Epeyce uzun bi süredir martıları izliyorum balkonumuzda, siz diyin 10 ay, ben diyim 1 yıl. Annem desin; ''Ula oğlum sen delirdin mi''. Hiç sakıncası yok, varsın desin.
Bi belgeselci edasıyla oturduğum için denize bakan sandalyede, belli bi kıvama eriştim ister istemez. Misal, martı neslinin 8 ayrı ses ve çığlıkla anlaştığını çözümledim, artık ana dilim gibi Martıca konuşabilir oldum. Hangi çığlık, ''kalkın la sabah oldu, yiyecek aramaya gidiyoz'', hangi ses tonu; ''şurada kara bi karga var, hadi girişiyoz lavuğa hep beraber'', hangi uzun uzun ötüşler kur yapma anlamına gelir, gayet iyi öğrendim.
Dahası var, hangi olaylar sonrasında ''kah kah kah'' şeklinde gülmekteler, ki ben de gülerim onlarla beraber, tüm bunları uzman düzeyinde bilmekteyim evel Allah.
Bazen, ''Ooo Gürsel abicim naber'' dedikleri de olur gibi sanki. Bana, baş selamı vererek uçup gidenleri, sessizce göz edenleri falan. Onlara bitek gülümserim cevaben.
Belli bi protokol kuralını uygularcasına, bacalara sırayla tünemelerini, birbirlerine nasıl da saygıyla yer verebildiklerini görüp görüp mutlu olurum.
****
Sevinerek söylemeliyim ki, sabah ezanı sırasındaki paniklerini de yendi şu sıralar martı milleti. Bi önceki kuşağa değin, ezan sesinden ürküp, korkunç bi gürültüyle kaçışırdı tümü. Ama şu en son yeni nesil martılar öyle diğil, hepsini de tanırım, gayet iyi ve kültürlü çocuklardır, ezandan 10-15 saniye önce birbirlerini ''gaaak gaaak gaaak'' diye uyarıp neşeyle havalanmaya başladılar artık çatılardan.
Bi nevi ayar çeker gibiler kainata. İmam abilerimize, ''Tamamdır, ezan vaktidir, lütfen söylemeye başlayınız'' startı verir gibiler.
Özetle budur anladığım, Martı Dili ve Edebiyatı'ndan.
****
Martılar kadar bembeyaz bi teyzemin cenaze törenine katılmam gerekti geçtiğimiz gün. ''Bundan sonraki yolları açık olsun'' duasını edip uğurlamak istedim, bu çok sevdiğim bi dostumun annesi de olan kıymetli büyüğümü.
Bilemem artık nasıl denk geldiyse, cami avlusunda tutup da en ön sıraya düşmüştüm. Galiba, ben ortalıkta öylesine dikilirken, ansızın başladı cenaze namazı, ne yapacağımı şaşırıp, ola ola tam da imam abimizin arkasında saf tutmuştum?
Ne garip bi ruh halidir, bilemezsiniz. Avluda hazır bulunan cemaat nezdinde; ''İmam muavini'' gibi durmak.
Sevmem aslında böyle durumları, bu tür mistik ortamlarda en görünmez köşecikte durmayı yeğlerim. Siyasetçi bozuntuları gibi, ''Bakın ben de buradayım, ne kadar da duyarlıyım, ilk seçimlerde beni anımsarsınız besbellim'' pozlarına bürünmek bana göre diğildir. Kimsenin acısıyla reklam yapılmaz, günahtır.
Neyleyim, oldu bi kere, en önde utana-sıkıla yapıverdim teyzemize son görevimi. Çevreme iyi bi örnek olayım diye, duaların sonunda boğazlarımı yırtarcasına ''amin'' bile dedim her defasında.
Hemen yanımda, rahmetlinin yakın akrabalardan 5-6 tane kadıncaazın da saf tuttuğu modern bi cenazeydi, ne mutlu ki. Bi nebze de olsa giderdi mahçupluğumu bu soylu durum.
Burası Giresun'du, sabah ezanını martıların başlattığı tek şehirdi.
****
Sözü nereye getireceğim.
