Beni yanıltan annannem oldu aslında.
Kardeşlerim, arkadaşlarım, kendim falan, gündelik yaşantımızda her ne edersek edelim; ''Bunlar hep birer nevi delilik'' diyip kulp takıyordu rahmetli ve ulu gadın.
Salt bu nedenle olsa gerek, şu yaşıma değin deliliğin dünyadaki genel merkezi olarak Giresun'u biliyordum. Diğer coğrafyalarda irili ufaklı aklını oynatma kırıntıları görülse bile, özellikle zır deliliğin benim şehrime özgü bişey olduğunu düşünüyordum valla.
Öyle diğilmiş.
Nerden bilecem, Malezya'da bile bi tür delirme biçimi var imiş meğer: ''Amok koşusu''…
Allah deli gullarına akıl versin diyerek konuya giriyim, yeryüzünde sadece Malezya yerli halkına nasip olmuş bi çıldırma haliymiş bu Amok koşusu. Takdir etmek lazım, kafayı bi biçimde sıyırmış bulunan yerli kardeşimiz ölünceye kadar hiç durmadan koşar imiş.
Uzatmanın gereği yok. Mevzuu çok yalın: Deliriyon, çılgınlar gibi koşmaya başlıyon ve ölüyon. Öbür tarafta sana altın madalya takıyo annannem.
-''Sen deliymişin deliymişin de, dağlardan inmeymişin'' diyo madalya töreninde. Hepsi bu.
****
Ünlü karikatür sanatçısı, sevgili Derya Sayın abim anlattıydı bana bi vakitler buralara geldiğinde.
Pek uzun yıllar önce, misal lise çağlarında Derya Abimin, bi akşam vakti, Gazi Caddesi'nde adamın biri delirmiş durup dururken.
Denize doğru inen sol kaldırımda Derya Abi'nin önü sıra gayet sakin yürümekte olan bu şahıs, birdenbire karşı tarafa doğru çılgınlar gibi koşarak Türkiye Eczanesi'nin camlarından içeriye girivermiş.
-''Neye uğradığımı şaşırdım yahu'' dediydi Derya Abi.
Bulmacalardan bildiğim Amok koşusunun bi benzerine canlı canlı tanık oldumdu diye ekleyip.
Bense asıl, eczane personelinin o esnadaki muhtemel şaşkınlığını düşündüm hep o gün bugün.
Çok yalın mevzuu: Tezgah arkasındasın. Müşteriye ilaç hazırlıyon. Dalgınsın. Ansızın bi gürültü. Cam çerçeve yerle bir olmuş.
Karşında bi herif.
Ve müşteri olarak oracıkta bulunan annannem gümüş madalya takıyo o'na.
-''Deli çok da evleri ayrı'' diyo törende. Hepsi bu.
****
Kaderimdir sanki.
Ne yazarsam yazayım, konu bi şekilde Gazi Caddesi'ne gelir her defasında. Harbi gonuşuk edecem şimdi, benim üçün kainatın merkezi de, dünyanın göbeği de Gazi Caddesi'dir.
Kabul ediyorum, İstanbul önemlidir, İstiklal Caddesi pek mühümdür. Boğaz falan, Sultanahmet filan. Paris falan, Londra filan. Hiçbirine itirazım yok.
Ama…
Yeryüzünde, doğrudan denize inen, kumsala kavuşan yegane ana cadde Giresun'dadır.
Devletçe, Turizm Bakanlığı'nca, her kimse birilerince korunma altına alınmalı Cadde'miz. Eski fotoğraflarına sadık kalınıp, bire bir restore edilmeli. Vakit çok geç olmadan başlamalı istimlaklar. Kimin binası olursa olsun, bize ne?
Defalarca yazdım köşelerimde bu konuyu. Dile getirdim kaç kez, katıldığım tv söyleşilerinde vesaire. Bu şehrin büyük abdestinde boncuk aranan heriflerinden biri olamadığım üçün dikkate alınmadı.
Sağlık olsun. Edebiyat tarihçilerine, kent tarihçilerine emanet olsun harflerim.
****
Dalgın dalgın yürüyordum sol kaldırımdan aşşaa doğru. Akşam vaktiydi. Sevdaluk çeken adam hep dalgındır, malum.
Türkiye Eczanesi'nin yerine, başka bişiler açıldığını fark ettim.
Üzüntüden kahroldum sevgili kardeşlerim. Derya Abimin anlattığı adamcaaz gibi çıldırıp, karşı yöne doğru koşasım geldi. Camı çerçeveyi darma duman edip içeri giresim bi de.
Gazi Caddesi esnafı olabilmek bu denli kolay olmamalı. Eskiler hep korunmalı. Bu gidişata, bu çirkinleşmeye artık dönülmez noktaya gelinmeden dur denmeli.
****
Mevzuu çok yalın: Kurtarırsın.
Şehr-i Canan'ı kent konseyleri falan diğil, gerçek bi ''Kentliler Konseyi'' yönetir. Şehrin eskileri onaylamadan bi çivi bile çakamazsın.
Belki o zaman Cadde caddeye benzer, sahil sahile, şehir şehire.
Annannem gökten bi kınalı koça binip iner o zaman belki;
-''Delilik az akılla olmaz'' der. Hepi topu bu.
****
( Değerli dostlarım, sevgili Derya Sayın ağabeyimi ölümünün 4. yılında, daha da eski bi yazımla anıyorum. Sizlerin bu yazımı ikinci okumanız olacak, affınıza sığınıyorum. Ruhu şad, mekanı cennet olsun)
( Geçtiğimiz hafta gazetemizde canım Müyesser Karaibrahim teyzemin olağanüstü bi makalesini okuduk. Anlatım dili büyüleyici, Türkçesi kusursuzdu. Asaletine-zarafetine-görgüsüne pek yaraşmıştı yazı biçemi. Kutluyor, devamını diliyorum. Ahmet Öğütçü ağabeyimden de konuya el atıp, Müyesser Teyze'mize bi köşe ayırmasını rica ediyorum)
Yorum yazarak Yeşilgiresun Gazetesi Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Yeşilgiresun Gazetesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Yeşilgiresun Gazetesi editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Yeşilgiresun Gazetesi değil haberi geçen ajanstır.
Şimdi oturum açın, her yorumda isim ve e.posta yazma zahmetinden kurtulun. Oturum açmak için bir hesabınız yoksa, oluşturmak için buraya tıklayın.
Yorum yazarak Yeşilgiresun Gazetesi Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Yeşilgiresun Gazetesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Yeşilgiresun Gazetesi editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Yeşilgiresun Gazetesi değil haberi geçen ajanstır.