Aman, sakın zahmet edip de Larus'lara, Gogıl'lara falan bakarsınız, Gedikkaya nedir, nerededir, nasıl bişidir? İlla ki herşeyi ben anlatacam, siz oturun öylece. (peki, anlatıyom aha) Giresun'da bi yükseltidir Gedikkaya. Dağ desem diğil, tepe desem hiç diğil. Gerçi bizim gözümüzde Everest kadar görkemlidir de yeri, Gedikkaya'mızın tam olarak ne olduğunu açıklayabilecek bi coğrafya terimi olduğunu sanmıyom pek. Şehre tepeden bakıp gözetler, her an tetiktedir savaşçı bi kızılderili kabilesi gibi. Ufak çocukların dökülüp oyuk kalmış dişlerine de benzer, eskilerin Giresun'unun güzelliğine hayran kalıp, açılmış kalakalmış bi ağıza da biraz. Belki, çok da benzetilerle uğraşmaya gerek yok, sonuçta yüksekçe bi kayalık işte. Adı üstünde; gedik… Doğa, bi biçimde gedik yapmış kayanın orasını. Yel vurmuş kertmiş, kar yağmış örtmüş. Binlerce yıl boyu. **** **** Uzaktan bak, genel görünüm itibarıyla bi yanardağın ağzını da anımsatır Gedikkaya. İçkiye yeni yeni başladığım ilk gençlik yaşlarımda, sarhoşluğun da verdiği az biraz cesaretle; ''Ulan bu Gedikkaya sakın sönmüş bi volkan olmasın, 50 sene sonra yeniden faaliyete geçerse ne yaparız, ne yana gaçarız'' gibisine bi nükte eylemiştim, sizden iyi olmiyim. Allah'ın bi hikmeti mi diyim, bahtımın bi cilvesi mi, yoksa bişi demesem de olur muymuş, bi an gati bi karar da veremedim arkadaş. Sabahtan attığın palavraya akşama gendinin de inandığın bi şehirde yaşıyoz sonuçta. Ahabu deminki ''sönmüş volkan'' lafımı, yıllar sonra türlü çeşitli ağızlardan duyup da gülümsüyom şimdi. Bu anlamda ciddi bilimsel bi makale bile okumuşluğum var, aklım sırrım ermiyo şu yaşımda. Yahu, ben bunu 1982 yılında, Amazon Birahanesinde, dokuzuncu bardağın peşi sıra uydurmuşum, size noluyo? Ne makalesi? Faydası da yok diğil, büyüyüp gosgoca herif olduğunda böyle sözlerle karşılaşmanın. İnsanın hoşuna gidiyo. Mesela ben gendimi, yüksek derecede bi yerbilimleri uzmanı gözüyle görmeye başladım bigaç zamandır. Bu bişi diğil, şu kentte kendini şair sananı var, essahtan türkücü zannedeni var. Duyarlı yazar sanan mı istersiniz, doğa dostu bi adam mı? Benim yanardağım yanmış yanmış da sönmüş, çok mu? **** **** Başıma gelecek var ya, tesadüf işte, aynı anda aradılar beni; hem ''Deniz ve Dağcılık Kulübü Başkanı'' İbocan abim, hem de ''Giresun İzcileri'' lideri Yaşar abim. -''Gürsel'cim, birazdan Gedikkaya'ya çıkacaz, hemen hazırlan''. - ''Yahu abi, ben dağcı diğilim, neremi hazırlayacam, ne yapacam, düz yolda zor yürüyom, nasıl tırmanacam'' diyemedim. - ''Alo Gürsel'cim, Gedikkaya'da izci kampı kurduk, seni de bekliyoz'' - ''Ama liderim, ben izci diğilim ki, ne edecem çadırda, gelmesem olmuyo mu'' da diyemedim. Serde heriflik var, karizmayı çizdirir miyim.? Tam tersi, zaten her sabah evden her an yalçın bi dağa tırmanacak şekilde tedarikli çıktığımı ısrarla ve guvvetlice vurgulayan cümleler kurdum, cevaben; -''Bekleyin, geliyom''… **** **** Bendeki bu iştaha rağmen, malesef yola koyulmamız epey bi zaman aldı. Giresun Deniz ve Dağcılık Kulübü üyelerinden oluşan 15-20 tane sevgili dostumla ve benim gibi direkt Allah'a bağlı esrarengiz 3-4 adamın, iki ayrı minibüsü denk getirip de buluşması bi türlü başarılamıyodu. Her aranılan şahıs, şehrin en alakasız noktasında bi ötekisini bekliyodu. Kimisi yanlışlıkla Kümbet'e çıkmış, koşarak geri dönüyodu. Bazısı dalgınlıkla Ada'ya gitmiş, dönmek üçün sahil güvenlik hücumbotunu bekiyodu falan. Vakit ilerledikçe, hava bile bi acayipleşmiş, sağanak yağmur başlamıştı, bizler Gedikkaya eteklerine minibüsleri park ettiğimizde. -''İyi oldu, epeydir yağmuyudu'' dedik. 