Küçük yaşta edinilmiş kimi becerilerin yaşamımızın sonuna değin unutulmadığı bilinir. Söz gelimi; bisiklete binmek, yüzme öğrenmek, araba kullanmak, Giresun Garşılaması oynamak falan.
Düğününü camide yapmaya karar vermiş gençten bi kız kardeşimiz. Her nedense erken yaşta hacı olmuş ve kendine bi cami düğününü uygun görmüş. Bana da ulaştı bi davetiye.
Daha evvel cami düğünü bişey duymamıştım, cahilliğime verin. Şaşırsam da saygı duydum bu isteğe. Sonuçta kilisede düğün olmuyo mu?
Tek dert edindiğim; Giresun Garşılaması oynanmayan bi düğün? Gelin hanımın yakın arkadaşlarının süslü püslü giyinerek, kuaförlerde biçimlendirilmiş saçlarla çılgınca eğleniyormuş numarası yapmadığı bi düğün? Erkek tarafının, manyakça bi zafer duygusu eşliğinde halay çekmediği bi düğün?
Ve ben? Dersin, Kafkas dansı ustasıyım. Kolumdan-bacağımdan çekiştirilip, gerektiğinde el ense çekilerek zorla piste götürülmediğim bi düğün?
Nasıl olacaktı?
****
Çok şükür imam abimiz alnının akıyla çıkmış bu düğünden.
Ben gidemedim. Gidenler, anlata anlata bitiremediler. Şehrimiz tarihinde böyle güzel, hem saygılı, hem gırgır-şamatası bol bi düğüne rastgelinmedi dediler. Ben anlatanların yalancısıyım, alt kat, üst kat, tüm cami yıkılırmış bi ara, gülmekten.
İmam abimiz, o babacan sesiyle; ''Her ne derdiniz varsa, çocuk yapın'' demiş mikrofonda genç çifte öğüt verirken... ''Dallarda fındık mı az oldu, çocuk yapın'', ''Aile içi geçimsizlik mi baş gösterdi, çocuk yapın'', ''Ev yaptırıp da borca mı girdiniz, derhal çocuk yapın''...
- ''İşte o vakit Allah yardımcınız olur, çocuk, bolluk-bereket getirir evlerinize'' diye bitirmiş sözlerini.
Her ne kadar cami ortamı da olsa, sonuçta Giresun cemaati bu, espriler havada uçuşup durmuş gece boyu. Erkekler katından; ''İyi de Hocam, dul gadınlar naapsın'' sesleri mi istersiniz? Kadınlar bölümünden; ''Tamam da Hocam, bekar oğlanlar ne etsin'' sözleri mi?
Pek güzel dakikalar yaşanmış camide o gece.
****
Bembeyaz bi martı gibiymiş kızımız, gelinliğinin içinde.
Muhtemeldir, kara bi karga gibidir oğlumuz, damatlığıyla.
Kimse kimseyi kovalamamış, hır-gür çıkmamış.
Yeni evlerine girmeden az önce, evin bahçasında Giresun Garşılaması da oynamışlar davul zurnayla. ''Ben başıma koyamam miralayın fesini / İşittikçe duramam nazlı yarin sesini''.
İşte bunu duyunca çok sevindim. Tamamdır bu düğün dedim.
Biraz evvel, akşam ezanı için havalanan martılardan aldım haberi.
Burası Giresun'du, akşam düğünlere martıların da gittiği tek şehirdi.
Yorum yazarak Yeşilgiresun Gazetesi Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Yeşilgiresun Gazetesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Yeşilgiresun Gazetesi editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Yeşilgiresun Gazetesi değil haberi geçen ajanstır.
Şimdi oturum açın, her yorumda isim ve e.posta yazma zahmetinden kurtulun. Oturum açmak için bir hesabınız yoksa, oluşturmak için buraya tıklayın.
Yorum yazarak Yeşilgiresun Gazetesi Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Yeşilgiresun Gazetesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Yeşilgiresun Gazetesi editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Yeşilgiresun Gazetesi değil haberi geçen ajanstır.