeri geldi, adlarını anmasam olmaz şimdi. Her zaman her yerde, doğdum doğalı Giresun Belediye Bandosu'dur yüreğimin en görkemli orkestrası. Düşündükçe nasıl da mutlu oluyom, iyi ki yer vermişim bu kainatın en sempatik topluluğuna, Baklava Desenli Ev'imde.
Bakalım ne yazmışım, kitabımın sayfa 12'sinin ilk paragrafında;
''Duygu yüklü bi serap gibidir Giresun Belediye Bandosu'nun ana caddeden geçişi. En olmadık zamanda, hiçbi şeyin yıldönümü de değilken üstelik, Sovyet Kızılordu'yu bile aşan muzaffer adımlarla yürür giderler cadde boyu. Ezeli bi bilinmezden gelip, ebedi bi ulaşılmazı kovalar gibi gizemlidirler''.
Tekbi pişmanlık kaldı içimde. Nasıl oldu da kuramadım zamanında; ''Barış Manço ve Kurtalan Ekspres'', ''Cem Karaca ve Apaşlar'', ''Ersen ve Dadaşlar'' gibi topluluklara nispet yaparcasına, ''Gürsel Ekmekçi ve Gtdaşlar'' grubunu, nasıl?
Bu muhteşem orkestra kültürümüzü yaşatıp, geleceğe taşıyacak daha güzel bi isim mi olurdu?
Makaleyi Paylaş Facebook'ta Paylaş Twitter'da Paylaş
Yorum yazarak Yeşilgiresun Gazetesi Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Yeşilgiresun Gazetesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Yeşilgiresun Gazetesi editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Yeşilgiresun Gazetesi değil haberi geçen ajanstır.
Şimdi oturum açın, her yorumda isim ve e.posta yazma zahmetinden kurtulun. Oturum açmak için bir hesabınız yoksa, oluşturmak için buraya tıklayın.
Yorum yazarak Yeşilgiresun Gazetesi Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Yeşilgiresun Gazetesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Yeşilgiresun Gazetesi editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Yeşilgiresun Gazetesi değil haberi geçen ajanstır.