50 yıldır hiç durmadı halbuki. **** **** Araçtan inip, usta bi dağcı edasıyla şöyle bi tırmanmaya kalkışmamın daha ilk dakkasında, dizimi diğer minibüsün kapısına çarpmışım. Bilirsiniz diz acısını, canım çıkıyo sandım; ''Arkadaşlar siz beni bırakın gidin, ben gerideki Kızılderilileri oyalarım'' diyebildim, filmlerde olduğu gibi. İlk tutunduğum ot elimde kaldı sonra. İlk kayalıktan derhal düştüm peşi sıra. İlk bataklığa büyük bi özgüvenle saplandım en son. Yılmadım. Tırmanıyodum inatla. En ön saflardaydım. Yanı başımda gençten bi çocuk da var tesadüf, her nasılsa cep telefonuna bakıp herbi şeyi söylüyodu kerata; ''Şu anda 150 metredeyiz'', ''Hava 18 derece'', ''Nem oranı bilmemne'', ''Denizlerimizde rüzgar 3 ila 5 guvvetinde'' falan filan. Ula bu nasıl bi telefon, o gadar bilgi nasıl var bunda? Dayanamayıp nihayet, ''Goçum bakbi, Fransadaki abim şu an napıyo'' demişim. Gızdırdı beni çocuk. **** **** Yağmurdan donumuza değin ıslanmış vaziyette kamp yerine ulaştık sağ salim. 210 metreymiş, yükseklik. İzcilerle, Yaşar Lider'le kucaklaştık. Bu kampın asıl amacı olan, rahmetli Doktor Hakan'ımızı sevgiyle yad ettik. Doyulmaz Giresun manzarasını izledik. Çaylar içip, simitler-peynirler yedik. Gençler gitar çaldı, bizler dinledik. Fotoğraflar çekildik. Çok da duygulandım kendi adıma, nice yazılar üretmişim buradan esin alıp. İşte, yaşamımda ilk kez, çok önem verdiğim bi ''olay mahallinde''ydim, çok şükür. Genelde hüzün çökünce galbime, eşimi-çocuklarımı ararım. Aradım yine; ''Ben bi şekilde 210 metreye tırmanmış bulundum, ama geri inebileceğimi hiç de sanmıyom, kendinize iyi bakın, bi teleferik imal edip bikaç sene içinde dönerim'' dedim, belgesel sunucusu dozunda bi sesle. Bilirim ki, bu da bi tür ruh hastalığıdır; bi yerde yarım saatten fazla duramıyom, sıkılmaya başlamıştım çoktan. Bizim minibüs ahalisini ikna ettim, geri dönüşe geçtik. Sanki bi halt bilirmişim gibi, yine yürüyüş kolunun önlerindeydim. Sayemde iki-üç kez yolu kaybettik, bi ara sanki Lüleburgaz'dana geçmiş gibi olduk. Herşey tamam da, vahşi ormanlara nasıl ulaştık, işte o halen bilinmiyo?? Düşe kalka minibüsün yanına indiğimizde, yağmur birden diniverdi nasılsa. Evdeydim nihayet, O haldeki giysilerimi eşime açıklaması güç olabilirdi; ''Eee, şimdi, şeyy, Gedikkaya'dan parendeler atarak denize atladım, eve gadar yüzerek geldim'' dedim. Yağmur yağıyodu ve minibüsle döndüm desem, hayatta inanmazdı. -''Yapmışsındır, senden beklenir'' dedi eşim... Bi de sıcak çay koydu üstelik. Hem dağcı, hem denizci, hem de izci bi herifle evli olmak golay diğildi tabi… Makaleyi Paylaş Facebook'ta Paylaş Twitter'da Paylaş
Yorum yazarak Yeşilgiresun Gazetesi Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Yeşilgiresun Gazetesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Yeşilgiresun Gazetesi editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Yeşilgiresun Gazetesi değil haberi geçen ajanstır.
Şimdi oturum açın, her yorumda isim ve e.posta yazma zahmetinden kurtulun. Oturum açmak için bir hesabınız yoksa, oluşturmak için buraya tıklayın.
Yorum yazarak Yeşilgiresun Gazetesi Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Yeşilgiresun Gazetesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Yeşilgiresun Gazetesi editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Yeşilgiresun Gazetesi değil haberi geçen ajanstır.