Hava biraz erken mi kararmıştı ne? Belki, benim şehrime özgü yerel bi güneş dutulması da olabilir, belli olmaz tabi. İşyerimin lambalarını açma gereği duydum birden. Oysa ki, oturmuş ne güzel şöhretin, zengünlüğün tadını çıkarıyodum. Elmas taşlarla bezeli tahtımda ve üstelik sedef kakmalı ahşap kadehimden büssürü şaraplar içerekten. (yok la inanmayın, bi hışır sandalye işte) Işıkları açmamla içeri girmesi bi oldu. Gözüm az buçuk ısırıyo bi yerlerden, görmüşlüğüm var, ama pek de tanıdığım biri gibi diğil sanki. Nazikçe ayağa kalktım, ellerini sıkacam güya. -''Lütfen Gürsel Bey'' diyerek, daha da büyük bi nezaketle yerime oturttu beni. **** **** Ev saabıyım sonuçta, konuğumu hoş'lama, ağırlama derdindeyim. Kim olduğunu, adını falan anımsamadığımı belli etmemeye özen gösteriyom biyandan, gonuşacak konu üretmeye gayret ediyom biyandan. Bilirsiniz, az çileli iş diğildir. -''Ne var ne yok Abi, nasıl gidiyo hayat, neler yapıyosun''? -''Lütfen Gürsel Bey''. -''Eh işte ben de hasbelkader sanat ortamı ağırlıklı bi işe soyunmuş bulundum''. -''Lütfen efendim''. -''Gece çok geç yatıp, gündüz geç kalkıyom, zor oluyo benim üçün, sokaklarda olamıyınca hayattan zevk de alınamıyo''. -''Gürsel Bey.. Lütfen''. **** **** Beyaz kıvırcık saçlı, kırmızı tombiş yanaklı tatlı bi adam bu. Lütfen sözcüğünü öyle güzel vurguluyo ki, konuya göre anlamını buluyo laf gendiliğinden. Valla ne bilim, en azından ben anlayabiliyodum ne demek istediğini. Misal, yukarıdaki sıralamaya göre; ''Şimdi beni boşverin, asıl sizi gonuşalım Gürsel Bey'', ''Estafurullah, siz becerirsiniz bu işi Gürsel Bey'' ve ''Kendinizi bu gadar yormayın, biraz erken yatın Gürsel Bey'' demek istediği nasıl da aşikar idi… Bazı insanlar böyle az ve öz gonuşuk eder, örneğin rahmetli babam da öyleydi. Ama, bunun gibi bi üstadı ilk kez görüyom, ne yalan söyliyim? **** **** Kalkıp mekanımı gezdi sonra abimiz. Duvarlara, masalara, bar gısmına falan şirin bi tebessümle baktı hep. Eşlik etmek istedim. Kesin ve kararlı bi tonda ''Lütfen'' diyerek yerime geri gönderdi beni. Tükkanın bi yerinde sergilediğim, eski şiir cd'mi eline aldı birden. Sevgiyle parıldadı gözleri. Çok şükür, ömrüm boyu defalarca kutlandım birilerince, bi bakış ve bi gülücükten oluşan bu tür bi tebrik, tümünden de değerli oldu galbimde. Kurban olayım. Bi yerlerde, işyeri dekoruna katkısı olsun diye Zagor ciltlerine de yer vermiştim. Espri mi yaptı, laf mı sokuşturdu yoğusa özüme, bilmiyom; -''Bunları da siz mi yazdınız''? -''Yok abi, nerde o günler, keşke Zagor'u yazan-çizen adam ben olsaymışım, başka ne isterdim Tanrı'dan''. -''Lütfen Gürsel Bey.. Lütfen.. Lütfen'' **** **** İlla ki bi şirinlik yapacam ya misafire, kalktım saz çalmaya başladım, sahneye çıkıp. Tek gişilik bi konser veriyom ilk kez. Hayatta kimseye yapmam bunu. Ama garşımda melek suratlı bi herif var, dutamadım gendimi. Ben çaldım, o söyledi, ben çaldım o söyledi. Yarım saati geçti zaman. Biraz oynak bi havaya geçmişim besbellim zamanla. Kalkıp oynamaya da başladı abimiz. Parmaklarını şıklata şıklata dönüyo, biyandan da; ''Lütfen Gürsel Bey'' diyodu. Ses tonundan; ''Artık bu kadar da ilgilenmeyin benimle, çok teşekkür ederim Gürsel Bey, sağolun, varolun'' demek istediği gayetlen net anlaşılıyodu. **** **** İşyerimin wc'sinde kapı kilidi, anahtarı falan yok. Öyle sürgü filan da yok. Cencik diye bişi var, bilir misiniz? Gerçi, Giresuncası ''cencik'' de, siz normal Türkler ne diyonuz buna, şu an itibarıyla inanın anımsayamadım? (Kapıya monte edilmiş bi halkaya, ganca şeklinde bi uç takıyon, oldu sana tuvalet kilidi) Özellikle isteyip, rica ettimdi ustalardan, tuvalet kapısı cencikli olacak diye. En çok da bu hoşuna gitti Abi'mizin. Tuvalete gidip döndüğünde sırf bu cencik olgusunu vurguladı yüzüme bakıp bakıp; -''Ne iyi düşünmüşsünüz Gürsel Bey''. -''Abi napalım, benim hayatım böyle bi hayat.. Yemin ederim, o cencikten daha önemli hiçbişi yok şurada benim üçün''. ''Lütfen Gürsel Bey''. Bu gadar mı güzel lütfen der bi adam. Anında anladım ki; ''Boşuna gendini yorma, biz okurların zaten tanıyoz seni yeterince'' demek istiyodu canını sevdüüm. **** **** Vakit geç oldu. Mekan yükünü tutmaya başladı hafiften. İzin ister gibi oldu abimiz. Ayağa kalktı, boynuma sarıldı, yanaklarımı öptü. Kapıya değin uğurladım bu kez. Merdivenlerden kayboldu gülümseyen yüzü; ''Lütfen Gürsel Bey'' diye diye. Arkasından bakakaldım bi süre. Koridorlardan halen sesi geliyodu. Belli ki, mahçup olmuştu ayakta kalmamdan; -'' Lütfen.. Lütfen''. Kıramadım, yerime oturdum. Makaleyi Paylaş Facebook'ta Paylaş Twitter'da Paylaş
Yorum yazarak Yeşilgiresun Gazetesi Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Yeşilgiresun Gazetesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Yeşilgiresun Gazetesi editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Yeşilgiresun Gazetesi değil haberi geçen ajanstır.
Şimdi oturum açın, her yorumda isim ve e.posta yazma zahmetinden kurtulun. Oturum açmak için bir hesabınız yoksa, oluşturmak için buraya tıklayın.
Yorum yazarak Yeşilgiresun Gazetesi Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Yeşilgiresun Gazetesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Yeşilgiresun Gazetesi editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Yeşilgiresun Gazetesi değil haberi geçen ajanstır.