Evin önünde yer alan sokakta veya apartmanın arka bahçesinde arkadaşlarıyla oyun oynayan çocuğu, pencereden seslenerek eve çağıran anne sesi, dünyanın her yerinde hemen hemen aynı lezzettedir. Biraz kızgın, biraz meraklı, biraz aceleci, biraz sevecen. Mutfaktaki fırından yeni alınmış cevizli kek ne ise, bu sesin rengi de odur. Sıcacık, tarçın kokulu, nazenin. İpek böceği gibi narin. Ehh yaani, annelik de böyle bişi diğil midir zaten? Oysa, oyunun en mühüm, en zevkli yeridir büyük ihtimal, annenin pencerede göründüğü o beklenmedik an. Tam da ortalığın iyice kızıştığı, en eve çağrılınmaması gereken zaman dilimidir tahminen uzayın. Evladına karşı yaşamının hiçbi evresinde merhamet duygusunu eksik etmeyen anne, yalnızca pencereye çıktığı vakitlerde azgın bi gladyatöre dönüşür niyeyse. Bi çocuğun göynünde oyun oynama kültürünün ne denli önemli olduğunu sorgulamaz olur artık. Sanki o penceredeki kadın direkt olarak ''anne'' olarak dünyaya gelmiş, ömründe hiç çocuk olmamıştır. Sesini soluğunu sevdüğüm… **** **** Kimi zaman yemek vaktidir de çağırılır eve çocuk, kimi zaman bakkala-fırına falan gönderilmek üçün. Misafir gelecektir, manava meyve almaya yollanır örneğin. Pastaneye kuru pasta almaya… İçlerinde en kara bahtlısı, akşamın o kör vakti annesi tarafından yüncüye nefti yeşil renkte orlon almaya gönderilen çocuktur. Orlon nedir, nefti ne de nefret edilesi bişidir? Saklambaç yarım kaldı ulan!! Şeyy, bi de. Anneler her şeyi nasıl da lüzumsuzca bilir hep, matematik yazılısı vardır çocuğun yarın, zaten ilk sınavdan zayıf alınmıştır, henüz ilkokul 3'te olunmasına karşın bu sınav hayattaki son şansıdır, çalışılması nasıl da şarttır diye çağrılır eve çocuk. Adeta, o velet o gece matematik çalışmazsa, iki kere iki bidaha asla dört etmeyecek gibidir. Hava soğumuştur kimi kez. Ağşam olup her taraf kararmıştır da üstelik. Baba eve gelmiş ve çok kızmıştır; '' Bu çocuk neden halaa sokakta, eve gelip kitaplarının başına geçse de yarın sabaha bilim adamı olarak uyansa ya'' fikrindedir. Sana ne yahu denmez, denemez, baba her zaman babadır. Arkadaşlarına ve o güzelim sokak oyunlarına homurdanarak veda edip, evine döner çocuk. Henüz küfür etme çağı diğildir, bi bilse nasıl da sövecek garibim; okuldan ve sınavlardan başlayıp, okyanusta ilk evrilen tek hücreli canlıya değin, herşeye toptan dümdüz gidecek… **** **** Yiğit de bunlardan biri. Nasıl olabiliyo çözebilmiş diğilim halen, ben kendimi bildim bileli, oturduğum her apartmanda Yiğit diye bi çocuk da ikamet ediyo mutlaka. Hayır, tanıdık bildik bi çocuk diğil bu, şahsen hiç görmüşlüğüm de yok. Mesela, zamanında ben de ufakken, Yiğit adında bi arkadaşım hiç olmadı. Özel biri diğil, Yiğit diye bi takıntım, geçmişten kalan bi kuyruk acım falan da asla söz konusu diğil. Şimdi büyüdüm, iki hızan babasıyım Allah'ım bağışlarsa, şöyle yanağından makas aldığım, geçerken saçını şefkatle okşadığım Yiğit adında bi ufaklık da girmedi gatiyyen apartman yaşantılarıma. Yalnızca, pencereden ''Yiğiiiit'' diye bağıran