Sıradan bir gündü yaşadığım.
Aylak aylak dolandım misal, şehrimin sokaklarını. Bir çay ocağında oturup memleketi kurtardık sonra yakın arkadaşlarımla. Birahane değildi ki, hazır kurtarmışken dünyayı kurtaralım, meyhane değildi ki bulunduğumuz ortam, atmışken uzaya da el atalım.
Gün döndü, bütün lambalar yandı, eve geldim akşamleyin. Eşimin yaptığı yemekleri yemek üzere, eşimin kurduğu sofraya oturmadan az önce, duş gereksinimimi giderdim. Hep böyle yaparım zaten, temizlikler delisiyim.
Üzerimdeki her şeyi kirli sepetine bırakıverdim ilkin. Nasıl olsa akşama-sabaha eşim makineye atıp yıkar tümünü. Sonra, duşakabin denen zımbırtıya karşın tüm banyoyu sular içinde bırakarak yıkandım bi güzel. Bilmiyor muyum, eşim gelir, ardım sıra söylene söylene bunu da halleder, sağolsun.
Yarın sabah için ütülenecek giysilerimi de hazır ettim hem, bulaşığı bi yıkasın sevgili eşim, misler gibi ütüyü de bitirir kuşkusuz.
Alnına bir öpücük kondurdum daha sonra. ''Yetiştirmem gereken yazılarım var'' diyerek odama çekildim, eşim yavru kedilere elleriyle biberondan süt verirken.
****
Aslında, bu denli paylaşımdan uzak, odun kılıklı biri diğilimdir katiyyen. Yalnızca, beceriksiz herifin tekiyimdir, o kadar.
Daha geçen hafta; sofra kurmaya kalkışıp güya el attım ev işlerine, nasıl olduysa evdeki 12 kişilik yemek takımının tamamı kayıp, o gün bu gün. Kollarımı sıvayıp salata yapmaya kalkıştım geçen. Minik bi bağcık marulu yıkamam iki buçuk saat sürmüş meğer, ev halkı deli divane oldu açlıktan. Aksi gibi, havuç rendelemeye giriştim bi gurme pozunda, geceyi acil'de geçirmek zorunda kaldık. Üç parmağım hala sargıda, diğer elime 6 dikiş atıldı, şu yazıyı tek parmağımla yazabiliyorum. (Yok yani, gazete yönetimine bişey ima ediyo diğilim, yahu ne kadar özverili bi çocuk şu bizim Gürsel, derhal prim gönderelim falan, estafurullah, ne gereği var, beni mahçup etmeyin)
Kıyamadım da bikaç gece önce, elektirik süpürgesiyle toz almaya koyuldum bi hışım. Tüm mahallenin sigortaları atmış, sabaha kadar çalıştı Tedaş ekipleri. Yanlış duymadıysam; ''Yahu Keban Keban olalı böyle büyük bi arıza görülmedi'' gibisinden sözler de edildi sanki, kuşluk vakti civarı.
Ne edeyim?
****
Gerisini biliyorsunuz. Gerçekte, aklında pekçok başka konular bulunduğu halde, hanımından korkan her Türk erkeği yazar tayfası gibi ben de ''Kadın hakları'' başlıklı bi yazı döşenmeye girişmiş bulunmaktayım şuan Allah'ın izniyle.
Malum 5 Aralık tarihi, ''Kadın Hakları Günü'' olarak kutlanıyor uzunca bi süredir. Değinmezsem olmaz şimdi… (Eşim gelip gidip denetliyo zaten, hele bi başka konu yazsın da göreyim der gibi, bu kadar da hak fazla be gardeşim)
Sözü uzatmaya gerek yok, herşey son derece açık bir biçimde duruyo tarihimizde. Yüzyıllar boyu ikinci sınıf insan olarak yaşayıp, biat kültürüyle ömür tüketmiş kadınlarımıza birey olmayı sunmuş Atatürk. Kimden, çekinip de yumuşatıyorum ki sözümü, sunmamış, lütfetmiş Ata'mız tüm hakları gadın gısmısına.
Oradan gelir O'nun adam'lığı da zaten.
****
Kim bilir ne güzeldir aydınlanma devrimlerinin birer birer patlaması, kadınlarımız için;
Mahkemelerde erkeklerle eşit kılınmalar, eğitim olanağı, meslek seçimi özgürlüğü, yerel yönetimde söz sahibi olmalar, miras hakları...
Hepsi gelmiş ard arda.
En son olarak, 5 Aralık 1934 yılında; ''Kadınlara Milletvekili Seçme ve Seçilebilme Hakkı'' tanınmış, Büyük Millet Meclisi'mizce.
2010 yılında Atatürk'e diktatör diyebilen şarlatan herifler, dünyanın pek çok uygar ülkesinde kadınlara böylesi bi hakkın, ancak 1950'li, hatta 1970'li yıllarda verilebildiğini o bomboş beyinlerine çakmalıdır…
****
Günümüz kadınları güçsüzdür ne yazık. Eskinin, Kurtuluş Savaşı becermiş kadınları, o mübarek Anadolu kadınları, o dünyalarda bi tane Cumhuriyet kadınları bi avuç kalmıştır artık. Yeniden erkeğin gerisinde kalıp ikinci sınıf yurttaş olmayı yeğlemek nasıl bi anlayışın ürünüdür? Atatürk'ün verdiklerini yok mu sayacaktır yani Türk kadını? 1923 öncesine geri mi dönecektir yani?
Bu işlerin o denli basit olacağı sanılmasın.
Kutsal Anadolu toprağı, ereniyle-evliyasıyla, şehidiyle-ulularıyla izin vermeyecektir Atatürk'ün aydın yolundan geri dönülmesine.
****
İyi ki yazıyı burada bitirmişim. Eşime, meyve tabağı hazırlamak istedim, günün hatırına jest olsun diye. Şanssızlık işte, buzdolabındaki meyve kasesi ayağımın üzerine düştü.
Bir bacağım alçıda yazıyorum final cümlesini.
Kutlu olsun 5 Aralık Kadın Hakları Günü.
Yorum yazarak Yeşilgiresun Gazetesi Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Yeşilgiresun Gazetesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Yeşilgiresun Gazetesi editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Yeşilgiresun Gazetesi değil haberi geçen ajanstır.
Şimdi oturum açın, her yorumda isim ve e.posta yazma zahmetinden kurtulun. Oturum açmak için bir hesabınız yoksa, oluşturmak için buraya tıklayın.
Yorum yazarak Yeşilgiresun Gazetesi Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Yeşilgiresun Gazetesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Yeşilgiresun Gazetesi editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Yeşilgiresun Gazetesi değil haberi geçen ajanstır.