Şehrimiz nüfusu, akşamüstü evine gidip de şöyle bi ayaklarını uzatarak tv karşısına geçtiğinde yalnızca ''Belgesel'' izleyen insanlardan oluşur.
Valla doğrusunu eğrisini bilemem, kendini böyle tanıtmayanına ben hiç rasgelmedim. Dışarlardan bi yerlerden elin bi herifi gelip de, bi kahvede falan otururken bizim milletin bu laflarını tesadüfen duysa;
-''Helal olsun be kardeşim, şu Giresun tamamen bilim adamlarından oluşan, herkesin laboratuar ortamında yaşam sürdüğü bi şehir imiş meğer, ne has etmiş de buralara gelmişim'' diyecektir.
Oysa ki nedir hepi topu, belgesel dediğin? Bi vahşice avlanma'lar, tozu dumana katıp güçsüz olanı kovalamaca'lar, devamlı bi çiftleşme durumları (bak, buna bişey dediğim yok, helal olsun) ve zamanı gelince başka uygun diyarlara göç eyleme'ler falan.
Bu nasıl bi hayat biçimidir, bunları izleyince ne geçiyo elimize, sanırım hiçbi fikri olanımız da yoktur? Açık gonuşacam, bize göre diğil bu işler. Misal şeker bayramı sabahı, kaplangillere el öpmeye giden bi bizon ailesi gördük mü hiç? Afrika Dostlar Düğün Salonu'nda çiftetelli oynayan 4 tane su aygırını yanyana izlemişliğimiz var mıdır? Bu sezonki kötü sonuçlardan ötürü suratı asık, morali bozuk gezinen Giresunspor taraftarı bi filden söz edildiğini duyanımız oldu mu acep?
Güçlünün güçsüzü yok ettiği kuru sıkı bi kapitalizm propogandasıdır sonuçta belgeseller. Yemişim avlanmasını, el alemi kovalamasını, isyan ettim, izlemiyom artık belgesel melgesel. Zaten eşim kızıyo, tam müdahale edecem ceylan sürüsünü korkutan iri yarı bi timsaha;
-''Dur Gürsel, bulaşma şu timsah gısmısına, onların huyu böyle''…
**** ****
Bilimsel adı ''Cormorant''tır.
Türkçe'ye ''Karabatak'' olarak geçmesinin ne kadarlık hükmü olacak ki bizim üçün, Giresun dilindeki karşılığı ''Golibice''dir bu dünyalar şirini hayvanın. Siyah tüylüdür ve dilediği an suya batıp kaybolma özelliği taşır. Bazen ne mantıksız işler oluyo şu memlekette, yani sırf kara renkli ve denize batıp batıp çıkabiliyo diye bi hayvana karabatak denilir mi? Bak, golibice ne gadar da anlaşılır bi isim.
Arada bi kayalıklara çıkıp dinlenir golibice milleti. Gerim gerim gerilerek kanatlarını açar, ıslak tüylerini kurutmaya çabalar bu canını sevdüklerim. Kanatlarını açmış bi golibice denli muhteşem bi manzaraya kainatın hiçbi tarafında rasgelinmesi, inanın bana mümkün diğildir.
Tanrı'nın vücut bulması, doğanın güzelliği, estetik, sanat, ne denilirse denilsin adına.
Giresun limanı kayalıklarına tünemiş bi golibicede görürsün hepsini, gönül gözüyle bakmayı bilirsen eğer.
**** ****
Mendirekte oturmuş, bu eşsiz kanat kurutma operasyonunu izlerken geçende bigün, belgesel denen kavramın kıralına tanık oldum.
Aniden oluştu herşey.
Daha önceden de çok sık gördüğüm, zaman zaman bana çok yakın bi arkadaşıymışım gibi davranan simsiyah bi kedicik, bu kez selam bile vermeden geçti yanımdan. Genlerinden geliyo tabii, adeta bi aslan gibi pusuya yatarak, sinsice atıyodu adımlarını. Besbelli ki niyeti bozmuştu, yavaş yavaş yaklaşıyodu golibicelere doğru. Sonra birden, bi çırpıda atlayıverdi üstlerine.
Gayet deneyimli, ağırbaşlı hayvanlar oldukları genel tavırlarından açıkça anlaşılan bu deniz kuşları, kolaylıkla kurtuldular kediciğin hamlesinden. Boşa atlayan siyahi kedi tutunamadı kayalıklarda. En verimli çağında denize düştü.
Bu kediye Obama adını koymuştum bi süre önce.
Yanılmamışım.
**** ****
Kedilerin yüzme bildiğine ilişkin bilgi sahabı diğilim.
Derhal fırladım oturduğum yerden. Bendeki cürete bakın, resmen Obama'yı kurtarmaya gidiyom. Benimle birlikte, kıyıdaki üç beş balıkçı, denizden iki üç kayıkçı, bi fırkateyn ve bi helikopter de koştu yardıma.
Zor oldu, elimiz golumuz hep çizildi, ama çektik aldık kediciği denizden.Bi örtüye sarıp ısınmasını sağladık. Balık verdik, karnını doyurduk sonra. Uyudu gitti zavallıcık.
Tıpkı bi halk kahramanı gibi olmuştum oradaki balıkçı abilerin gözünde. Kahramanlığımın şarap içerek kutlamasına karar verildi kısa sürede. Yenildi içildi saatlerce denize karşı.
Aşka gelip ''Aman bre deryalar'' türküsünü söylediğim sıra Obama uyandı. Yanımıza geldi, yeniden balık isteme tonunda miyavladı. Bi hayvan anca bu kadar şükran dolu gözlerle bakabilir çevresine.
Geç olmuştu epey saat. Abilerimle ve Obama'yla veda vaktiydi artık. Ayaklandım, yosunlara takıldım, düşecektim suya az kalsın. Gülümsedi sanki Obama;
-''Boşver be abi, düşsen ben de seni kurtarırdım''..
Makaleyi Paylaş Facebook'ta Paylaş Twitter'da Paylaş
Yorum yazarak Yeşilgiresun Gazetesi Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Yeşilgiresun Gazetesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Yeşilgiresun Gazetesi editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Yeşilgiresun Gazetesi değil haberi geçen ajanstır.
Şimdi oturum açın, her yorumda isim ve e.posta yazma zahmetinden kurtulun. Oturum açmak için bir hesabınız yoksa, oluşturmak için buraya tıklayın.
Yorum yazarak Yeşilgiresun Gazetesi Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Yeşilgiresun Gazetesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Yeşilgiresun Gazetesi editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Yeşilgiresun Gazetesi değil haberi geçen ajanstır.