Ellerde darbuka, kapı kapı dolanırdı bilcümle veletler, Şehrimde ramazan geceleri. Bitek benim şehrimdedir, övünmek gibi olsun. Dillerde çok uzun bi tekerleme, ki en az 10 dörtlüktür, ezbere bilinir halen herkesçe; -''İşte geldik kapınıza Selam verdik hepinize Selamımı almazsanız O da sizin keyfinize''.. Maksat, büyüklerden harçlık koparmak. **** **** Dümbelek idi bu işin adı. Çocuklarsa dümbelekçi. Genelde yoksul çocuklar. Bazen de biz, nispeten varlıklılar katılırdık aralarına. Aslında direkt olarak sosyalizmdi dümbelek işi, sınıf ayrımı tanımayan. **** **** Yazık oldu. Bu işin de çivisi çıktı zamanla. Apartman kapılarına kağıt yapıştırmaya başladı ''Yönetici'' sıfatlı amcalar; -''Dümbelekçi giremez''!! Ve hazindir, hem de nasıl hazin, şehri yönetenler yasaklar koyar oldu bu çocuklara; -''Dümbelekçileri toplayın''!! Siz, o dümbelekçilere gurban olun. **** **** Suçun birazı da çocuklardaydı aslında. Ne darbuka kaldı ellerinde, ne bi alet. Kol altlarında birer plastik bidon yürüyorlar cadde-sokak. Korkudan apartmanlara giremez oldu çocuklar. Trafik lambası diplerinde bekliyorlar artık, kırmızı ışık yansa diye. Yaptıkları da ''müzik'' diğil yeni kuşağın. Yitip giden bi gelenek diğil sadece. Ruhi Su Usta'mız anlatsın en iyisi; -''Kalkın ayağa kalkın Gidiyor bu çocuklar''. **** **** Razaman'ın ilk günü. İftar sonrası yürüdüm biraz. Sahil boyu. Karşıya geçecektim tam. Kırmızı ışık yanıverdi, araçlar duruverdi. Dümbelek ekibi yanaştı bi mersedese; -''işte geldik kapınıza''. Şimdi yukarda Allah var, pekbi babacan idi mersedes sahibi abimiz. Gülümseyerek; -''Oolum, kapıma gelmediniz ki, arabaya geldiniz''. **** **** Durdum izledim, vazgeçtim kaldırım değiştirmekten. Güldüm de tabi. Göz göze geldik mersedesli abi ile. Bi an ''Onay Mercii'', ''Yetkili Herif'', ''Mesul Müdür'' gibi bişey oldum aynen. Onay verdim kaşımla-gözümle ve nazik bi baş hareketiyle. Sanki, ''Ev-araba fark etmez, verin harçlıklarını'' dedim!!! Adam çocuklara 1'er lira falan verdi. Ve beni gösterip; -''Bakın aha şu abiniz de verecekmiş'' diyip vınladı gitti… Olan bana oldu yine.. En bozuk param 4 tane 5 tl idi. Verdim hepsini mecbur!!!! **** **** Başladılar ardım sıra tekerlemeye, uğurlar gibi beni; -'Şekerim var ezilecek İnce bezden süzülecek Verin benim bahşişimi Çok yerim var gezilecek''… **** **** Gözlerim buğulandı. Feda olsun ula size 20 liram dedim içimden. Zeytinlik Mahallesi'ne geçtim koşar adım. Giresun Kalesi'nde dalgalanan bayrağımızın sesi en iyi oradan dinlenir çünkü. Dinledim de uzun uzun, rüzgarı ve bayrağımızı… Bu gariban çocuklar Türk bayrağıdır. Bu şehir durdukça dalgalansınlar, dokunmayın… Makaleyi Paylaş Facebook'ta Paylaş Twitter'da Paylaş
Yorum yazarak Yeşilgiresun Gazetesi Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Yeşilgiresun Gazetesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Yeşilgiresun Gazetesi editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Yeşilgiresun Gazetesi değil haberi geçen ajanstır.
Şimdi oturum açın, her yorumda isim ve e.posta yazma zahmetinden kurtulun. Oturum açmak için bir hesabınız yoksa, oluşturmak için buraya tıklayın.
Yorum yazarak Yeşilgiresun Gazetesi Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Yeşilgiresun Gazetesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Yeşilgiresun Gazetesi editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Yeşilgiresun Gazetesi değil haberi geçen ajanstır.