bi anne sesi sayesinde biliyorum varlığını. Söylemesi ayıp, değüşük zaman dilimlerinde, yurdumuzun pekçok vilayetinde ikamet etmiş bi insanım. İstanbul'u ayrı, Giresun'u ayrı... Ne bileyim, Denizli'si ayrı, Ordu'su ayrı... Aynı kent içerisindeki çok sayıda taşınmalarımı da düşünürsek, tahminen 40 ayrı apartman görmüştür şu bedenim. Bunların tümünde de Yiğit adında bi velet nasıl yaşıyo olabilir, akıl-sır erdirilecek gibi diğil arkadaş? Benzeri anca Alfred Hiçkok'un korku filmlerinde görülmez mi bunun? Kaba hesap 25 yıldır, ülkemizin muhtelif illerinde, sabahları ''Yiğiiiit'' diye bağıran bi anne sesiyle uyanmak her faninin tadabileceği bi duygu mudur sanıyonuz? Hiç büyümeyen, asırlardır ölmeyen, esrarengiz, doğaüstü bi çocuk beni takip ediyo gibi bi hisle yaşıyorum içimde ne zamandır. Tımarhaneye düşmek üzereyim ula!! **** **** Sözün gerçeği, epeycedir unutmuştum bu keratayı. En son bu sabah, yeni taşındığımız evimizde aynı anne sesiyle uyanınca, ilk önce ''Eyvah'' diyerek kulaklarıma yastıkla guvvetlice bastırdım. Daha sonra ''Kim acep bu çocuk'' diyerek pencereye fırladım, ama yetişemedim ne yazık. Gri bi pontul gördüm yalnızca, siyah bi küçük ayakkabı bi de, giriverdi apartmandan içeri, kim olduğunu yine göremedim Yiğit'in. Yahu hiç mi büyümezsin yıllardır beYiğit? Aha beni gocattın, ölme zamanım geldi, sen halaa aynısın, annen yine seni çağırıyo her sabah be goçum. Bi işe gir, askere git, evlen mevlen, bişiler yap, bırak yakamı artık, ne diyim ki başka sana? **** **** Behice konusuna ise hiç girmiyim şimdi, girip de kimseleri üzmiyim. Bi de Behice derdim var uzun yıllardır süregelen. Kulakları çınlasın, artık gençliğimde kalmış iki eski flörtümün de ''Behice Abla'' adında birer akrabaları var idi İstanbul'larda. İsimlerini sık duyardım, gız arkadaşım seviyo diye ben de severdim, ama nedendir bilmem, tanışmak hiç nasip olmadı bu iki ayrı Behice Abla'yla. Valla unutup gitmiştim. Biraz önce eşim demez mi; ''Yaa Gürsel, Behice Ablalar Giresun'a gelmiş, bi gece yemeğe alalım''. Nasıl olur ulan, yine mi Behice Abla var hayatımda? Ne yapacağımı şaşırmış durumdayım. Bu sefer kesin kararlıyım, Yiğit'le Behice Abla'yı buluşturup pazar günü gıymalı yemeye götürecem. Makaleyi Paylaş Facebook'ta Paylaş Twitter'da Paylaş
Yorum yazarak Yeşilgiresun Gazetesi Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Yeşilgiresun Gazetesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Yeşilgiresun Gazetesi editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Yeşilgiresun Gazetesi değil haberi geçen ajanstır.
Şimdi oturum açın, her yorumda isim ve e.posta yazma zahmetinden kurtulun. Oturum açmak için bir hesabınız yoksa, oluşturmak için buraya tıklayın.
Yorum yazarak Yeşilgiresun Gazetesi Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Yeşilgiresun Gazetesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Yeşilgiresun Gazetesi editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Yeşilgiresun Gazetesi değil haberi geçen ajanstır.